İlk defa 2019’da Paramount Pictures Studios’ta gerçekleşen Frieze Los Angeles sanat fuarı edisyonu, pandemi ile verdikleri kısa bir aradan sonra geçen hafta yeni dünyaya, yüz yüze Beverly Hilton’un hemen yanına kurdukları çadırla merhaba dedi.
Açıkçası fuarın VIP açılışına önceki yıllara göre daha az Hollywood ünlüsü katıldı. Kendall Jenner, Matt Dillon, Gwyneth Paltrow, Leonardo DiCaprio, Pierce Brosnan ve Abel Makkonen (The Weeknd) gibi isimler ilerleyen günlerde ortaya çıktı.
Fuar ekibi bu sene hem basın, hem koleksiyoner hem de diğer sektörün VIP katılımcılarına, Kaliforniya güneşi altında Beverly Hilton’un Wilshire bahçesinde bol pancake ve somon eşliğinde özel bir kahvaltı düzenledi. Kahvaltıda, Londra’dan Los Angeles’a taşınan ünlü komedyen, şarkıcı ve şimdilerin prodüktör/televizyoncusu James Corden da vardı. Yeni LA’li Corden “İnsanlarla yeniden göz göze gelmek harika bir duygu. Umarım bu gidişat devam eder” dilekleri ile fuarı, hemen hemen her gün, ziyaret eden isimler arasındaydı.
Basın kahvaltısına bisikletiyle gelen Beverly Hills’in belediye başkanı (Bana İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Tunç Soyer’i hatırlattı) Robert Wunderlich, “Frieze fuarı ile kusursuz uyum içinde çalışıyoruz. Sanat ve kültür Los Angeles DNA’mızın bir parçası ve onu sonuna kadar desteklemeye devam edeceğiz” mesajını verdi.
Fuar, arka planda çalan piyano müziği, yumurtalı ufak kişlerle dolu kokteyl masaları, beyaz gül aranjmanları ile bir bahçe partisi havasındaydı. Yarı saydam fuar çadırını Why Mimarlık‘tan Tayland’lı Kulapat Yantrasast yapmış. Pekala tepenizde güneşi hissetmeden konforla gezilebiliyordu.
Şehrin en iyi pizza ve kahve işletmecilerinin mini versiyonları gün boyunca boş kalmadı. New York’dan kat be kat lezzetli ekşi mayalı pizza yaptıklarını söyleyebilirim.
Fuar alanı olan çadır, ilk senenin mekanı Paramount Pictures Studios kadar geniş bir alana yayılmasa da New York dahil tüm dünyadan gelen galerilerin eserlerini kısa zamanda ve daha efektif görülmesi açısından yeterliydi. Eski yerinde ziyaretçiler yürümekten yorgun düşüyordu. Mega galeriler dahil yoklamada olmayan galeri yoktu. Hepsi full kadro hazırlanmıştı!
Fuara bu sene 17 ülkenin önde gelen galeri temsilcileri dahil toplam 100 galeri katılmış. Blum & Poe, David Kordansky, Sprüth Magers ve Hauser & Wirth dahil olmak üzere beklenen tüm mavi çipli galeriler (Blue Chip, Wall Street dünyasında hisseleri halka uzun zamandır açık, köklü şirketler için kullanılan bir tabirdir. Çağdaş sanat da son on yılda bir meta hale geldiğinden, bu tabir de artık sanat dünyasının diline yerleşti.) oradaydı.
LA’de son senelerde sanatçıların sayısında bir patlama var. Bu sene en az 6 mavi çip galerinin LA’de şube açacağı konuşuluyor. Bunlardan biri olan Lisson Galeri, Hollywood’da eski bir gece kulübünde 8 bin metrekarelik bir alanda açılacak.
Bir diğer de şu an James Turrel (Mekana özel ışık yerleştirmeleri ile tanınır) sergisi ile New York’da ziyaretçilerinin akınına uğradığı ve galerinin tasarımını yapacağı Pace Gallery’nin Los Angeles şubesi olacak. 15.000 m2 dev alana açılacak yeni Pace LA için sahipleri yeni ortak arayışı içindelermiş. Pace Gallery bu sene yaptığı ataklarla sayısız genç sanatçının temsilciklerini duyurmuştu. Pace’in Nisan ayında yapacağı bu açılışa, LA’de yaşayan eskilerden film yapımcısı ve sanatçı Julian Schnabel‘in yeni resimlerinden oluşan kişisel sergi ev sahipliği yapacak.
Büyüyen ve McDonalds’lar gibi her yere yayılan sadece mega galeriler değil! Frieze fuarı da yeni edisyonunu Eylül ayında ilk defa Seul’da yapacak. Ayrıca Paris’te senelerdir yapılan FIAC artık yok. Yerine yine aynı yerinde (Grand Palais) ART BASEL konuşlanacak.
