Bu yıl 15’incisi yapılan !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali 18 Şubat’ta başlıyor. Yazarımız Arda Karaböcek festival başlamadan favori filmlerine bilet aldı ve bizlerle de paylaştı.
Hep tavsiyeler yazılır çizilir fakat bu sefer eğer tavsiye ettiğim filmlerden memnun kalmazsanız en azından benim de sizlerle birlikte yanacağımı bilerek kendinizi avutabilirsiniz.
Anomalisa
Charlie Kaufman‘ın yazdığı, Duke Johnson ile birlikte yönettiği animasyon, bu festivalin en merak ettiğim filmlerinden biri, kafamda "Acaba beğenir miyim?" diye bir soru işareti bile yok. Film ayrıca en iyi animasyon dalında Oscar‘a aday.
Yolun Sonu
Festivalin popüler filmlerinden bir diğeri de The End of the Tour. Jason Segel ve Jesse Eisenberg gibi popüler kültür ürünü iki ünlünün, kapitalizm eleştirisi yaptığı eğlenceli bir film izlenimi veriyor. Film, Rolling Stone muhabiri David Lipsky ile epik romanı Infinite Jest sonrası yeni şöhrete kavuşan David Foster Wallace arasındaki beş günlük röportajın hikayesi.
Janis
Hüzünlü Küçük Kız; Janis Joplin. Başka bir şey yazmıyorum.
Sayende Prenses
İsrail’de yaşayan müzisyen Kutiman(Ophir Kutiel) sosyal medyada bulduğu videoları aranje ediyor, bu New Orleans’ta yaşayan sabahları bakıcı akşamları şarkıcı Princess Shaw’a bir umut haline dönüşüyor. https://www.youtube.com/watch?v=04jX-t-p9r8
Suikastçi
Cannes’da en iyi yönetmen ödülü alan Hou Hsiao-Hsien’in filmi, festivalin en çok merak uyandıran filmlerinden biri. Film sevdiği adamı öldürmek zorunda bırakılan bir suikastçinin hikayesini anlatıyor.
Brand: Diriliş
Bazı insanların ne söylediği bile önemli değildir, sadece konuşmalarını dinlemek bile keyif verir. Russell Brand hem bu özelliğe sahip, hem de bu süper gücünü insanları bir birine bağlamak ve onlara yeni bir dünya fikrini anlatmak için kullanıyor. Komedyenlikle kariyerine başlayan Brand’in, sinemada da zamanlamayı iyi kullanıp kullanmayacağını merak ediyorum.
Tilki Perisi Liza
Bir Macar filmi olan Tilki Perisi Liza Japon kültüründe esinlerek lanetli bir kadının hikayesini anlatıyor. Komedi-fantazi türündeki film, lanetini kırmaya çalışan Liza’yı takip ediyor.
Yeryüzünün Kraliçesi
Elizabeth Moss ve 80’lerden hatırladığımız b-film trailer’ı tarzıyla izleyicinin ilgisini çeken film, birbirinden ayrı düşen iki kız kardeşin, bir göl evinde tekrar buluşmasıyla gelişen olayları konu alıyor. Filmden beklentim her ne kadar düşük olsa da Elizabeth Moss‘un oyunculuğu ile filmi taşıyabileceğine güvenim tam. https://www.youtube.com/watch?v=J7BDiijI4WU
Bilet almadığım ama merak ettiğim filmler:
Yallah! Underground
Arap Baharından önce ortaya çıkan genç sanatçı kuşağını konu alan film, tanıdık bir hikaye izlenimi veriyor.
Notes On Blindness
Festivalin en iyi filmlerinden biri olmaya aday Notes On Blindness, çocuğu doğmadan önce kör olan John Hull’ın tuttuğu günlüğü konu alıyor. Bu satırları yazarken bilet alma konusunda kendimi ikna ettim.
A Bigger Splash
Tilda Swinton‘ın oynadığı A Bigger Splash, fragmanından çok tahmin edilebilir bir senaryoya sahip olduğu izlenimini verdiği için bilet almadım ama benim tahminimden çok daha iyi bir film olabilir tabii ki.
The Wolfpack
Bu sene Oscar’a aday olan The Room’a benzer bir şekilde dış dünya ile ilgili tüm bilgilerini televizyondan alan insanları konu alıyor The Wolfpack.
MA
MA Amerikan kuzeybatı çöllerinde gezen Meryem Ana’nın hikâyesi. Film her ne kadar olumlu eleştiriler almamış olsa da bende merak uyandıran bir film oldu.