18. İstanbul Bienali’nin küratörünün Iwona Blazwick olacağının İKSV tarafından açıklanması kültür ve sanat dünyasında oldukça hararetli tartışmalara yol açmıştı. Danışma Kurulu’nun oy birliğiyle Defne Ayas’ı küratör olarak önermesi, Vakıf yönetimi tarafından kabul edilmeyince Danışma Kurulu üyeleri istifa etti. Bunun üzerine Türkiye’den ve çeşitli ülkelerden sanatçı ve kültür üreticileri İKSV’nin kararını protesto ettiler, konuyla ilgili itirazlarını açıkladılar. Vakıf ise yaptığı açıklamayla küratör seçimi yöntemiyle ilgili yönetmelik değişikliğine gideceklerini ancak bu değişikliğin 2026’daki bienal için geçerli olacağını açıklamıştı.
T24’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, İKSV’ye dönük eleştirilere yanıt verdi. Eleştirileri ‘spekülatif olanlar olsa da’ duyduklarını söyleyen Taner’e göre kurumların dönem dönem kendilerine bakmaları gerektiğini, bunun bazen içeriden inisiyatiflerle, bazen dışarıdan dürtülerle, bazen kurumun kendi içinde yönetim kademesinde olmayanların bazı seslenişleriyle olabildiğini ifade etti.
Taner’in röportajında dikkat çekici bir değişim vurgusu yer alıyor: “Dışardan birileri tarafından sorgulama yapılmasının bizlerin içe bakma süreci açısından olması gereken bir şey olduğuna inanıyorum. Değişim nasıl bir şey biliyor musun? Değişim için önce değişmeye karar vermiş olmak lazım. Bunun kararını vermediysen sonuç ne olursa olsun “Biz ne kadar iyi şeyler yapıyormuşuz” noktasına dönersin. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaparsın. Bu nedenle de ben bütün yaşananları bizim zaten ikinci 50 yıl için aklımızda olan ama şu ya da bu sebeple hayata geçirmediğimiz bir sürecin başlangıcı olarak görüyorum.”
“Değişim yönünde planlar”
Görgün Taner’in röportajından satır başları ise şöyle:
“Tüm bu tartışmalar aslında kültür-sanat alanının gelişimi için gerekli. İKSV’ye gösterilen ilgi ve herkesin açıkça fikirlerini ifade ettiği bu ortam bizi memnun ediyor. Bu tartışmaların İKSV’yi daha da ileriye taşıyacağına inanıyoruz. Ayrıca bu tartışmalar İKSV’nin karar mekanizmalarının daha şeffaf hale getirilmesi ve açık bir diyalog kurulması ihtiyacını da vurguladı. Bu nedenle değişim yönünde planlar yaptık ve adımlar atıyoruz.”
“Etik sorunları anladık ve saygıyla karşıladık”
“Bizim bu kararı alırken tek amacımız başarılı bir bienal için gerekli koşulları oluşturmaktı. Danışma Kurulu bir “seçici kurul” olmadığı için, kurul üyelerinden birinin küratör olarak belirlenmesinin çıkar çatışması yaratmayacağını düşündük ve mevcut yönetmelik çerçevesinde hareket ederek bu kararı aldık. Ama Danışma Kurulu üyelerinden birine küratörlük teklif edilmesinin yol açtığı etik sorunları anladık ve saygıyla karşıladık.”
“İstediğimiz vizyonu bulamadık”
“Biz her bienali bir öncekinden farklı kılmak amacıyla, geniş bir ekip olarak hep birlikte çalışıyoruz. Her yeni bienal için güncel koşullara göre değişen, farklı beklentiler ve yeni bir vizyon belirliyoruz. Bir önceki bienal, pandemi döneminin ruhunu yansıtan, sorgulayan, geleneksel sergi formatlarının dışına çıkan, çok disiplinli, içerdiği projelerle sanatın dışına taşan bir bienaldi. Sonraki bienali düşünürken, daha farklı bir yaklaşım benimseyerek, sanatsal ve estetik açıdan güçlü, yeni sanat eserlerinin üretilmesine öncelik veren, metinlerin eserlerin önüne geçmediği bir sergi hayal ettik. Danışma Kurulu’nun önerdiği adayların proje önerileri, vakfın bu edisyondan beklediği vizyonu tam olarak yansıtmıyordu.”
