Yüzyıllar boyunca, edebiyat ve sinema, hikâyeleri ve imgeleriyle insan ruhunu derinden etkileyen iki sanat dalı olmuştur. Bu iki sanat formunun zaman zaman birbirine dokunmasıyla olağanüstü eserler yaratılmıştır. MUBI platformu, bu sanatların kesişimindeki büyüleyici diyaloğu, titizlikle seçilmiş film koleksiyonu ile bizlere sunuyor. Bu yazıda, MUBI’de yer alan ve kitaplardan uyarlanmış filmleri keşfedecek, onların edebi temellerini ve ardındaki hikâyeleri inceleyeceğiz. Sinema ve edebiyatın bu sihirli dansına hazır mısınız?
Martin Eden
MUBI Puanı: 8,3 | IMDb Puanı: 7,0
Uyarlandığı Kitap: Martin Eden, Jack London, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Jack London‘ın “Martin Eden” romanı, edebiyat tarihindeki önemli eserlerden biri olarak kabul edilir. Romanda, işçi sınıfından gelen denizci Martin Eden’in, burjuva sınıfına mensup bir kadına aşık olmasıyla yaşamı kökünden değişir. Bu aşk, onu eğitim ve kültürel gelişim yolunda ilerlemeye ve sonunda entelektüel bir yazar olarak kendini yeniden keşfetmeye yönlendirir. Bu yolculuk, karakterin tutkusu, azmi ve kendi kaderini çizme çabasıyla doludur. London, bu karakteri kendi yaşamından esinlenerek yaratmış ve dünya edebiyatına unutulmaz bir karakter kazandırmıştır. Eserde, hayallerinin peşinden gitmenin önemi ve bireyin toplum içindeki yeri gibi temalar güçlü bir şekilde işlenir. “Martin Eden”, sadece bir karakterin dönüşümünü değil, aynı zamanda bireysel mücadele ve toplumsal sınıflar arasındaki çatışmayı da etkileyici bir dille ele alır.
Pietro Marcello‘nun yönettiği film ise kitabı beyaz perdeye başarıyla taşıyan bir sinema şaheseri olarak kabul edilir. Filmde Luca Marinelli‘nin başroldeki performansı, karakterin tutkusunu ve mücadelesini etkileyici bir şekilde yansıtıyor. Film, orijinal eserin temalarını ve karakterlerini sadık bir şekilde yansıtırken, aynı zamanda modern sinema teknikleri ve görsel anlatımın gücünü kullanarak hikayeyi başarıyla perdeye aktarıyor.
Persepolis
MUBI puanı: 8,5 | IMDb puanı: 8,0
Uyarlandığı kitap: Persepolis, Marjane Satrapi, Panama Yayınları
Marjane Satrapi‘nin otobiyografik çizgi romanı “Persepolis”, 1970’lerin İran’ında başlayıp, İslam Devrimi sonrasında genç Marjane’in Fransa’ya göç etmesiyle devam eden, dönemin İran’ını bir çocuğun gözünden anlatan etkileyici ve dokunaklı bir öyküdür. Kitapta, henüz sekiz yaşındayken ailesiyle birlikte yaşadığı ülkeyi terk etmek zorunda kalan Marjane’in hikâyesi ele alınır. Bu zorlu göç, çocuğun hayatını derinden etkiler ve kimlik arayışı ile kişisel dönüşümüne yol açar. Satrapi, canlı ve ifade gücü yüksek çizimleriyle çocukluğunu ve anavatanının yaşadığı dramatik dönüşümleri ustaca resmeder. 2003 yılında yayınlanan kitap Angoulême Uluslararası Çizgi Roman Festivali‘nde En İyi Albüm Ödülü ve New York Times Dikkate Değer Kitaplar da dahil olmak üzere pek çok ödül kazandı.
