1940’larda pek tanınmamış sanatçılar arasında ortaya çıkan ve New York’u sanat dünyasının merkezine taşıyan soyut dışavurumcu akımın CIA tarafından kullanıldığı iddia ediliyor.
Soyut dışavurumcu akımın ilginç yanlarından biri, kısa sürede uluslararası önem kazanmasıydı. Ressamların kendi tarzını geliştirmesi uzun yıllar alsa da 1940’ların sonuna doğru soyut dışavurumculuk belli bir ün ve saygınlık kazanmaya başladı. 1950’lere gelindiğinde resim ve heykeldeki en heyecanlı gelişmelerin artık Paris’te değil de New York’ta gerçekleştiği kabul görmeye başlamıştı. Jackson Pollock’un ölümünden bir yıl sonra, 1957’de bu şehirdeki Metropolitan Sanat Müzesi onun Sonbahar Ritmi eserini 30 bin dolara satın aldı. Bu modern bir ressam açısından daha önce görülmemiş bir rakamdı.
Bir yıl sonra ise New York’taki MoMA‘da Yeni Amerikan Resmi adlı etkili bir sergi düzenlenmiş ve Berlin, Brüksel, Milano, Paris ve Londra gibi Avrupa’nın önemli şehirlerini dolaşmıştı. "Soyut Dışavurumculuk" akımının zaferi kesindi artık.
Tesadüf değil mi?
Tepkilerin gelmesi gecikmedi. 1960’larda Pop Art dikkatleri Soyut Dışavurumculuk’tan uzaklaştırdı ve bu akımın hızla başarı kazanmasının ardında yatan bir şeyler olduğu söylentileri çıktı. 1973’te sanat eleştirmeni Max Kozloff, Artforum dergisinde savaş sonrası Amerikan resimlerini Soğuk Savaş çerçevesinde değerlendiren bir makale kaleme aldı. Kozloff bu akımı, Amerikan hükümetinin savaş sonrası siyasi ideolojisi ile uyumlu "bir tür hayırsever propaganda" olarak değerlendiriyordu.
Bu fikir birçok bakımdan absürt görünüyordu. Soyut Dışavurumcuların çoğu değişken aykırı tiplerdi. Pollock, Los Angeles’ta lisedeyken herkesin onun "Rus muhalifi" olduğunu sandığını söylemişti. Mark Rothko ve Barnett Newman ise anarşist olduğunu söylüyordu. "Bunlar kurallara uymayan, Amerikan kültürüne yabancılaşmış, Soğuk Savaşçıların karşıtı olan insanlardı" diyor Londra’daki sergi küratörü David Anfam.
Buna rağmen Kozloff’un fikirleri kök saldı. Onun makalesi yayımlanmadan birkaç yıl önce, 1967’de New York Times gazetesinde çıkan bir yazıda, liberal anti-komünist dergi Encounter’in dolaylı yollardan CIA tarafından finanse edildiği haberi çıkmıştı. CIA dünyada Soyut Dışavurumculuğu da finanse ediyor olabilir miydi? Pollock bilerek ya da bilmeyerek Amerikan hükümetinin propaganda sesi miydi?
CIA’in kültürel Soğuk Savaş silahı mı?
CIA’in Soyut Dışavurumculuğu maniple ettiğine dair Kozloff’un makalesinin ardından çıkan başka yazılar da oldu. 1999’da İngiliz gazeteci ve tarihçi Frances Stonor Saunders, "Parayı Verdi Düdüğü Çaldı: CIA ve Kültürel Soğuk Savaş" adlı bir kitap yayınladı. Kitapta Saunders "Soyut Dışavurumculuğun Soğuk Savaş silahı olarak ortaya çıktığını" söylüyordu. 1995’te Independent gazetesine yazdığı bir makalede düşüncelerinin özetini anlatarak CIA’nin bu akımı 20 yıl boyunca dünyada gizlice desteklediğini belirtiyordu.
Saunders’in düşüncesi şu minvalde ilerliyordu: CIA, Sovyetler Birliği’ne karşı propaganda savaşının bir parçası olarak kültürel girişimleri finanse etti. Bunları, 35 ülkede anti-komünist propaganda amacıyla kurduğu Kültürel Özgürlük Kongresi (CCF) gibi kuruluşlar vasıtasıyla dolaylı olarak yaptı. 1953’te Encounter dergisini kuran da CCF idi. Bu kuruluş modern müziği yayma amaçlı konserleri de destekliyordu.
Saunders 1950’lerde CCF’nin Soyut Dışavurumcu ressamların birçok sergisini desteklediğini söylüyor. Londra’daki Tate‘e gelecek olan bu tür bir sergiyi finanse eden kişi de yine CIA’nin finanse ettiği Farfield Vakfı’nın başkanıydı.
Suanders ayrıca, bu akımı teşvik eden New York Modern Sanat Müzesi (MoMA) ile CIA arasındaki bağlantıya dikkat çekiyordu. 1940 ve 50’lerde MoMA’nın başkanı olan Nelson Rockefeller’ın Amerikan istihbaratıyla yakın ilişkileri vardı. CIA’nin kültürel aktivitelerini organize eden Thomas Braden ise daha önce MoMa yöneticisiydi.
Bugün de CIA’nin Soyut Dışavurumculuk akımına desteği hâlâ tartışmalı bir konu. Bazıları bunu tümüyle inkar ediyor ve dönemin federal hükümetinin bu akımı, Amerikan toplumunun altını oyacak komünist bir komplo olarak değerlendirmesini delil olarak sunuyor.
Küratör David Anfam ise bu konuda daha temkinli konuşarak CIA’nin Rusya’ya karşı propaganda savaşında Soyut Dışavurumculuğu kullandığının örneklerle kanıtlandığını ifade ediyor. Anfam bunun kurnaz bir taktik olduğunu, Amerika’da istediğiniz her şeyi yapmanın mümkün olduğunu ifade etmeyi amaçladığını söylüyor. Bu akım 1950’lerde bireysel özgürlük konsepti ile ilişkilendiriliyor, yapılan resimler ressamın sübjektif iç dünyasının yansıması olarak görülüyordu.
CIA’in yaymaya çalıştığı fikir
Bu nedenle Rusya’daki resmi Sovyet Gerçekçiliği tarzına karşı akım olarak yararlı bir işlev görüyordu. "Rusya kültürel olarak katı kuralları olan bir yer iken Amerika özgür insanlar ülkesi" olarak sunuluyordu diyor Anfam. Soğuk Savaş sırasında CIA’in yaymaya çalıştığı fikir de buydu zaten.
Bu elbette ressamların da CIA ile bağlantılı olduğu, hatta Soyut Dışavurumculuk akımını finanse ettiğini bildikleri anlamına gelmiyor. Fakat Anfam CIA’nin bu akımı desteklemek için harcadığı parayı "bu kurumun yaptığı en iyi iş" olarak değerlendiriyor. "Paralarını solcu diktatörleri devirmek yerine Soyut Dışavurumculuk için harcamış olmalarını tercih ederim" diyor gülümseyerek.
Kaynak: BBC Türkçe