…@naivesuperstar’ın Instagram hesabından yaptığı paylaşımlar, Derrida’nın kamera karşında “normalinde böyle değilimdir” belirlenimine gönderme yapıyor. Derrida’ın bahsettiği “normal” kavramı, bir çekim ekibi ile anormale dönüşürken, sosyal medya, normali kamera ile kayıt altına alınması da aynı anormali çağrıştırıyor…
Herkesin uyuduğu bir saatte uyanmak, bir tür boşluğa açılan kapı gibi. Düşünceler, belirli bir amacı olmadan, biyolojik ajan gibi dolanıyor. Kendimle kurduğum bu belirsiz, kavranamayan ve söylem üretmeyen boşluğa her ne kadar “yalnızlık” olarak nitelense de bir yeniden kurulum olarak da işliyor. Yalnızlığın, sosyal ilişkilerin yerini aldığı bir süreçten geçiyoruz. Kişinin kendisiyle kurduğu bu ilişki her ne kadar sınırsız bir alanı çağrıştırsa da çoğu zaman bir yabancıya ya da sevilen bir arkadaşa karşı sergilen kontrollü davranışları aşamıyor. Yalnızlığın da “sosyalleşme” gibi ölçütlerinin olması ve sınırlarının belirlenmiş olması, bir tür “kendinden etiğe” yakın bir davranış formu dayatıyor. Dışarıda işleyen kurallar yalnızlık için de geçerlidir, davranışları sınırlar ve belirli bir “güvenlik alanı” içinde tutar. Söze, davranışa ve görünüşe sirayet eden bu güvenlik alanı, dışsal bir oluşumun “formal moral” algısını da barındırır. Yalnızlığı, bir düşünce ya da duygu biçimine dönüşmesine olanak tanıyan bu kurulum, sosyal medya ile kamusal alana dönüşmekte.
Arkadaş kavramının maddiliğini kaybetmesi
“formal moral” (biçimsel ahlaki) @naivesuperstar’ın yalın bir şekilde bez üzerine işleği bir logo. Bu logo hem kendisinin ve hem de sanatsal üretimlerinin şekilsel yönünü de ön plana çıkarmakta. Duvarda asılı işten sarkan iplerle oynayan kedi, sarkastik bir etki yaratarak, ahlaki olanla aynı zamanda oynanabileceğini göstermekte.
@naivesuperstar bu aralar en sevdiğim arkadaşım diyebilirim. Onun tüm hareketlerini sosyal medya hesapları üzerinden takip ediyorum. Arkadaş kavramının maddiliğini kaybetmesi ve sosyal medya üzerinden bir tür ilgi alanına dönüşmesi yeni ilişki olanakları sunuyor. Bu ilişkilerin dışarıdan izleme ile kısıtlanması, insanların doğrudan birbirine müdahale etmeden de bir ilişkiyi sürdürmesine olanak tanıyor. @naivesuperstar’ın Instagram hesabından yaptığı paylaşımlar, Derrida’nın kamera karşında “normalinde böyle değilimdir” belirlenimine gönderme yapıyor. Derrida’ın bahsettiği “normal” kavramı, bir çekim ekibi ile anormale dönüşürken, sosyal medya, normali kamera ile kayıt altına alınması da aynı anormali çağrıştırıyor.
Evin içindeki normal ile insanlar arasında bulunmanın anormalliği, kamera aracılığı ile örtüşüyor. Sosyal medyanın bir tür “formal moral” olarak kamera üzerinden kurulumu, insanlar arasındaki ilişkileri yeniden düzenleme gibi bir işlev de kazanıyor. Sosyal medyanın, bir tür dışarısı gibi kurulumu ve kamusal bir alana dönüşmesi, bedeni, düşünceleri ve mekanı da işin içine katarak gündelik olan içinde yer edinmesi her an dışarıdaymışız gibi bir algıya çıkıyor.