Daha çok Asya’lı sanatçılara odaklı New York’lu Tina Kim Gallery’den konuştuğum bir yetkili Seul şehrinin sanat için çok büyük küresel bir sanat başkenti haline gelebileceğini söyledi. Orada çok küçük ama sanata aç zengin bir koleksiyoner tayfanın olduğunu ve orayı harekete geçirmek istediklerini anlattı.
Pandeminin bu yaz bitmesini umduğumuz günlerde, 2022 sonlarına doğru kılıçların çekileceği ve yeni dünyada kartların yeniden karılacağını söylememiz yanlış olmayacak! Sanat dünyası bir yandan durmaksızın haritada farklı yerlere yayılırken bir yandanda zincir galeri/fuarların büyümesi devam edecek. Büyük aktörler mi kazanacak, bu büyüme balon mu olacak ya da kimler kaybedecek birlikte göreceğiz.
2020’de James Floyd’un öldürülmesi ile patlayan BLM (Black Matters / Siyahlar da önemlidir) hareketi o günden bu yana tüm sanat fuarlarınında en önemli değer haline geldi. Tüm galerilerde BIPOC (Black, indigenous, person of color anlamına gelen kısaltma. Beyaz olmayanları anlatmak için kullanılıyor) sanatçıları ağırlıktaydı. Öyle ki fuar bu sene “BIPOC Değişimi” adlı salonu ile Los Angeles şehrinin dört bir yanından BIPOC liderliğindeki kuruluşları, sanatçıları ve aktivistleri radikal bir ortak alanda bir araya getirdi.
Amerika’nın uzun zamandır en gözde kavramsal sanatçısı Mel Bochner, fuarın bitişiğindeki Merv Griffin yolu boyunca kendisi ile özdeşleşmiş bazı mesajlarını bir sabotajcı gibi sokakları ele geçirerek dijital tabelalar yolu ile yerleştirdi.
Satış verileri henüz basına servis edilmedi ancak fuara yüz yüze fiziksel olan bu ilgi umut verici oldu. COVID kaygısı kimsede pek kalmamış gibi görünüyor. Herkes dünyaya kaldığı yerden bir an önce başlamak istiyor. Fuara akın eden sanat severlerin yanı sıra bir emlak fuarı gezercesine sanata yatırım yapmak isteyen bir kitlenin ilgisini görmemek imkansız.
Fuarda en fazla ilgiyi Gagosian standı gördü. Gagosian Los Angeles direktörü, karma bir seçki hazırlamak yerine tek, büyük bir yerleştirme yapmak istediklerini söyledi. Chris Burden’a ait Greko-Romen tarzı sütunlar, sanatçının 2010’da yaptığı “Folly” serisinin bir parçası olarak İngiliz bahçelerde görülen yapıların taklidi. Amerika’da ilk kez sergilenen bu yerleşime açıklanmayan bir fiyata Avrupa’daki bir sanat enstitüsüne satılmış.
Fuarda en sevdiğim işlerden birinin sanatçısının Türk olduğunu öğrendiğimde hem şaşırdım hem de çok mutlu oldum. 1992 Ankara doğumlu Özgür Kar‘ın (Amsterdam’da yaşıyor) “Ölüm Islığı” ve “Flütlü Ölüm” adlı iki multi-medya heykeli bir uçak bagajı çantasına yerleştirilmiş 4K videodan oluşuyor. Eser, Özgür’ün Londra’daki galerisi EMALIN tarafından sergileniyordu ve eserlerin ziyaretçiler tarafından oldukça ilgi gördüğünü söyleyebilirim.
Soho House’u tahtından indiren NeueHouse bu sene en çok Frieze ziyaretçilerinin “ortak” buluşma yeri oldu. Hemen her gün FRIEZE için kürate ettikleri etkinlikler, konuşmalar vardı. Açıkcası hafta boyu kahve içecek bile yer/masa bulamadım.
Artık çaptan düşen Jeff Koons bu sene BMW 8 serisi için tasarladığı Gran Coupe’u sözde heykele dönüştürmüş ve şehrin bir kaç yerine yerleştirmişti. BMW, 99 adet ile sınırlı ürettiği ve FRIEZE sanat haftasında lansmanı yaptığı bu arabaları sanat koleksiyonerleri için tasarlamış. Bu markanın Koons ile yaptığı ikinci işbirliği.
Prada, “Prada Mod” serisi ile bu sene yedinci kez Los Angeles’da yer aldı. Siyahi sanatçı Martine Syms’in “HelLA World” başlıklı sosyal mesajlar içeren yazıları yürüyen dijital bantlara yerleştirdi. Bu ışıklı yeni medya sanatı içeren dijital bantlar bir restoranın içine yerleştirildi ve iki gün boyunca ziyaretçilere interaktif deneyim yaşattı.