Sanatatak yazarı Efe Beşler bu hafta ve her hafta yeni çıkan kitaplardan en önemlilerini seçiyor: Aldo Moro Vakası, Sırla Yüz Yüze, Mutluluk Vaadi ve Surönü Diyalogları…
HAFTANIN KİTAPLARI 20-27.06.2016
ALDO MORO VAKASI
Bu ay Yapı Kredi Yayınları’ndan Leonardo Sciascia imzasıyla çıkan Aldo Moro Vakası adlı kitabı kısaca tanıtmak istiyorum.
Kitap, 70’li yılların son çeyreğinde geçen bir olayın iç yüzünü anlatıyor. Belli yaştakiler 70’li yıllara geri döndüklerinde eminim ki hatırlayacakları acı ve tatlı olaylar vardır. Genç olanların ise, araştırarak bu yılları öğrenmeleri ve bilmeleri gerekecektir. O dönemlerin Türkiye’si ve Avrupası’ndaki Marksist Sol, eylemlerini doruk noktasına çıkardığı bir süreç olmuştu. 70’lerin başında Türkiye’deki Marksist Sol’un bir bölümü silahlı mücadeleye adım atmıştı. Bu mücadelenin en önemli isimlerinden birkaçı İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve arkadaşları idi. Avrupa’da ise, göreceli olarak daha barışçıl bir sol mücadeleye sahne olmuştu. Fakat o dönem Avrupa’da da devrimci grupların silahlı mücadeleye yöneldiğini de gözden kaçırmamak gerekiyor. İtalya’da 70’lerde ortaya çıkan Kızıl Tugaylar (Brigate Rosse BR) devrimci örgütlerden biriydi. Örgütün kabaca amacı sosyalist bir devrim yaparak İtalya’yı Batı Bloğu’ndan koparmaktı. Fakat ilerleyen süreçte istenilen amaç gerçekleşmedi. (Nedenleri ayrı bir tartışma konusu). O dönemlerde Kızıl Tugaylar’a atfedilen en sansasyonel eylemlerden biri, 1978 yılında Hristiyan Demokrat Partisi (Democrazia Cristiana) başkanı ve İtalya Başbakanı Aldo Moro’nun kaçırıldıktan sonra öldürülmesiydi. Olayın karanlıkta kalması ve bilinmeyenlerle dolu olmasından dolayı, yazar ve siyasetçi Leonardo Sciascia, Aldo Moro’nun ölümü ile ilgili sır perdesini bu kitapta biraz aralamaya çalışıyor.
Bu kitap, 1947’den bu yana Hristiyan Demokrat Partisi’nin başkanı olan Aldo Moro’nun, kaçırıldıktan sonra 55 gün “halk hapishanesinde” rehin tutulmasını ve “halk mahkemesine” çıkarıldıktan sonra hakkında verilen ölüm kararının akabinde cesedinin araba bagajında bulunmasının hikayesini ele alıyor. Bu olaydan sonra Parlamento Soruşturma Komisyonu’nda yer alan Leonardo Sciascia, sıcağı sıcağına kaleme aldığı gözlemelerini ve düşüncelerini aydın ve edebiyatçı kimliğiyle etik ilkeler doğrultusunda aktarıyor. Aldo Moro’nun hapsedildiği hücre evinden gönderdiği mektupları inceliyor ve yorumluyor. Dönemin sansasyonel cinayetine ışık tutmaya çalışıyor.
SIRLA YÜZ YÜZE
İstos Yayınları’ndan Ekümenik Patrik Hazretleri 1. Bartholomeos imzasıyla çıkan “Sırla Yüz Yüze” kitabı ‘Günümüzün Gözüyle Ortodoksuluğa Bakışı’ kapsamlı olarak ele alıyor. 1. Bartholomeos, Gökçeada’da yani İmros veyahut İmroz’da doğmuş ve askerliğini yedek subay olarak Türkiye’de yapmış bir din adamıdır. 1991 yılında Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Patrik’i olarak seçilen 1. Bartholomeos, dünyadaki birkaç hazretten biridir. O günden bugüne hala görevini sürdürmektedir. Bu toprakların insanıdır.
Kendisini birkaç kez dinleme fırsatı bulmuş biri olarak, Türkiyeliler tarafından baktığımızda, 1. Bartholomeos’un kim olduğu ile ilgilenmez, sorgulamayız, hatta bilmeyiz bile. Çoğunluğa sokakta kimdir diye sorsak belki cevap bile alamayız. Bir zamanlar Rumlarla beraber yaşayan Anadolu’nun Müslümanları, şimdilerde eski komşularını, arkadaşlarını unutmuş durumda. Geçmişi pek de hatırlamaya niyetleri de yok gibi duruyor. Hayal meyal hatırlayanların haricinde, sözlü anlatılarda dillendirilmekte. Dinler arası diyalog sanki otantik bir hediye gibidir bu topraklarda. Toplumsal renklilik Türk, Laz, Çerkes, Kürt diye sayılırken Rum, Ermeni veya Süryani olarak hiç zikredilmez. Bu yüzden de toplum bir yönüyle Hristiyanlık dinine de uzaktır. Okullarda zorunlu olarak din kültürü ve ahlak dersi okutulmasına rağmen, Ortodoksluk ile ilgili kısa bir açıklama yapmaya kalsak çoğumuz sınıfta kalacaktır. İşte 1. Bartholomeos Ortodoksluğu kapsamlı bir şekilde kitabında anlatarak, tarihi ve dini derslerden değil de, ilk ağızdan öğrenmemizi sağlıyor.