Kitaptan uyarlanan film ve Marjane Satrapi‘nin de yönetmenliği paylaştığı film, çizgi romanındaki siyah-beyaz ve dikkat çekici görsel stilini sadece korumakla kalmıyor aynı zamanda hikâyenin zengin içeriğini ve duygusal derinliğini etkileyici bir şekilde ekrana taşıyor. Film, çarpıcı görsel anlatımı ve etkileyici müzik seçimiyle, izleyiciyi Marjane’in çalkantılı hayat hikayesine, İran’ın toplumsal ve politik dönüşümüne içten bir bakış açısıyla davet ediyor. Bu nefis animasyon, Marjane’in çocukluktan yetişkinliğe geçişini, ailesi ve kültürüyle olan karmaşık ilişkisini ve kişisel kimlik arayışını, görsel olarak zengin ve duygusal olarak dokunaklı bir şekilde sunuyor.
Kelebek ve Dalgıç (The Diving Bell and the Butterfly)
MUBI puanı: 8,3 | IMDb puanı: 8,0
Uyarlandığı kitap: The Diving Bell and the Butterfly, Jean-Dominique Bauby, Nemesis Kitap
Elle dergisinin başarılı editörü Jean-Dominique Bauby’nin, 43 yaşındayken yaşadığı locked-in (kilitli kalma) sendromu sonucu neredeyse tüm vücudunun felç olur. Sadece sol gözünü hareket ettirerek iletişim kurabilen Bauby, hayatını yeniden inşa etmek zorunda kalır. Ancak tam bir azim örneği göstererek birbirini izleyen harfleri göz kırparak dikte eden zahmetli bir yöntemle otobiyografisi “Kelebek ve Dalgıç“ı yazar. Kitaptaki dalgıç metaforu yazarın rüyalarında kendini hapsedilmiş hissettiği eski moda bir dalgıç kıyafetini, kelebek ise hareketsiz ruhunun narin çırpınışlarını simgeler. Bauby kitabında bu güçlü imgeler aracılığıyla, bir yandan fiziksel kısıtlamaların yarattığı derin hayal kırıklığı ve üzüntüyü diğer yandan ise ailesi ve dostlarının sevgisiyle yeşeren yaşam sevinci ve insan ruhunun dayanıklılığını içtenlikle kaleme alıyor.
Kitabın Julian Schnabel tarafından yapılan filmi, Bauby’nin sol gözünden gördüğü dünyayı benzersiz bir sinematografik teknikle aktarıyor ve izleyicilere sıra dışı bir deneyim sunuyor. Schnabel’in yönetmenliği, Bauby’nin iç dünyasını ve insan ruhunun direncini yürek burkan bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu etkileyici film ve kitap, hayatın en zor anlarında bile umudun var olabileceğini, insan ruhunun kırılganlığını ve gücünü hatırlatıyor.
Howards End
MUBI puanı: 8,0 | IMDb puanı: 7,4
Uyarlandığı kitap: Howards End, E. M. Forster, İletişim Yayınları
“Howards End”, ünlü İngiliz yazar E. M. Forster‘ın 1910 yılında kaleme aldığı, 20. yüzyıl başındaki İngiltere toplumunun sosyal yapısını ve sınıf çatışmalarını ustalıkla ele alan bir romandır. Dönemin İngiliz toplumu içindeki sınıfsal ayrımları, kültürel çelişkileri ve insan ilişkilerinin karmaşıklığını derinlemesine irdeleyen Forster, karakterlerin kişisel hikayeleri aracılığıyla toplumsal dengesizlikleri ve değişimleri gözler önüne serer. “Howards End”, okuyucularına, dönemin İngiltere’sinin zengin dokusunu sunarken, aynı zamanda sınıf, miras ve aidiyet gibi evrensel temalar üzerine düşünmeye de davet ediyor. Bu eser, Forster’ın incelikli karakter yaratımı ve zekice kurgulanmış hikayesiyle, edebiyat dünyasında ölümsüz bir klasik olarak yerini alıyor.
