A password will be e-mailed to you.

Sanatatak yazarı Efe Beşler bu hafta ve her hafta yeni çıkan kitaplardan en önemlilerini seçiyor. Bu haftanın önerileri: Gayan, Bitlis ve Muş, Cesur Yeni Medya: Teknolojiler ve Hayran Kültürü

Gayan

Bu haftanın yeni kitaplarından ilki fotoğrafçı Erhan Arık’ın Gayan adlı kitabı. Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan ‘Gayan’, Ermeni Soykırımı’nın Ortadoğu’da yarattığı etkiyi fotoğrafçı Erhan Arık’ın objektifinden anlatıyor. 

Bu coğrafyanın gördüğü en büyük acılardan biri 1915 olmalı. Bu büyük felaketle hala yüzleşilememesi de ayrı bir sorun olarak hâlâ ülkenin gündeminde. Aslında şiddetin kaynağı olan 1915’in bu topraklarda olağanlaştığı, normal olarak kabul edildiğini de her fırsatta görmekteyiz. 1915’ten dolayı mağdur olan insanlardan yani Ermeni ve Süryani halklarından özür dilenmesi beklenirken, suçlu gibi davranılması ve yaklaşılması sorunun tüm dünyaya ışık hızıyla yayılmasına sebep oluyor. Bu açmaz yüzden, insanlar acı çekiyor, beklenen özür, siyasetin o sevimsiz çarklarına bırakılarak parçalanıyor. Politikacıların “bu ‘işi’ tarihçilere bırakmalıyız” sesleri kulağımızda çınlıyor sanki? Buradan da haliyle kalıcı bir barış ve kucaklaşma kültürü çıkmıyor. Bu duruma sadece Anadolu coğrafyasından da bakmamak gerekiyor. 1915’teki Soykırım’da sürülen Ermeni ve Süryani halkları Ortadoğu’nun çeşitli coğrafyalarına dağıldılar. Oradan da Amerika, Arjantin ve sığınabildikleri diğer ülkelere. İşte zamanla "Diaspora" denen kavram bu şekilde oluştu. Diasporanın da etkisiyle, 1915 hem araştırmalara hem romanlara hem de filmlere konu oldu. Bu sefer ne araştırma ne roman ne de film 1915 hakikatini anlatan. Şimdi anlatma sırası fotoğraflarda. 

Fotoğraflarla 1915 hakikatini göstermek ve bize hissettirmek isteyen Erhan Arık, bu çalışmasında çok önemli bir iş başarmış. Fotoğrafçı, Ermeni Soykırımı’nın izlerini Ortadoğu’daki ülkelerde sürerek, farklı ülkelerde yaşayan Ermenilere odaklanıyor. Irak, Lübnan, İsrail, Filistin, İran ve Ürdün’deki Ermenileri buluyor, ardından Türkiye ve Ermenistan’daki yaşayan Ermeni topluluklarını izini Gayan’da sürüyor. 1915’in ortak hafızasını fotoğrafları ile buluşturuyor. 

Türkçe, Ermenice ve İngilizce olmak üzere üç dilli olarak hazırlanan Gayan’da, Arık’ın 2014 ve 2016 arasında Tahran, İsfahan, Zaho, Duhok, Beyrut, Cubeyl, Antilyas, Ancar, Amman, Kudüs, Beytullahim, El İzariya, Erivan, Aştarak, Antakya ve İstanbul’daki Ermeni mahalleleri ve köylerinde çektiği fotoğraflar yer alıyor.*

Kitaba adını veren Gayan, 1915 sonrasında hayatta kalabilen Ermenilerin toplandığı ve başta çadırlarda, daha sonra ise çoğunlukla teneke damlı kulübelerde hayata tutunabildikleri, zaman içinde fakir mahallelerine dönüşen kamplara verilen isim. Gayan, bu bakımdan Ermenilerin belleğinde hem 1915’i ve yaşanan büyük kayıpları, hem de hayatta kalabilme çabası ve iradesini ifade ediyor.*

Bu coğrafyanın en ağır bagajlarından biri olan 1915’i Arık, bizlere en sarih bir şekilde yansıtıyor fotoğraflarıyla. Acılara ortak olmamız ve yüzleşmemiz gerektiğini en yalın dille anlatıyor. Bu yüzden 1915’i hatırlatan her iş değerli ve anlamlıdır halkların barışması için. Gayan aslında bu yüzden bir vicdan olabilir. Bu ortak vicdana dokunmak ve hissedebilmek için bu kitaba bakmanızı öneririm. 

Aynı zamanda Erhan Arık’ın Depo İstanbul’daki Gayan sergisini 22 Eylül-16 Ekim tarihleri arasında ziyaret edebilirsiniz. 

*Arka kapaktaki tanıtım metininden alıntıdır. 

 

Bitlis ve Muş

Söz Ermeniler ve diğer halkların acısından açılmışken, Aras Yayıncılık’tan çıkan yeni bir kitabı daha tanıtmak istiyorum. Kitabın ismi ‘Tarihi Kentler ve Ermeniler: Bitlis ve Muş’. Kitabın editörlüğünü Richard Hovannisian, İngilizce’den çevirisini de Zülal Kılıç yapmış. 

Pağeş ve Daron isimlerini daha önce duymuş muydunuz? Duymadınız değil mi? Ben de duymamıştım itiraf etmek gerekirse. Anadolu toprakları bu kadar zengin bir kültürel sermayeye dayanır aslında. 

