Ahmet Oktay’ın ölümünün 1. yıldönümünde Doğan Kitap “Gizli Çekmece”yi yeniden yayımlıyor. Edebiyat dünyasının çok iyi bildiği kitabın önsözünü yazan da Selim İleri.
Yazar, gazeteci şair, eleştirmen Ahmet Oktay, 1961’de Yeni İstanbul’da gazeteciliğe başladı ve 65’te TRT’ye geçti. Bu macera 1982’ye kadar da aralıklarla sürdü. 12 Mart’lara, 12 Eylül’lere tanık olurken bir yandan da radyo ve televizyon için edebiyat ve sanat programları yaptı. Gizli Çekmece o yaşanmışlıkların, acısıyla tatlısıyla bir özeti.
“Bohem, bir tarih döneminin, sanatçıya biçtiği yaşam biçimiydi. Doğrusunu söylemek gerekirse, seçim şansı yoktu: Şair olmak, yazar olmak bohemlikten geçer sanıyorduk biraz” diyen Ahmet Oktay, Ankara’nın ve İstanbul’un bugün çok az insanın hatırladığı bohem hayatını da paylaşıyor.
Türkiye edebiyat ve sanat hayatına damgasını vuranlar
Kitapta, Attilâ İlhan, Edip Cansever, İlhan Berk, Ece Ayhan, Sevgi Soysal, Leylâ Erbil, Ömer Uluç ve Orhan Peker gibi önemli isimler yer alıyor. Baylan’dan Bacı’ya Lefter’den Rejans’a, Türkiye’nin edebiyat ve sanat hayatına damgasını vuran insanlar ve mekânlar anlatılıyor.
“Herkes ‘yaşıyormuş’ gibi varsayılsın istedim. Ölmüşleri, yani başımızdaymış gibi anımsayalım” -Ahmet Oktay, Gizli Çekmece
Önsözden
Güzel akşamlardı. Öyle, içten bir oba oluşturmuştuk. Şimdi Tülay Tura’yla andığımız o akşamlar, bazan Leylâ Erbil’in evinde, bazan Ahmet Oktay’larda, Koço’da, Yakup’ta, Yedikule’deki Safa’da… Yalnızca edebiyat mı konuşurduk? Çokça edebiyat, ama resimden de, sinemadan, müzikten de. Kimileyin masa başı çekiştirmeleri, gerçi hep sevecenlikle noktalanan. Şimdi hepsi birer hüzün.
Selim İleri
Kitaptan
Baylan, İstiklal Caddesi’nde, Atlas Sineması’nın karşısında bulunan 1950-1960 arasının gözde mekânları arasında yer alan büyük, aydınlık iki katlı bir pastaneydi. Alt salon camlı bir bölmeyle ikiye ayrılmıştı. Ön bölüm, daha çok alaminüt alışveriş yapan müşterilere aitti. İç bölüm ise çay-pasta salonu olarak hizmet verirdi. Baylan’ı mesken tutan Attilâ İlhan’dı. Oraya girmiş, çevresindeki yazarlar, oyuncular, sinemacılar, ressamlar grubu dağılana kadar da oradan çıkmamıştı. Baylan’ın çekirdek diye niteleyebileceğim bir kadrosu vardı: Attilâ İlhan, ben, Yılmaz Gruda, Demir Özlü, Ferit Edgü, Asaf Çiyiltepe, Fikret Hakan, Orhan Çubukçu, Demirtaş Ceyhun, Ege Ernart, Oğuz Arıkanlı, Yüksel Arslan, Oğuz Haluk (Hayalet Oğuz), Türkân İldeniz, Erol Günaydın. Eski kuşak/yeni kuşak tartışmaları kızıştıkça, Baylan’ın adı yayıldıkça, çevre genişlemeye başladı. O yıllarda, aralarında Hilmi Yavuz’un, Kemal Özer’in, Adnan Özyalçıner’in bulunduğu bir grup genç yazar ve şair, Aksaray ve çevresini mesken tutmuştu. Edip Cansever de ara sıra onlara katılırdı. Baylan onları cezbetti. Fethi Naci, Edip Cansever, Asım Bezirci de gidip gelmeye başladı. Görüş ayrılıkları vardı aramızda elbet. Bu yüzden, tartışmalar daha heyecanlı duruma geldi, masalar büyüdü. Elbet, çevremizdeki sivil polis sayısı da. Hava karardı mı, meyhanelere dağılınırdı. Para durumumuz iyiyse önce Kulis’e uğrar, oradan Lefter’e geçerdik. Parasızsak, doğru Lefter’e yollanırdık. Ya da Bacı’ya falan.