Bir sanat pratiği olarak sosyal medya
@naivesuperstar’ın paylaştığı konum bilgilerinden Tiflis/Gürcistan’da yaşadığı anlaşılıyor. Asıl ismi, Gvantsa Jishkariani, @pataragallery ve @thewhynotgallery kurucu ortaklarından. Ayrıca profilindeki www.gvantsajishkariani.com internet adresinden daha fazla bilgi de edinebilir. Jinskariani, sosyal medya aracılığı ile gündelik olanı bir tür sanat pratiğine çeviriyor. Neredeyse her hareketini paylaştığı Instagram hesabı, takipçilerini sosyal bir eylemin içine çekiyor. Bir karşılaşma anında ortaya çıkabilecek her duyuma, sergilenen jest, mimikler ve davranışlar çoğu zaman gülüşmelere ve rahat tavırları onu sevme gibi duygusal bir edime neden olabilmekte. Özlemenin, merak etmenin ve tekrar tekrar dönüp bakmayı bir ilişki biçimine dönüşmekte. Evin her yerinde çektiği fotoğraf, video ve durumlar görmek istenilen bir arkadaşın tüm samimiyetini barındırmakta.
Jinskariani, evin içindeki normali bir stüdyo kurgusuna yaklaştırması, son moda renkli elbiseler, yüksek topuk ayakkabılar, enteresan terlikler, saç ve makyajı artık gündelik olandan çok konsept dahilinde iş üretilen sanatsal bir üretim alanı. Modanın, sesin ve ışığın kişisel olanın bir parçasına dönüşmesi ve sosyal medya ile görselleşmesi, sinema anlatımcılığına alternatif bir anlatı yakalıyor. Davranışın kameraya göre biçim alması her ne kadar yalnızlığın sosyal bir ilişki gibi kurgusallaşmasına, görselleşmesine önayak oluyorsa da bir tür davranışsal eşiğe de takılmaktadır. Bu eşik @naivesuperstar tarafından her an bir bacak hareketiyle kontrol edilmekte, asansörlerde ve kapı eşiklerinde çektiği selfiler, beden ile olan ilişkiselliğini ortaya koyarken bir atlet esnekliğindeki bedenine, sınırlarını da göstermektedir.
Yeni nesil Narkissos
Görünen ve duyulan olanın kayıt aracılığı ile bir tür maddilik kazanması, kurgusal olanı ve olmayanı gerçeğe yaklaştırır. Kameranın bir gerçeklik oluşturması ve ekran aracılığı ile görünürlük kazanması her ne kadar sanal alarak isimlendirilse de salt kurgusal olanı aşıyor ve bireyin kendine olan bakışını da yansıtıyor. Kameranın @naivesuperstar yaşamını kayıt altına alması, Jinskariani’ye kendisini dışarıdan izleme olanağı sunmaktadır. Bir izleyici olarak kendini dışarıdan izlemek, yüzünü her an gerçekleşen bir durum içinde görmek bir tür narsist ideanın gerçekleşmesi olarak görülebilir. Kişinin görüntüsüyle yaşaması ve her an kendisini eklemlemesi Narkissos için en ideal yaşam biçimidir. O da gayet mutlu bir şekilde sosyal medyada kendini izlerken günlük ihtiyaçlarını karşılayabilir ve yaşayabilirdi.
Bir iktidar biçimi olarak Instagram
Kendi yaşam biçimini şekillendirme, dışsal bir belirleyici olan iktidar ile her zaman çatışır. İktidarların imge üzerinden kurulumu ve göstergeler üzerinden öznelleşmesi, sürekli bir söylem hiyerarşisini de beraberinde getirir. Çoğu zaman tarih, tek bir kişide somutlaşır ve bu kişi genellikle söylem hiyerarşisinin en tepe noktadır. Geriye kalan her şey, söylem içerisinde yer edinmeden görünmezlik içinde kaybolur. Bu tür ikonografik anlatılar günümüzde de devam etmektedir. Popüler kültürün yeni tarz ikonlar oluşturması söylem eşitsizliğini de üretmektedir. Instagram’ın bir iktidar biçimi olarak, çıplaklık sansürü ve bu sansürün cinsel organların görünümü ve işlevi üzerini örtmesi onu aynı zamanda ahlaki bir mecra olarak sınırlar. Sosyal medyanın, sosyal yaşamı taklit etmesi ve formel bir ahlak dayatması, bireyi tıpkı dışarıdaki yaşam gibi kurallara bağımlı kılmakta ve tahakküm uygulamaktadır.