Mardin Bienali’nin 6. Edisyonu ve bu edisyona paralel olarak Mardin’de gerçekleşen sergiler devam ediyor. Mardin Bienali ile aynı zamanda açılan ama Bienal kapsamında olmayan bir başka sergi de Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’nde Halil Altındere’nin ‘Motherland-Anayurt’ isimli sergisi… Kendisi de Mardinli olan Altındere, kentteki ilk sergisini açtı. Açılıştan önce Star Wars karakterlerinin içinde yer aldığı, Altındere’ye ait bir animasyon izledik. Mardin’de stormtrooperları görmek, onların galaksideki Jedi kültürüne açtıkları savaşı aklımıza getirdi. Animasyon Mardin’de, Mardin’in ikonik yapılarında geçince İmparatorluğun Mardin’le nasıl bir ilişki kurduğu bizim için de düşündürücü hale geldi. Dolayısıyla Altındere’ye kendisinin bu işiyle kime savaş açtığını veya kimle barış ilan ettiğini sormak istedik.
‘Star Wars’taki Grotesk Estetik Hayranlık Uyandırıyor’
Can Memiş: Yeni animasyon işinizde Mardin’de neden Star Wars evreninden sadece teknik karakterler var?
Halil Altındere: Star Wars evrenindeki imparatorluk güçleri, mekanize olmuş bir savaş kültürünü ve totalitarizmi sembolize eder. Bu kültür, bilimi ve teknolojiyi kendi savaş endüstrisinin bir parçası olarak görür. Birbirinin klonu askerler, robotlar(droidler), gürültülü ve kaba uzay gemileri grotesk bir estetik oluştururken, kaba kuvvet ve düzeni simgelerler. Bu estetik ana anlamına tezat bir şekilde kitleler için çekici ve hayranlık uyandırıcı hale gelir. Darth Vader, kötülüklerin babası olarak düşünülemez kötülükler yapmışken diğer tarafta hayranlık duyulan bir karakter ve trajik bir hikayenin baş kahramanı oluverir. Tam da bu sebeple günümüzde robot köpekler, savaşçı dronelar, anlam veremediğimiz yapay zekalar bizi hem korkutur hem de hayranlık duyup bu gelişme için heyecanlanmamıza sebep olur. Aslında bu sergide gördüğünüz eserlerin pek çoğunda bir takım makineler/teknik karakterler var. İnsansız hava araçları, insansız kara araçları, yeni türde robotlar bugün yaşadığımız dünyanın gidişatına ilişkin birşeyler söylüyor gibi. Ben bu kuşatma halini açığa çıkarıyorum sadece. Bu çalışma aslında bir serinin parçası. İlkini Troya için yapmıştım ve geçtiğimiz yazdan beri Troya Müzesi’nde izlenebiliyor. İkincisini Mardin için ürettim. Ve üçüncüsünü de Kapadokya için hazırlıyorum. 23 Mayıs’tan itibaren Cappadox kapsamında Uçhisar Kalesi’nde gösterilecek. Bu yerler tasadüfen seçilmedi. Her biri kadim uygarlıkların beşiği olmuş, tarihi şekillendirmişler. Bu binlerce yıllık şehirler, hem anlatmak istediğim hikayeyi daha okunur kılıyor hem de bu kuşatmaların ve mücadelelerin tarihini hatırlatıyor. Tarih her zaman lineer akmıyor. Bazen sıçramalarla bazense ileri geri hareket ettiğinizde neler yaşadığınızı daha net görebiliyorsunuz. Minyatürlerde de bunu fark edebilirsiniz. Padişah Cuma namazına giderken karşısına vegan protestocular ve dron taksiler çıkabiliyor veya Hermes at arabalarıyla bir düğün alayına Spot Dog eşlik edebiliyor.
‘Annem Doğduğu Topraklara Dönüyor Gibi Hissediyorum’
C.M.: Mardin doğumlu bir sanatçı olarak doğduğunuz Mardin’e geri dönmek nasıl bir şey, üstelik özel bir müze sergisiyle?