James Ivory‘nin 1992 yılında yönettiği “Howards End” film uyarlaması, E. M. Forster’ın çok katmanlı ve zengin romanını beyaz perdeye başarıyla taşımıştır. Film, özellikle Anthony Hopkins ve Emma Thompson‘ın unutulmaz performanslarıyla dikkat çekiyor ve Forster’ın ince çizilmiş karakterlerini canlı bir şekilde yansıtıyor. En iyi uyarlama senaryo dalında Oscar kazanan “Howards End”, Ivory’nin yönetmenlik becerisi ve senaryonun orijinal esere sadakati sayesinde, hem edebi bir başyapıtın başarılı bir uyarlaması hem de kendi başına ayakta duran bir sinema klasiği olarak kabul ediliyor. Bu film, hem eleştirmenlerden hem de biz izleyicilerden haklı bir takdir toplamıştır.
Şeylerin Boktanlığı (De Helaasheid der dingen-The Misfortunates)
MUBI Puanı: 8,4 | IMDb Puanı: 7,3
Uyarlandığı Kitap: Çölde Kutup Ayısı, Dimitri Verhulst, İthaki Yayınları
Dimitri Verhulst, modern Belçika edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak, okurları bu çarpıcı hikayede, Gunther’in hayatta kalma mücadelesine ortak ediyor. Roman, köyde yaşayan, görgüsüz ve alkolik kişilerden oluşan ailesi içinde yabancılaşan genç Gunther’in hikayesini, gerçekçi ve etkileyici bir üslupla anlatıyor. Bu sert ve rahatsız edici üslup, okuyucuyu Gunther’in acıları, yalnızlığı ve umutlarıyla baş başa bırakıyor.
Film, Verhulst’un romanından aldığı hikayeyi, gerçekçilik ve duygusal derinlikle yansıtarak, aile bağları ve hayatın acı tatlı yönlerini başarıyla ekrana taşıyor. Van Groeningen, dram ve komedinin dengeli bir karışımını kullanarak, Gunther’in zorluklarla dolu hayatını etkileyici bir şekilde izleyiciye aktarıyor. Filmde, Gunther’in ergenliğe geçiş sürecindeki duygusal dalgalanmalar ve ailesiyle olan karmaşık ilişkisini derin bir empati duygusuyla izliyoruz. “Şeylerin Boktanlığı”, dramatik ve komik unsurların dengesini koruyarak izleyicilere Gunther’in dünyasında hem güldüren hem de düşündüren bir yolculuk yaşatıyor.
Hizmetçi (Agassi)
MUBI puanı: 8,8 | IMDb puanı: 8,1
Uyarlandığı kitap: Fingersmith, Sarah Waters
Sarah Waters‘ın Viktorya dönemi İngiltere’sinde geçen “Usta Parmak” romanı, sürükleyici bir aşk hikayesi ve heyecan verici bir gerilimle okuyucuları 19. yüzyılın sosyal yapısına götürmekte. Romanda, suçlu bir geçmişe sahip olan Maud Lilly, zengin bir Japon varis olan Sue Trinder’ı kaçırma planının bir parçası olarak bir zengin ailenin evine hizmetçi olarak girer. Ancak, Maud, Sue’ya aşık olur ve planın bir parçası olmak istemez. Waters, romanda 19. yüzyıl İngiltere’sini ustalıkla tasvir ederek karakterleri derin ve ilgi çekici bir şekilde oluşturuyor. “Usta Parmak“, yayınlandığı yıl Lambda Literary Ödülü‘nü ve CWA Ellis Peters Tarihi Hançer Ödülü‘nü kazanırken, Man Booker Ödülü ve Orange Ödülü‘ne de aday gösterildi.