Ekümenik Patrik Hazretleri 1. Bartholomeos, doğa dostu kimliği ile Hristiyan mezheplerine, İslam dünyasına ve diğer dini gruplarla diyaloğa açık olması ile barışa ön ayak olmaktadır. Bu kitapta, Patrik Hazretleri iki bin yıllık tarih içinde Ortodoks ruhaniliği, teolojisi, doktrini, ibadeti ve sanatı ilam ve izah ediyor. 1. Bartholomeos, en önemlisi küreselleşme, ekolojik kriz, yoksulluk, eşitsizlik, ırkçılık, sosyal adalet, milliyetçilik ve savaş konuları ile Ortodoks Hristiyanlık üzerinden bizlere farklı bir bakış açısı sunuyor.
1. Bartholomeos kendi hayatını ve vizyonunu anlatarak başlıyor. Ardından okuyucuya Ortodoks Kilisesi ve Ekümenik Patriklik tarihini anlatıyor. Böylece bu topraklarda bir zamanlar güçlü olan bir mezhebi ve yönetimini öğrenmiş oluyoruz. Sanat, mimari, liturji, ilkeler ve yaklaşımları, manastır hayatı, dua ve hayat, din ve ekoloji, vicdan ve insan hakları, savaş ve barış, çatışma ve diyalog, sosyal adalet, yoksulluk ve küreselleşme, din ve köktencilik konu başlıklarıyla işliyor. İçimizdeki tükenmeyen umudu kapsamlı bir Ortodoks perspektifi ile sunuyor.
MUTLULUK VAADİ
Valilik tarafından yasaklanan 24. İstanbul LGBTİ + Onur Haftası sebebiyle Sel Yayıncılık‘ın Queer Düş’ün Serisine ait bir kitap tanıtmak istiyorum. Sel Yayınları’ndan Sara Ahmed imzasıyla yayımlanan Mutluluk Vaadi adlı kitap, toplumdaki mutlu olma halinin kültürel eleştirisini yapıyor.
Mutlu olma hali günümüzün en çok istenen, söylenen duygularından biri. Hepimiz mutlu olmak, mutlu yaşamak istiyoruz. Çağdaş diye düşündüğümüz toplumun bir baskısı ile mutlu olmaya çalışmak, çabalamak? Sanki her an mutlu olmak zorundaymışız gibi düşünüyoruz. Hatta arkadaşlarımızın, sevdiklerimizin mutlu olmalarını istiyoruz: “Senin mutlu olmanı çok istiyorum” gibi klişe bir temenni, biliyorum! Mutluluğa ulaşmak için devamlı öykünüyoruz. Fakat ulaşabiliyor muyuz? Mutlu olmanın ne olduğunu bilebiliyor muyuz? Acaba mutlu olma hali bizim tercihlerimizde mi gizli? Tercihlerimize göre mutlu olma halini mi seçiyoruz? Sara Ahmed, toplumdaki mutlu olma halinin kültürel eleştirisini sonuçlarıyla ele alarak yapıyor. Ahmed, “mutluluğun insanları yaşamda bazı tercihler yapmaya iten ve bazı tercihlerden uzaklaştıran bir karar olduğunu söyleyerek, mutluluğun yaşamlarını belli bir şekilde yaşayanlara verilen bir vaat işlevi gördüğü tespitinde bulunuyor”*
Ahmed, mutluluğu tüm yönleriyle incelerken, antik çağdan 19’uncu yüzyıl faydacılığına kadar uzanan tarihin düşünsel boyutu inceliyor. Feminist, ırkçılık karşıtı ve queer eleştiriler yoluyla da mutluluğun toplumsal baskıyı meşrulaştırmak adına kullanıldığını anlatıyor. Ve haliyle baskıya karşı gelince mutsuzluğun daimi bir noktaya geldiğini tespit ediyor. Bu argümanlarını, sinema ve edebiyatla harmanlayarak mutlu olma zorunluluğunun dayattığı ahlaki açmazı bizlere gösteriyor.
*Kitabın arka sayfasındaki metinden alıntılanmıştır.
SURÖNÜ DİYALOGLARI
Bu ay içinde yazar Oya Baydar’ın Can Yayınları’ndan Surönü Diyalogları adlı kitabı yayımlandı.
2015 yılının ortalarından itibaren yoğunluklu çatışmaların yaşandığı Sur mahallesi. Acının, üzüntünün, çaresizliğin biriktiği surlar? Çatışmalardan önce Diyarbakır Surönü tarih, yaşam, sevinç, çocukların cıvıltısı, dayanışma ve birlikte olmanın adıydı. Diyarbakır’ın tarihi, hafızasıydı. Bugün ise, yalnız bırakılmasının adı. Kaderine terkedilmesinin adı. Acının adı SUR. Bu kitapta Baydar, Batı’dan gelen bir ses olarak, Sur ile yüzleşmeyi, neden ses çıkarmadığımızın hesaplaşmasını yapıyor. Vicdanıyla barışı kovalıyor, istiyor ve savunuyor Baydar. Bu felaket karşısında büyük bir hüzün ve çaresizlik duyarak! Ve sorulması gereken soruları da unutmuyor: “Bu felaketi neden durduramadık?”, “Neden durdurmak için Batı’dan yüksek bir ses çıkmadı?”, “Nerede hata yapıldı?”, “Hendekler vs..”. Bu sorularla beraber Surönü’nde, yaşayan insanlarla Batı’daki insanların arasındaki duygusal kopuşu gözlemliyor, aktarıyor. Baydar, bu kitabında objektifliğini de koruyarak, barışın tek seçenek olduğunu üstüne ısrarla basarak vurguluyor.