H.A.:Mardin, doğduğum ve geri dönmeyi sevdiğim bir şehir. Bugüne dek, yıllar önceki bir Mardin Bienali’ndeki küçük performatif müdahalemi saymazsak aslında Mardin’de hiç eser göstermemiştim. Nazan Ölçer’in davetiyle hazırladığımız Motherland / Anayurt, bugüne dek Türkiye’de yaptığım en geniş kapsamlı sergi. Daha evvel, pek çok ülkede geniş kapsamlı solo sergiler yapmıştım ama Mardin’de bu sergiyi yapıyor olmaktan mutluyum. Annem ile 1998’de ürettiğim My Mother Likes Pop Art, Because Pop Art is Colorful işinin sergide olmasını ayrıca önemsiyorum. Annem doğduğu ve uzun zaman yaşadığı bu topraklara dönüyor gibi hissediyorum. Bu iş, hem kuşaklar arası hem kültürler arası farkların o kadar da derin olmadığını söylüyor gibi. Aslında pek çok işteki; uzay x dünya, mülteci x astronot, sahte x gerçek, bilim x kurgu, ai x insan zekası ve daha birçok karşıtlık, tuhaf yakınlıklar içeriyor. Bir yandan da buradaki pek çok eserde yer alan mekanlar ve kişiler Mardinlilere tanıdık gelecektir. Uzay Mültecisi resimlerinden birindeki Faris’in Halep’teki evi, epi topu 1 saat uzaklıkta ve Mardin evlerine benzemekte. Autoban Mimarlık’tan Sefer Çağlar’ın Mars’taki koloni için önerdiği mimari yapıların Mardin/Urfa/Diyarbakır evleriyle kesiştiği yerler var. Annemin şiltelerine ve yorganlarına müzenin karşısındaki bir konutta pekala rastlanabilir. Muhammed Abu Hajar, Suriyeli ve neredeyse müzenin terasından görünecek uzaklıkta bir yerden bahsediyoruz. İkisi de Arapça konuşuyor ve Mardin sokaklarında en çok duyacağınız dillerden biri Arapça. Bu tanıdıklık hissini önemsiyorum. Anlattığım hikayeler evrensel olabilir ama yola çıktığım yer burası. Açılıştan evvel bir küratör arkadaşım uğradı ve ‘Halil yıllardır sanki bu sergi için hazırlamışsın bu eserleri’ dedi. Ben de biraz böyle hissediyorum.
‘İmparatorluk Mardin’i İşgal Etmiş’
C.M.: İmparatorluk Mardin’i yeni üs mü yapmış, ne dersiniz?
H.A.: İmparatorluk Mardin’i işgal etmiş durumda. Çok uzun zaman önce, çok uzak bir galakside kurdukları hakimiyeti, Dünya’da çok uzun zaman önce, çok da uzak olmayan bir coğrafyada doğan kültüre de uygulamanın peşindeler.
C.M.: Mardin Bienali’ne eş anlı olarak siz de Mardin’de serginizi açıyorsunuz. Ürettiğiniz işte de Mardin’deki stormtrooperları görüyoruz. Dart Sidius gizli “Emir 66” ile klon askerlerini aktif eder ve kontrol altına alınan bu stormtrooperlar galaksideki Jedi’lara ve Jedi kültürüne savaş açar. Siz bu işinizle kime savaş açıyorsunuz ya da kiminle barış yapıyorsunuz?
H.A.: Bu iş bir savaş veya barış çağrısı olmak yerine bir belgeleme niteliğinde… ‘Varsayımsal bir tarihte çok eski iki kültür -biri uzak bir galakside çok önce olmuş, diğeri insanlığın en eski kültürlerinden biri- çarpışsa ne olurdu?’ sorusunun bir belgelemesi… Bu çarpışma anları için seçilmesi gereken mekanlar da insanlığın kültürünün en antik noktaları olmalı. Bunun için Mardin çok uygun bir yer. Bu çarpışmada, İmparatorluk her totaliter rejimin yapacağını yapıyor aslında. Kültürümüze el koyuyor, onu “başkalaştırıyor”. Aslında İmparatorluk sahnede tek başına değil. İsyanın ve başkaldırının simgesi X-wingler de sahnede… İmparatorluğun güçlerinin tam ortasındalar. Onların düzenini bozuyorlar ve meydan okuyorlar. Ve sonra uzaklaşıp gidiyorlar, geri gelip tekrar meydan okumak için…
*Manşet fotoğraf: Sahir Uğur Eren