“Kurumlar Olarak Hatalar Yapıyoruz”
“Şimdi geriye dönüp baktığımız zaman bütün bu detaylardan belli noktalara varabiliriz ya da bizim kararlarımız üzerine türlü yorum yapabilirsiniz. Ayrıca hatasız kul olmaz. Kişiler gibi kurumlar da hata yapabilir, yapıyoruz da zaten. Bu hataları görüp düzeltmeye kalkmak erdem değil midir zaten? Şimdi İKSV olarak, bu süreçte bize geri bildirim veren herkese “Gelin buyurun, siz de el atın, bazı şeyleri beraber değiştirelim” diyoruz. Ama bir konu var ki, iptal kültürü… Asıl itirazım ona. “Şuna vuralım, buna vuralım…” Bu yaklaşım kimsenin yararına değil. Ama maalesef, şu anda sosyal medya ekosistemi bunun üzerine kurulu. Ayrıca, herkes geriye dönüp eski bavulları açmaya kalkarsa çok fazla şey çıkar, ki bana göre buna hiç gerek yok. Geçmişte ne olduğunu tartışmanın kimse açısından bir anlamı yok, o kavganın bir kazananı olmaz. Biz şimdi geleceğe bakmak, sansasyonel haberleri ve polemikleri geride bırakmak istiyoruz. Sizi duyduk.”
“Artık Çok Geç Kalmıştık”
“Biz Iwona kararımızı ağustosta duyurduk ama süreç çoktan başlamıştı. Tema belirlendi, sanatçılara davetler gitti. Bienal için eser üretecek 20 sanatçı İstanbul’a geldi, eserleri üretecekleri mekanlara gittiler ve prodüksiyonlara başladılar. Bir sürü fona başvuruldu. Yeni bir küratör seçim süreci için artık çok geç, ağustos da çok geçti. Dört sene önceye dönsek aynı kararları aynı şekilde mi verirdik?”
“Sorgulayacağımız Bir Süreçteyiz”
“Aynı soruların etrafında dönmek çözüm de olmuyor. Sonuçta elimizde bir tane gerçeğimiz var ve biz ona yönelik olarak belli adımları attık. Bu adımları atarken de tek derdimiz iyi bir Bienal yapmaktı. Eleştirileri duyduk, anladık, şimdi hepsi için adım atmaya çalışacağız. Biz İKSV olarak her alandaki mevcut pozisyonumuzu, konumumuzu, kurullarımızı, kurallarımızı, her şeyimizi sorgulayacağımız bir sürece girdik şimdi. Böyle bir karar aldık. Altı aylık bir süreç olacak.”
“Değişim Programı”
“İKSV olarak, mevcut süreçleri gözden geçireceğimiz kapsamlı bir değişim programı başlatma kararı aldık. 50 yılı geride bıraktığımız bu dönemde, vakfın vizyonunu, stratejik önceliklerini ve yönetişim modelini eleştirel bir şekilde değerlendirerek, vakfın gelecekteki gelişimine katkıda bulunmayı umuyoruz. Herkesin gayet iyi tanıdığı Sabancı Üniversitesi Arama Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Oğuz Babüroğlu ve ekibiyle birlikte çalışacağız. Kapalı bir süreçte ilerleyecek bu çalışmada kurum dışındaki uzmanların ve paydaşlarımızın da görüşleri alınacak ve çıkacak olan eylem planı da kamuoyuna açıklanacak.”
