52. Uluslararası Antalya Film Festivali ilk gününde Catherine Deneuve ile "Merhaba" dedi. Antalya’ya ayak basar basmaz basın olarak Deneuve ile bir araya geldik. Açılışta Yaşam Boyu Başarı Ödülü alan Fransız aktrist, son dönemde yaşanan siyasi olaylar ve kariyerine dair soruları yanıtladı.
Catherine Deneuve… Yılların eskitemediği, hâlâ oyunculuğa devam eden ve sayısız performansıyla bizleri büyüleyen usta oyuncu, festivalin ilk gününe damgasını vurdu. Festivalde gösterilen ilk film, sömürge günlerinde geçen bir aşk hikayesini konu alan, Deneuve’ün varlıklı ve karizmatik Eleine karakterini canlandırdığı 1992 yapımı Hindiçin oldu.
Deneuve, basınla bir yuvarlak masa toplantısında bir araya geldi. Antalya’ya gideceğini öğrenenlerin “Türkiye mi?” diyerek şaşırdıklarını, kendisine sanki savaşa gidiyormuş gibi baktıklarını dile getirerek “Doğrusu ben de bu tepkiye çok şaşırdım, onlara dedim ki, “Evet, Türkiye’ye gidiyorum, ama önceki hafta Paris’te insanların havaya uçtuğu konserde de olabilirdim!”. Bu çok korkutucu bir gerçek. Şiddet ise bugün tüm dünyanın parçası ve hepimizin bununla başa çıkması gerekiyor” dedi.
Paris’teki saldırıların yaşandığı günün ertesinde, insanların çocuklarıyla birlikte saldırı mekanlarına yakın yerlerde olduğunu söyleyen Deneuve Parislilerin, “Bizi korkutamazsınız, sindiremezsiniz, evlere sokamazsınız” mesajı verdiğini söyledi. Deneuve “Antalya’ya da bu duygularla geldim. Üstelik festivalleri çok severim. Sinema hâlâ hayatımın çok önemli bir bölümü, sinema sevgim de öyle. Burada olmaktan da mutluyum” diye ekledi.
Kariyerine dair de soruları cevaplandıran sanatçı, henüz 20 yaşındayken çalışma fırsatı bulduğu yönetmen Jacques Demy’nin kendisi için büyük önemi olduğunu düşünüyor. Yorucu ama uzun sahneler çekmeyi öğrendiği bir deneyim kazandırdığını söylüyor Demy’nin kendisine. François Truffaut’yu ise oyuncularını çok seven, onlarla bol bol konuşan bir yönetmen olarak anlatıyor. Gündüz Güzeli ve Tristina filmlerinde birlikte çalıştığı Luis Bunuel içinse bu durumun tam tersini yaşadığını söylüyor ve ekliyor; “Oyuncularını severdi ancak pek açıklama yapmayı sevmiyordu. Oyuncuların anlamasını istiyordu. Az konuşan ama inanılmaz bir espri anlayışı olan biriydi.”
Yeni nesil yönetmenlerle de çalışan aktris, kendisine yöneltilen ustalar ve yeni nesil yönetmenler arasında fark var mı sorusunu ise “O kadar uzun yıllardır film çekiyorum ki ben o usta isimlerle çalıştığımda onlar da genç yönetmenlerdi. Hâlâ aynı tür yönetmenlerle çalışıyorum. Sadece şöyle bir fark var: Artık daha küçük kameralar ve daha az ışıkla çekiliyor filmler. Kameralar daha yakın plan çalışıyorlar. Açıkçası başta bu yakınlıktan zorlandım. Ancak yönetmenlerin değiştiğini düşünmüyorum. Hâlâ yönetmenlerin enerjilerine önem veriyorum” diye cevapladı.
Sinemanın dünya barışı için bir katkısı olacağını düşünmeyen yıldız, “Sinema hayata ve insanlara dairdir. İnsanlar konserlere, sinemalara, tiyatrolara gittiklerinde oradaki hikayenin büyüsüne kapılırlar. Başka bir zamanda, bambaşka bir öykünün parçası olurlar. İnsanın kendi hayatını unutabildiği neşeli ve mutlu bir an. Sadece belki bu acıdan uzaklaşmamızı sağlar sinema. Ama dünya barışı ya da şiddetin yok olması için bir çare değil ne yazık ki” diyor.
Deneuve bu kadar yıllık başarılı kariyerinde ilhamını diğer oyuncuların performanslarının yanı sıra sergilerde, müzikte, resimde, çok farklı yerlerde bulduğunu söylüyor. Usta oyuncu eski filmlerini izlediğindeki hislerini ise şöyle tarif ediyor; “Yeniden bir filminizi izlediğinizde elbette ki daha farklı oynasaydım diyorsunuz. Ama farklı oynamanız daha iyi olacağı anlamına gelmiyor. Sanırım olduğu gibi kabul etmek gerekiyor” diyor. Rollerini unuttuğunu ama bir kelime ile Tiksinti ya da Son Metro filmlerinden anların aklına geldiğini söylüyor Deneuve “Tıpkı bir puzzle gibi” diye de ekliyor. Şu filmde oynasaydım dediğiniz bir rol sorusuna ise cevabı “Hitchcock’un Marnie filmi” oluyor.
Ünlü sanatçı, Türkiye sinemasına da yabancı değil. Fatih Akın, usta aktristin sevdiği yönetmenlerden. Ayrıca bir pazar akşamüstü, yağmurlu bir havada izlediği; Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiye’li filmi Kış Uykusu’nu ise, “Günümü şenlendiren, beni 3 saat boyuncu başka bir yere götüren bir filmi” diye yorumluyor.
Festival kapsamında Catherine Deneuve’ün Şerburg Şemsiyeleri, Tiksinti, Gündüz Güzeli ve Seni Sevmeyeceğim filmlerinin de gösterimi yapılacak.