Evet, başlıktan görebileceğiniz gibi bunlar Bitlis ve Muş illerinin Ermenice isimleri… Çoğunluğumuzun şu an kullanmakta olduğu bu isimlerin geçmişini bildiğinden şüpheliyim. Gerçi ne kadarımız geçmişimizi biliyoruz ki? Doğduğumuz kentlerin eski sakinlerini, tarihini? Anadolu’da herhangi bir kente gitseniz mutlaka bir halkın geçmişinin ve yaşamının izlerini bulursunuz. Onlar orada yaşamış ve malum ve bildiğimiz nedenlerden dolayı göçmek zorunda kalmışlardır. Onların yerlerini ise şimdiki sakinleri almış; derin bir sessizliğe gömülerek, susarak oturmaya devam etmişler ve ediyorlar. Hâlâ oldukça sessiz ve ıssız bu topraklar. Fısıldaşmalarla konuşuyorlar hala… Ancak şimdiki sakinler fısıldaşmayı bırakıp, seslerini  yüksek bir şekilde çıkarırlarsa, Pağeş ve Daron’un ruhu ayaklanacak ve “biz burdaydık” diyecek. O zaman değişimi yakalayacağız belki de…  Ama korkularla yaşayınca engeller büyüdükçe büyüyor…

Bu kitap, Pağeş ve Daron’un ruhunun tekrar gün yüzüne çıkarılması anlamına geliyor. Eskiden bu iki kent Ermenilerin en önemli merkezlerindendi. Bu kitapta yaklaşık üç bin yıllık kadim halkın komşularıyla olan ilişkilerinin, varlığının ve yaşamının izlerini bulacaksınız. 14 ciltten oluşan serinin ilk kitabı olan Bitlis ve Muş, antik çağlardan 20. Yüzyıla kadar geçen süredeki tarihe ışık tutuyor.  Ermenilerin siyasi, kültürel, dini ve toplumsal yapısını inceliyor, geçmişimize ayna tutuyor. Bize Anadolu’nun zengin bir kültürel yaşamının olduğunu anlatmakla kalmıyor, tekrardan hatırlatıyor. 

Serinin yayımlanacak diğer kitapları:

Van – Harput – Erzurum – Sivas – Diyarbakır ve Urfa – Kilikya – Karadeniz – İstanbul – Kars ve Ani – İzmir – Kayseri ve Kapadokya – Küçük Asya – Musa Dağ


Cesur Yeni Medya: Teknolojiler ve Hayran Kültürü

Ermeniler ve tarihleriyle ilgili iki yeni kitabın tanıtımını yaptıktan sonra günümüzün diğer önemli bir sorunu veya sorunsalı olan medyaya geçmek istiyorum. Bu haftanın üçüncü kitabı İletişim Yayınları’ndan çıktı. Cesur Yeni Medya: Teknolojiler ve Hayran Kültürü adlı kitabı Henry Jenkins yazmış, çevirisini de Nihan Yeğengil yapmış. 

Medya, günümüz dünyasının en sorunlu alanı herhalde. Hem büyülü ve etkili bir yanının olduğunu düşündüğümüz hem  yozlaşmış ilişkilerin hem de manüplasyon ve dezenformasyonun sıkça yapıldığı bir mecra. İletişim teknolojilerinin de gelişmesiyle beraber medya eskisi gibi toplum üzerinde hakim değil belki. Evet, bu iddiaya itiraz edenler mutlaka çıkacaktır, sermayenin büyük medya gruplarına hakim olduğu bir dönemde, toplumlar üzerinde etkili ve yönlendirici olduğu aşikar. Fakat madalyonun diğer tarafından bakılınca da, medya eskisi kadar da güvenilir bir mecra sunmuyor. O zaman da gözler alternatifleri arıyor, hakikate ulaşmak için çeşitli alanlara yöneliyor. Sonuçta günümüzün medyası daha geniş bir kavramı içine alıyor. Mesela: Facebook, Twitter, kişisel blog, bireysel canlı yayınlar vb… mecralar da giriyor işin içine. Bu mecraların da yarışa katılmasıyla, medya dönüşüyor, farklı bir yere doğru evriliyor. Haber yapma, bilgilendirme, bilgi alma şekilleri değişiyor, dönüşüyor. Metoformoz gibi hızla, baş döndürücü bir şekilde değişime uğruyor. Tüketici olma hali medyaya daha da fazla yansıyor. Eskiden pasif bir tüketiciyken, şimdi insanlar da aktif bir medya tüketicisi olmaya başlıyor. Çevre değişiyor; insanlar tüketim kültürü içinde kendi programlarını seçiyorlar, istedikleri kişileri takip ediyorlar, kendi filmlerini çekiyorlar, değiştiriyorlar vs… Kısacası kendi dünyalarını tekrar yaratıyor ve yorumluyorlar. İşte bu değişim medyayı da ister istemez farklı yöne doğru itiyor. Değişen medya içinde ‘hayran’lar çıkmaya başlıyor.   

Henry Jenkins kitabıyla yeni bir medya çağına işaret ediyor. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını iddia ederken, alışkanlıkların değiştiğini, talepkar bir medya tüketicisinin olduğunu kitabında belirtiyor. Güçlü holding patronları bu değişime kayıtsız kalamıyor. İşte bu mecralardaki ‘hayran’larla işbirliğine gitmek zorunda kaldıklarını anlatıyor kitabında Jenkins. Yazar, eski medyanın yok olmadığını ama yeni teknolojilerle işlevi ve statüsünün değiştiğini söylüyor. Cesur Yeni Medya: Teknolojiler ve Hayran Kültürü, yeni medya gücünün toplumdaki karşılığını; din, eğitim, hukuk, siyaset ve reklamcılık alanlarındaki yansımalarını ortaya koyuyor. Medyanın bu değişimini anlamak ve öğrenmek isteyenler bu kitaba göz atabilirler. 


Daha fazla yazı yok
2024-12-22 14:02:00