“Eleştirisi olan Herkesi Dahil Etmek İstiyoruz”
“O açık mektuptan yazanların içinde görüştüklerim var, başkaları da var. Mesela oradan üç kişi davetimi kabul etti, şimdi isim vermeyeyim onların gıyabında. Bizimle ilgili çeşitli şüpheleri olan pek çok arkadaşımı aradım. Tanımadıklarımı da aradım. Hepsine kendi pozisyonumuzu anlatmaya çalıştım. Bazı şeyleri kabul ettiler, bazı şeyleri etmediler. Ama zaten tartışma ve dönüşüm süreçleri böyle olur. Bu aslında birlikte dönüşme sürecidir. Bir de şunu unutmayalım; bakın dünyanın hali belli, aşağıda bir kamplaşma, yukarda bir kamplaşma. Keza Türkiye de kamplaşmalardan nasibini almış durumda. Bütün bunların ortasında yaşarken yepyeni kamplaşmalara ihtiyaç yok. Biz İKSV olarak artık bazı şeyleri düzeltmek konusunda adımlar atıyoruz. Bu adımları atarken de kimin ne fikri varsa onları da bu adımların içine dahil etmeyi istiyoruz. Bizimle ilgili eleştirisi olan herkesi dahil etmek istiyoruz. Tabii beş yüz altı yüz kişilik bir şeyden bahsetmiyorum. Ama bizim davet edeceklerimiz dışındaki herkes de bize yazabilir, ulaşıp kafasındaki sorabilir. Şimdi bu yeni dönemde geri bildirimlerin şekli de değişti ve biz ona ayak uydurmaya çalışıyoruz.”
“Gençlerin Sözlerini Dikkate Alacağız”
“Genç kuşaklar zaten bu ekosistemin içinde konuşamıyorlar, boğulmuşlar ve diyorlar ki “Konuşacağımız birtakım güvenli alanlar var. Bunlardan bir tanesi de İKSV. Siz de ne olur öyle olmayın.” Haklılar ama biz de diyoruz ki; “Siz de o beğenmediğiniz dili bazen bize karşı kullanıyorsunuz.” Karşılıklı olarak bundan vazgeçelim istiyoruz. Bize “iptal kültürü” ile yaklaşmak her şeyi daha iyi yapmaz. Bu iptal kültürüne kapılanların sırtında yumurta küfesi yok ama bizim sırtımızda küfeler var. Sadece güncel sanat alanı da değil, farklı disiplinlerde verdiğimiz onca destek var. Marifet bizim küfemizdeki yumurtaları kırmak değil, o yumurtaları beraber taşımak. Bu sürece herkesi ortak edebilirsek o zaman biz daha çok motive olacağız. Çünkü biz bu süreci geçirdikten sonra her şey eskisi gibi devam etsin istemiyoruz. Genç insanlar söz hakları olmasını ve sözlerinin dikkate alınmasını istiyor. Bizim belki şimdiye kadar yeterince yapmadığımız şey de buydu. Bundan sonra yapacağımız şey bu olacak.”
“Sarkis’i Ağırlamaktan Gurur Duyduk”
2015’te 56. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda Defne Ayas’ın küratörlüğünü yaptığı Sarkis’in eserlerinden oluşan Respiro isimli sergide yaşananları tekrar irdelemenin Ermeni cemaatini de yaraladığını ve Hrant Dink Vakfı ile dayanışarak ortak işler yaptıklarını söylüyor Taner ve o sürece dair de şunları ekliyor:
“Biz İKSV olarak burada düzenlenecek sergilerin koordinasyonunu üstleniyoruz. Serginin sanatsal içeriği tamamen İKSV koordinasyonunda şekilleniyor. Bakanlıkların serginin gerçekleştirilmesine yönelik destekleri dışında serginin sanatsal içeriğine dair bir müdahalesi bulunmuyor. Biz de her sene Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’na seçilen sanatçıya ve onun seçtiği küratöre baştan hukuki çerçeveyi hatırlatıp serbest bırakıyoruz. Sanatçı hangi yolda ilerleyecekse tamamen kendi karar veriyor, neden bahsedip neden bahsetmeyeceğine kendisi karar veriyor. 2015’te de ne bizim ne de Kültür Bakanlığı’nın serginin içeriğine bir müdahalesi olmadı. Tüm içerik de projenin web sitesinde yer alıyor. Biz, Türkiye Pavyonu’nda Defne Ayas’ın küratörlüğünde Sarkis’i ağırlamaktan ve onun projesi Respiro’yu tüm sanat dünyasıyla paylaşmaktan da gurur duyduk. Bienalin başlangıcından beri İstanbul Bienali olarak Sarkis ile de yakın temastayız. Ayrıca, bir eserini bağışlayarak İKSV’nin 2022 yılında oluşturduğu 50. Yıl Genç Sanatçı Fonu’na da katkıda bulundu.”