İnsan için eylem ve bellek, tiyatroda sahne ve kulis olarak karşılığını bulur. Kulis, genel olarak sahne ve sahne dışında yaşanan tüm süreçleri kapsar. Sahnelenen bir eylemin, kuliste dile sirayet etmesi, kişiselleşmesi, zamana yayılması ve aktarılması aynı zamanda bir belleğin seyrini belirler. Hagop Ayvaz Arşivi, bir kuliste gerçekleşebilecek tüm etkileşimlerin, kişisel ve profesyonel yorumlar, sahne arkası görsel imajlar, kapak illüstrasyonları, karikatürler, tasarım davetiyeler, kişisel evraklar, sahne dekorları, kostümler, maskeler, takılar, makyaj ve daha pek çok şeyi barındırmakta.
Hagop Azyan Arşivi bu bakımdan, zaman içinde değişen sahne unsurlarını, mimari yapılar, mobilyalar, kostümler, dönemin modası elbiseler ve takılar, davranış şekilleri, oyunculuk, sinema, bale, opera, müzik, belagat, edebiyat, yazı dili ve biçimi, afiş, desen, kapak tasarımı ile sadece tiyatronun değil, genel anlamda sosyal hayatın ve sanatın tarihsel gelişimini sunuyor. Hagop Azyan Arşivi’nin açılması, tasnif edilmesi, söyleminin geliştirilmesi ve yaygınlaşabilmesi için üniversiteler, araştırma programları ve çokça tartışma alanları oluşturarak onu sanat tarihinde hak ettiği yere kavuşturabilir. Arşiv sanat tarihi yanı sıra, mimarlık, moda, aksesuar ve daha pek çok disiplin için bir araştırma alanı sunuyor.
Tiyatro imkansız olanın yaşanılır kılınmasıdır
“Bizler özgür değiliz. Ve gökyüzü başımızın üstüne düşebilir. Tiyatroda bize önce bunu öğretmek için yaratılmıştır.” Antonin Artaud
Özgürlük ne yaptığından çok kim olmak istediğin ile ilgili bir amaca dönüştü. Tiyatro bu konuda somut adımlar atarak, insana kim olmak istediğine dair seçenekler de sunar. Jacques Ranciere‘nin, “Tiyatro, dünyada yönünü bulabilmek için bilinmesi gereken durumların mantığını ve taklit edilebilecek veya kaçınılacak bir takım düşünce ve eylem biçimlerini sunuyordu” sözlerini “Özgürleşen Seyirci” kitabında dile getirmesi tesadüfi değildir. Tiyatronun, eylemi değiştirme gücü bir tür özgürleşme pratiği olmasından da kaynaklıdır.
Gerçekliğin, sürekli bir oluş hali içinde olması, zamana yayılması ve tıpkı bir arşiv gibi kapsamının genişlemesi ve artık müdahale edilemeyecek bir alana açılması onu yaşanabilir bir seçenek olmaktan çıkarır. Kurgunun müdahaleye uğraması, zaman ve mekanın kısıtlanması, sergilenecek eylemlerin önceden belirlenmesi, tekrarlanarak idealize edilmesi ve artık bir forma bürünmesi onu yaşanabilir bir seçeneğe de dönüştürür. Tiyatronun bir gerçekliğe bağlı kalmadan, beden ve metin üzerinden organize edilmesi ve imgeler dünyasına aktarılarak kurgulanması farklı hayatları olanaklı kılar. Tiyatro bu olanakların yeniden dizaynıdır ve bir yerde imkansız olanın yaşanılır kılınmasıdır.
Tiyatro iktidar karşıtı bir pratiktir
Tiyatro sahnesinde kullanılan dekor, aksesuar, maskeler ve sözcükler bir değişimin, bir dönüşümün aracıdır. Tiyatronun en eski kaynaklarından Homeros’un İlyada destanında, Patroklos’un Aşil’in miğferini giymesi, Aşil olarak görülmesine yetmiştir ve ancak miğfer çıkarıldıktan sonra tekrar Patroklos’a dönüşür.
“Sanata gelinceye değin Helen istenci, “us”u aşan yaratıcı eylemi dolayısıyla, bunları kendi aralarında birliğe ulaştırmıştır. Bu birlik sonunda eski tragedyanın Dionysosça-Apollonca olan sanat yapıtlarını yarattı.” Nietzsche
Tiyatronun Dionysos söylencelerinden doğması, performans, taşkınlık, kendinden geçme ve erotizmi içine katarak kişisel olan içinde yer edinmesine karşılık, iktidarlar Apollona dair söylencelerden, seçkinci, geleneksel ve baskıyı pratik edinen bir alanda varlık gösterdi. Dionysos’un bir iktidar alanın dışında oluşu ve kendi yaşam pratiklerini kendisinin belirlemesi, standart ahlaki yapı ile çatışmayı da doğurur. Bu açıdan Dionysos ve Apollo –çağdaş ve muhafazakar– tiyatroda gülen ve ağlayan surat maskelerinde mücadelelerine devam eder. Maskenin, dönüşme gücü veren bir tılsım olarak kullanılması, sadece Yunan tragedyalarında değil dünyanın geri kalanında da temel bir unsur olarak yer alır. Maskeler tüm kültürlerde anonim bir kimlik sunarken ardındakine bağımsız ve dokunulmaz bir alan açar.