Park Chan-wook‘un yönettiği “Hizmetçi”, Waters’ın bu etkileyici romanını, Japon işgali altındaki Kore’ye taşıyarak farklı bir kültürel ve tarihsel bağlamda yeniden yorumluyor. Film, orijinal hikayenin temel öğelerini korurken, karakterlerin karmaşıklığını ve aşk hikayesinin gerilimini, görsel olarak zengin ve stilize bir anlatımla sunuyor. “Hizmetçi”, izleyicileri entrika ve tutku dolu bir aşk hikayesinin içine çekiyor ve Park Chan-wook’un sinematografik ustalığı, hikayenin zengin dokusunu ve duygusal derinliğini vurguluyor. Film, Waters’ın romanının özünü başarılı bir şekilde yakalayarak kitapla film arasında etkileyici bir köprü kuruyor.
Karanlık Kız (The Lost Daughter)
MUBI puanı: 7,7 | IMDb puanı: 6,7
Uyarlandığı kitap: The Lost Daughter, Elena Ferrante
Elena Ferrante’nin kitabı tek başına tatile giden Profesör Leda’nın hikâyesini anlatır. Leda, tatilde tanıştığı genç bir anne ve kızını gözlemlemeye başladıkça, kendi geçmişiyle yüzleşir ve bu süreçte anneliğin hem karanlık hem de aydınlık yönlerini, bir kadın olarak özgürleşmek için ödediği bedelleri keşfeder. Ferrante’nin ustalıklı anlatımı, okuyuculara annelik ve kadınlık konularında yeni perspektifler sunarken, duygusal derinliği ve karakterlerin iç dünyalarını etkileyici bir şekilde işliyor. Elena Ferrante “Karanlık Kız” kitabında kadınlık, aile ve kimlik arayışları gibi temaları derinlemesine inceleyerek sonradan yazacağı dört ciltlik unutulmaz şaheseri “Napoli Romanları”nın işaret fişeğini atıyor diyebiliriz.
Hem annelik hem de kadınlık halleri üzerine bu düşündürücü romanın film uyarlamasında Olivia Colman‘ın performansı, romanın karmaşık karakter analizlerini etkileyici bir şekilde yansıtıyor. Leda’nın hikayesi, Colman’ın derinlemesine karakter yorumu sayesinde, izleyicilere annelik ve kadınlık hallerinin çeşitli yönlerini gösteriyor. Film, Ferrante’nin romanındaki duygusal yoğunluğu ve karakterlerin psikolojik karmaşıklığını, görsel bir sanat eseri olarak sunarken, izleyicilere hem annelik hem de kadınlık halleri üzerine düşündürücü bir deneyim yaşatıyor.
Pislik (Filth)
MUBI Puanı: 7,1 | IMDb Puanı: 7,0
Uyarlandığı Kitap: Pislik, Irvine Welsh, Nora Kitap
Irvine Welsh‘in dikkat çekici romanı “Pislik”, suç ve kara komedi türlerini ustaca harmanlayarak, Edinburgh’da görev yapan yozlaşmış polis memuru Bruce Robertson‘ın hikâyesini anlatıyor. Robertson, kariyerinde terfi etmek için önemli bir cinayet soruşturmasını çözmeye çalışırken aynı zamanda kendi içsel çöküşüyle, uyuşturucu ve alkol bağımlılığıyla da mücadele eder. Welsh, romanında, Bruce’un çarpık dünyasını ve toplumun karanlık yüzünü, acımasız bir gerçeklikle ve mizahi bir üslupla ele alıyor. “Pislik”, okuyucuya, hem rahatsız edici hem de düşündürücü bir deneyim sunarak, karakterin iç dünyasını ve kişisel çatışmalarını derinlemesine inceliyor.
