The Telegraph yazarı Robbie Collin, The Telegraph’ta, Francis Ford Coppola ile röportaj yapıp öne çıkanları derlemiş. Biz de bu derlemede öne çıkanları sizler için çevirdik.
Francis Ford Coppola, The Telegraph’a verdiği röportajda son yapımı Megalopolis’in yapımı için destek görmediğinin itirafını yapıyor ve bir tablo çiziyor. Coppala’nın ifadesiyle “Beni onlar yarattı, şimdi beni istemiyorlar”. Sinema içinde kalıp sinema hakkında konuşmak bazıları için rahatsız edici olabilir, Coppola için ise artık bunu daha sık görebiliriz, diyor Robbie Collin. Robbie Collin, Coppola için; onun, sinemanın sakin, yaşlı bir devlet adamı olacağını düşünebilirsiniz. Ne de olsa kendisi, Godfather üçlemesinden Apocalypse Now‘a kadar geçen yarım yüzyılın en ünlü klasiklerinden bazılarının yönetmenidir. Ancak onun son tuhaf filmi hakkında konuştuğunu duymak, onun her zaman başına buyruk biri olduğunu yeniden doğruluyor: “Eski Hollywood korsanlarının sonuncusu.”
Yazar Collin, Coppola’ya Megalopolis için ilhamın “The Godfather Part II” ve “Apocalypse Now”ın gösterime girmesi arasında Roma destanlarını düşünürken geldiğini ifade ediyor. O dönemki Antik Roma ile bugünkü Amerika arasında bir benzeşme kuruyor. Bu benzeşmede öne çıkan şey ise şu oluyor: Zaman geçtikçe, Amerika Birleşik Devletleri’nin alabora olan bir imparatorluk olduğu fikri daha da yankı buldu.
Hiçbir stüdyo Megalopolis‘i finanse edemezdi, bu yüzden Coppola, gelişen Kaliforniya şarap imparatorluğunun çoğunu satarak (1975’te The Godfather‘dan elde ettiği gelirle Napa Vadisi’ndeki Inglenook malikânesini elinde tutarken) 120 milyon dolarlık bütçesini kendisi artırdı.
Coppola oyuncu kadrosuyla ilgili olarak ise toplamasının zor olduğunu söylüyor. Coppola, Shia LaBeouf için: “Onun sorunları vardı. Çok yetenekli ama bir dizi sorunu vardı. Ve sette muazzam bir çatışma yaratıyor. Yöntemi o kadar çileden çıkarıcı ve mantıksızdı ki, saçımı yolmama sebep oldu. Ama bence seti o kadar elektrikle dolduruyor ki tepkileri saf gerçeği yansıtacak. Dennis Hopper da Apocalypse Now‘da benzer bir şey yapmıştı. O kadar çılgın olurdu ki Marlon Brando bile ona muz fırlatmak isterdi.” diye ifade ediyor.
Son filminin mirası üzerindeki etkisi ne olacak? Sorusuna ise Coppola: “Megalopolis insanı hayrete düşürecek kadar vahşi ve hırslı ama aynı zamanda festival gezilerinin de gösterdiği gibi son derece bölücü bir şehir. “Miras havadır” diye omuz silkiyor. “Bir dakika önemlisin, sonra unutuluyorsun, yarım yüzyıl sonra yeniden diriliyorsun. Peşinde olduğum ödül, ödül ya da para değil. Güzel bir şey yapan genç sinemacıların ‘Filmimi yapmak istedim çünkü sizinkilerden birini gördüm’ demesiydi. Tanrım, bu sürekliliğin bir parçası olmak ne güzel bir şey.” diye ifade ediyor.
Bilinmeyene atladığınızda, özgür olduğunuzu kanıtlarsınız.
Coppola son olarak şunu ekliyor ve Jacques Tati ile aralarında bir benzerlik olduğunu düşünüyor: “Jacques Tati‘ye bakın. Parlak bir Fransız film yapımcısı, tam bir dahi, sahip olduğu her şeyi alıp üstüne borç para alarak, kimsenin yapmasını istemediği filmi çekebildi. Ve büyük bir fiyaskoydu. Her şeyini kaybetti. Ama o film Playtime‘dı.” (Neredeyse 60 yıl sonra, Tati‘nin komedisi eleştirmenlerin şimdiye kadar yapılmış en iyi filmler listelerinde düzenli olarak yer alıyor.) “Yani,” diye gülüyor Coppola, “Daha iyi bir film yok. Bilinmeyene atladığınızda, özgür olduğunuzu kanıtlarsınız.”
Önümüzde böyle bir başka sınır daha var. Megalopolis‘in kapanış filmi olduğuna dair bir hava olsa da Coppola’nın bir sonraki filmi için çoktan çekilmeye hazır diye ifade ediyor Robbie Collin. Ve ekliyor: En çok beklediği şey, bu yeni filmi yaparken nasıl yapacağını bulmak: eski korsan bir kez daha yelken açıyor. Coppola ise “Sinemanın geleceği sadece hayal edebileceğimiz ve merak edebileceğimiz bir şey ve bunun ne olacağına dair en ufak bir fikrimiz bile yok.” Son olarak ise parmağını kaldırarak: “Ama şunu söyleyeceğim, torunlarınızın yapacağı filmler olağanüstü olacak.”
KAYNAK: www.telegraph.co.uk/films/0/director-francis-ford-coppola-interview/