"Alper Çağlar’dan filmin konusu ve türüne dair tüyolar almak istesek de “Sin City gibi hayal edin” diyerek ufak bir ipucu vermekle yetindi."
Genç yönetmen Alper Çağlar’ın eylül ayında çekimlerine başlanan yeni filmi Panzehir, çıtaları yükseltecek bir Türk aksiyon kara filmi olma iddiasıyla geçtiğimiz haftanın sinema gündemine oturdu. Biz de yönetmen ve oyuncuların katılımıyla düzenlenen tanıtım partisinde filmle ilgili birkaç ipucu yakaladık.
Filmin başrollerini Cüneyt Arkın, Murat Cüreklibatur, Emin Boztepe, Kaan Urgancıoğlu ve Hollywood yıldızlarından Edoardo Costa, Christina Gottschalk ve Florance Eugene paylaşıyor. Alper Çağlar’dan filmin konusu ve türüne dair tüyolar almak istesek de “Sin City gibi hayal edin” diyerek ufak bir ipucu vermekle yetindi. Filmin aksiyon kısmının haraketli geçeceğiyse, geceye silahlı kostümüyle katılan dövüş sporları üstadı Emin Boztepe’den belli oluyordu.
Kara film ve aksiyon bir araya geldiğinde, gerçekten de akla Frank Miller’ın çizgi romanından aynı adla beyazperdeye uyarlanmış Sin City geliyor. Karanlık bir atmosferde, melankolik anti kahramanlarıyla türünün namını yürütüyor Sin City. Alper Çağlar’ın ipucundan yola çıkarsak, kafamızda ister istemez “Yerli Sin City nasıl olurdu? Nasıl bir anti kahraman yaratılırdı?” soruları dönüyor.
Klasik kara filmlere karşın, Selda Tan Özdemir’in Yeni Kara Filmler adlı kitabında vurguladığı şekilde modern kara filmler, gözlemden çok duygulara dayalı anlatılara sahip ve izleyici ile daha samimi bir ilişki kuruyor. Tabii hikâyenin çıktığı coğrafya ve kültür, kara kahramanları kimi zaman daha şiddetkar ve acımasız, intikam ile yanıp tutuşan; kimi zaman da daha vicdani öğeleri barındıran ve kendileri ile hesaplaşan karakterlere dönüştürüyor.
Türk Kara filmi örnekleri arasında gösterebileceğimiz Üçüncü Boyut (1999), Vavien (2009), Polis (2006) ve Üç Maymun (2008)’da kahramanlar genellikle çaresizlikten suça başvurur ya da suça itilirler ve hikâyede çoğunlukla kendileri tarafından kurtarılmayı bekleyen karakterler ortaya çıkar. Anti kahramanın genelde geldiği nokta ise vicdanıyla hesaplaşmak olur ve hikâye bir melodrama dönüşür. Panzehir ise, hayatı boyunca kötülük bir yapmış tetikçinin ve ona ihanet eden manevi babasının hikâyesini konu alıyor. Buradan baktığımızda, baba-oğul ilişkisinin kara bir melodramını izleyeceğiz gibi duruyor.
Görünen o ki Alper Çağlar, Türk kara filmine yeni bir soluk getirmenin peşinde. Yönetmenin 2007’de senaryosunu yazıp yönettiği kısa filmi Camgöz: Kan ve Vanilya ilk kara film denemesi. Akbank Kısa Film Festivali’nde ödüle layık görülen film, kendine özgü anlatımıyla dikkatleri üzerine çekmişti. Aslında film, dokuz hikâye ve filmden oluşacak bir serinin ilkiydi: Yazar ve yönetmen Alper Çağlar ile ekibinin yarattığı Tamu Öyküleri serisinin ilk eseri. Bu seriyle ekip, İstanbul’un karanlık gecelerinden esinlenerek, suçun ve adaletsizliğin kol gezdiği bir kent distopyası yaratıyorlar. Amaçları, her yeni bölümde aynı evrenin farklı öğelerini bir mitoloji oluşturarak anlatmak. Atmosfer her ne kadar karanlık öğelerden oluşsa da Tamu Öyküleri’nde hep bir umut da var. Suçla mücadele eden fakat yine suçtan beslenen neferler, anti kahramanlarımız.
Panzehir filmi ise konusu, hikâye örgüsü ve işleniş tarzıyla yönetmenin bu ilk filminden oldukça farklı bir vizyona sahip olacak gibi duruyor. Filmde aksiyon öğelerin öne çıkacak olması kara atmosferi nasıl etkileyecek öngöremesek de izleyicinin tansiyonunu yüksek tutacağı kesin. Sonuçta bir dönem Türk aksiyon filmlerine damgasını vurmuş Cüneyt Arkın başroldeyken aksini söylemek imkânsız olurdu!