Jon S. Baird‘ın yönetmenliğinde sinemaya uyarlanan “Pislik”, romanının ruhunu başarıyla yakalıyor. James McAvoy’un başrolünde olduğu film, MUBI’nin ifadesiyle “görüp görebileceğiniz en cazibeli ve tahammül edilemez anti kahramanlardan biri” olarak Bruce Robertson’ı canlandırıyor. Film, suç ve kara komedi unsurlarını etkileyici bir şekilde birleştirerek, Bruce’un karmaşık psikolojisini ve toplumun alt tabakalarındaki çürümeyi gözler önüne seriyor. McAvoy’un performansı, karakterin derinliğini ve çelişkilerini mükemmel bir şekilde yansıtırken, film izleyiciyi Bruce’un çalkantılı ve rahatsız edici dünyasına sürüklüyor. “Pislik”, sinema ve edebiyat dünyasında, unutulmaz bir karakter ve hikaye yaratma konusunda önemli bir başarı olarak kabul ediliyor.
Aldatma (Deception)
MUBI Puanı: 7,2 | IMDb Puanı: 5,6
Uyarlandığı Kitap: Aldatma, Philip Roth, Monokl Yayınları
Philip Roth‘un 1990 yılında yayımlanan etkileyici romanı “Aldatma”, yazarın 1986’da yayımlanan “Karşı Hayat” adlı eserinin devamı. “Aldatma”, evli iki sevgilinin farklı konuları içeren konuşmalarını detaylı bir şekilde ele alırken, karakterlerin iç dünyalarını ve karmaşık ilişkilerini diyalog ağırlıklı anlatımıyla ustaca işliyor. Kitap karakter analizleri ve entelektüel derinliğiyle okuyuculara, karakterlerin düşüncelerini ve duygularını, onların kendi seslerinden dinleme fırsatı sunuyor.
Fransız yönetmen Arnaud Desplechin, Roth’un “Aldatma” romanını, başarılı bir şekilde beyaz perdeye taşıdı. 2016 yılında bu diyalog ağırlıklı kitabı filme uyarlamayı zor bulduğunu ifade eden Desplechin, beş yıl sonra bu zorluğun üstesinden gelerek Roth’un sevilen eserini sinemaya aktardı. Film, Roth’un derin karakter analizlerini ve entelektüel diyaloglarını başarıyla yansıtarak, izleyicilere zengin ve düşündürücü bir sinema deneyimi sunuyor. “Aldatma” filmi, romanın özünü korurken, karakterlerin duygusal karmaşıklığını ve ilişkilerinin inceliklerini görsel bir anlatımla sunuyor ve Roth’un edebi ustalığı sinemada karşılık buluyor.
Geliş (The Arrival)
MUBI Puanı: 7,9 | IMDb Puanı: 7,9
Uyarlandığı Kitap: Geliş, Ted Chiang, Monokl Yayınları
Ted Chiang‘ın 1998 yılında yayımlanan “Story of Your Life” novellası, bilimkurgu edebiyatında derin izler bırakmış bir eserdir. Yayımlandığı yıl, bilimkurgu edebiyatının en prestijli ödüllerinden biri olan Nebula Ödülü’nü kazanan ve Hugo Ödülü’ne aday gösterilen bu eser, sıra dışı zaman algısı ve dilbilim temalarını içeren hikayesiyle dikkat çekiyor. Chiang, novellasında, zamanın doğrusal olmayan bir perspektiften ele alınışını ve insan deneyiminin karmaşıklığını ustalıkla işliyor. “Story of Your Life”, bilimkurgu edebiyatının sınırlarını zorlayan yapısı ve derin felsefi sorularıyla okuyucularını düşündürüyor.
Kitabın Denis Villeneuve‘un tarafından yapılan sinema uyarlaması bir dilbilimcinin uzaylılarla iletişim kurma çabasını ve zaman algısının sıradışı bir yorumunu merkeze alarak, bilimkurgu sinemasına yeni bir soluk getiriyor. “Geliş”, MUBI’nin ifadesiyle “aşk, yas ve kayıpla ilgili kişisel ve dokunaklı bir hikâye” sunarken, izleyicilere derinlemesine bir sorgulama ve duygusal bir deneyim yaşatıyor. Film, Chiang’ın novellasının özünü korurken, görsel ve sinema dilinde kendine özgü bir duruş sergilemeyi de başarıyor.