Nitekim oyuncu kelimesi Yunanca ‘hupokrites’, maskenin ardında konuşan anlamına gelirken maske de persona (kişilik) kelimesi ile ilişkilenmiştir. Tiyatroda oyunun ve maskenin bir değişim aracına dönüşmesi, ardındaki ifadeleri görünmez kılması, takana ikinci bir kişilik kazandırır. Hagop Ayvaz Arşivi’ndeki gülen ve ağlayan yüz maskeler, sosyal ve sanatsal yaşama dair pek çok gösterge barındırır. Maskelerin değişen sanat akımlarına, Dadaizm, -Dada tiyatronun eylemci niteliğinden hareketle ortaya çıkmıştır- Sürrealizm, Kübizm ve Punk gibi akımların etkileri yanı sıra Doğu’nun değişme direnen yaşamından da izler taşır. Doğu’nun eril göstergesi olan sakalın tek bir form üzerinden sürekli taşınması bir yerde kat etmesi gereken yolu da belirtmektedir.
Tiyatro deliliği görünür kılan bir sanat medyumudur
Hagop Ayvaz‘ın “tiyatro kafaya iyi gelir” deyişi tiyatro ile akıl sağlığı arasındaki bağlantıyı dile getirir. Aynı bağlantıyı Jacques Lacan, “Deli, kendini kral zanneden sıradan bir insan değildir; kendini kral sanan kraldır.” sözleriyle kurar. Tiyatro, deliliği görünür kılan bir sanat medyumudur. Tiyatroda karakterin oyuncu üzerinden canlandırılması, dışarıdan hazır olarak edinilmesi, karakterin değişmezliği yargısını sürekli bozuma uğratarak yaşam ile oyunu iç içe geçirir. Tiyatronun davranışları değiştirilebilmesi ve farklı eylemler sergileme imkanı tanıması onu iktidar karşıtı bir pratiğe de dönüştürür. İktidarlar bu yüzden hep muhafazakarlık üzerinden ilerler ve muhafazakarlar da bir düzenin devamlılığı için hep iktidarların tarafında yer alır. Bu açıdan muhafazakarlık bir sonuç değil, bir süreç olarak gelişen patolojik, nevrotik bir durumdur.
Muhafazakarlığın, davranışları belirlenen bir düzen içine çekmesi, değişime direnç göstermesi, müdahale etmesi ve bu müdahalenin genellikle isteğe bağlı olmadan ideolojik bir araç olarak gerçekleştirmesi onu farklı yaşam pratiklerine karşı tehdit edici bir unsura dönüştürür. İktidarlar, üretim araçları, el değiştirince öncelikle ötekilerin yaşam biçimlerine saldırırlar ve bu yaşamları temel tehdit olarak gösterirler. Muhafazakarlık, hâlâ insanları kendi yasası için şekillendirmeye çalışan belki de son toplumsal akıl dışı inanç sistemidir. Ve sanat akıldışı inanç sistemlerini görünür kılmaya ve yapıbozuma uğratmaya çalışan temel bir dinamiktir.
Hrant Dink Vakfı öncülüğünde Türkiye Tiyatro Vakfı ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık işbirliğiyle hazırlanan ve küratöryel ekibini, Esen Çamurdan, Kevser Güler ve Banu Atça’nın üstlendiği, “Kulis: Bir Tiyatro Belleği, Hagop Ayvaz” sergisi 15 Aralık 2020 – 21 Şubat 2021 tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat’ta gezilebilecek.
12 bin görsel materyal içeriyor
Sergi, 1911-2006 yılları arasında yaşamış İstanbullu tiyatro sanatçısı ve yayıncı Hagop Ayvaz’ın kişisel çabalarıyla oluşturduğu tiyatro arşivi ve arşivin alametifarikası, yarım asırlık kültür sanat dergisi Kulis’ten yola çıkarak, toplumsal bellek, kimlik ve mekân bağlamında Türkiye’nin tiyatro tarihine odaklanıyor. 2006 yılında, Ayvaz’ın vefatının ardından Agos gazetesine, ardından Hrant Dink Vakfı’na bağışlanan Hagop Ayvaz arşivi, Osmanlıca, Ermenice ve Türkçe, 600’e yakın el yazması ve matbu tiyatro metni, 500’den fazla Ermenice ve Türkçe süreli yayın, dergi ve broşürün yanı sıra fotoğraf, afiş, karikatür, kupür, davetiye, çizim ve kartpostaldan oluşan yaklaşık 12 bin görsel materyal içeriyor.
2019 yılında Ayvaz’ın bazı kişisel eşyalarının, aldığı ödüllerin ve 1946- 1996 arasında kesintisiz yayımladığı Ermenice kültür sanat dergisi Kulis’in 1104 sayılık tam koleksiyonunun Hrant Dink Vakfı’na bağışlanmasıyla, arşiv daha bütünlüklü bir hal aldı. Hrant Dink Vakfı tarafından yıllar içinde büyük ölçüde kataloglaması tamamlanan ve dijital ortama aktarılan arşiv, “Kulis” sergisi ile eş zamanlı olarak araştırmacıların erişimine açıldı. *
* Arşiv içeriğinin sayısal verileri, hazırlanan sergi kataloğundan alınmıştır.
İLGİLİ HABERLER