Moğolistan’ın kuzeyindeki Hövsgöl bölgesinde yaşayan göçer bir Türk halkı; bir hayvanı evcilleştirmeyi başarmış ender avcı-toplayıcı topluluklardan: Dukhalar. Selcen Küçüküstel’in altı yıla yayılan alan çalışmasından derlediği “Rengeyiği Türkleri: Dukhalar” bu haftaki kitap önerimiz…
⠀
İnsan-doğa ilişkisi üzerine yeniden düşünmemiz için ilham veren Dukhalar, yerleşik düzene geçişle birlikte insanın kendisini doğadan ayrı ve üstün bir konuma yerleştirdiği günümüz insan merkezci Batı toplumlarının aksine, doğayı canlı bir varlık olarak kabul ederek tüm canlılara saygıyla yaklaşan eşitlikçi bir topluluk.
Yaşadıkları coğrafyayı evi olarak kabul eden bu göçer avcı-toplayıcı insanlar böylesine devasa bir evle nasıl ilişki kuruyor, ne gibi kurallara dikkat ediyorlar? Bir liderin olmadığı Dukhalarda eşitlikçi toplumsal ilişkiler nasıl yürütülüyor? Evcilleştirme Dukhalar için ne anlama geliyor? Rengeyikleri insanlardan ne gibi bir fayda sağlıyor? Dukhalar ava gitmeden önce ve av esnasında nelere dikkat ediyorlar? Ayı, Sibirya halkları için neden özel bir yere sahip? Hayvan kemikleriyle nasıl fal bakılıyor ve rüyalar bir avcıya nasıl bir pusula gibi yön gösteriyor?
“Çevrende gördüğün her şeyin bir ruhu vardır, hem de her şeyin… Bu yüzden soluk aldığın her an, bunu fark etmeli ve çok dikkatli olmalısın! Böylece hiçbir canlının ruhuna saygısızlık yapmamış olursun.”
Kültürel antropolog Selcen Küçüküstel’in aralıklarla altı yıla yayılan bir alan çalışmasının sonucu olan “Rengeyiği Türkleri: Dukhalar, Dukhaların yaşamını tüm detaylarıyla ortaya sererken “yeryüzündeki tüm canlılık belirtilerini hızla tükettiğimiz günümüz dünyasının uzak bir köşesinde insan, hayvan ve doğa arasındaki karmaşık ilişkilerin bir kısmına ışık tutmayı amaçlıyor.”