21. yüzyılın ilk on yılının belki de en ilginç ressamlarından Michaël Borremans. Sadece resim de yapmıyor üstelik deneysel filmler de çekiyor. Şu sıralar o David Zwirner’ın Londra şubesinde solo açmışken onun söyleşilerinden ilginç sözlerini derlemeyi fırsat bildik.
SİNEMASAL ESTETİK
Film adına ne yapıyorsam resimlerimden geliyor. Resim yaparken ışık veya hıza ilişkin başka bir şey yapma ihtiyacı duyuyorum. Benim filme ilgim çok genç yaşta başladı ve bir sürü deney yaptım. 2006 tarinli The Storm, 35 mm projeksiyonudur gerçek bir imgenin. Ama iş bir filmden çok bir resim gibi, araç bir film ama ona yaklaşımım sanki o bir resimmiş gibi. Bu yüzden filmler o kadar sıradışı. Bana filmleri sinemada gösterelim mi diye soranlara o yüzden hayır diyorum. Çünkü bunun için yapılmadılar. Filme çekilmiş bir imgenin başka bir özelliği var, lens, ışık kullanıyorsunuz. Aktüel film kullanıyorum ben video kullanmıyorum dolayısıyla imgeler çok "gırenli". Resimsel özelliklere sahip. Ben sinemasal estetikle ilgileniyorum odakta ve odağın dışında.
20.YÜZYILIN İMGELERİ
20. yüzyılın bütün imgeleri ve daha öncesi bir yüktür baş etmen gereken. Benim işim buna bir yanıttır, bununla bir diyalogdur.
MANET
2006 David Zwirner sergim Manet’nin The Dead Toreador ve The Execution of Maximilian resimleriyle diyalog içindeydi.
VELASQUEZ VE REMBRANDT
Bazen Velasquez’e bakıyorum ve onunla konuşuyorum. Bir kere de Amsterdam’da Rembrandt House’de bir gravürünü incelerken omzuma elini attı ve şöyle dedi, 15 ya da 16 yaşındaydım.: “En sonunda beni anladın.” Çok cesaret vericiydi ondan bunu duymak…
RESİMLERİM OYUN DEĞİL
İşlerimde, her zaman dikotomi vardır, iki uç ve arasındasındır. Gerilim vardır ve bu bir oyun değildir, bir araştırmadır.
BİR KONU VAR AMA BİLİNÇLİ DEĞİL
Her bir sergim bir başka hikayedir. Tematik çalışmam. Ama bir döneme ilişkin işlerin belirli bir öğesi oluyor onları bir araya getiren. Bir konu var dolayısıyla her zaman. Bir dönem uyuyan kızların, ölü gibi duran kızların resimlerini yaptım. Kesinlikle bilinçaltımdan gelen bir konuydu.
KARANLIK ODADA
İçgüdüsel çalışırım. Her şey karışıktır. Yapısal çalışamam. Dedem fotoğrafçıydı. İmgelerle ilk temasım onun karanlık odasıydı üç yaşındayken. Böylesine erken bir tecrübe çok derin olabiliyor ve fotoğrafa karşı gerçek bir tutku duymamı sağladı. İmgelerin karanlıkta ışık sayesinde belirişlerine tanık olmak büyülü bir şeydi. O sırada bu araçla her şeyi yapabileceğimi keşfettim, nesneleri istediğim gibi sahneleyebilirdim. Açıkcası özel bir alanda çalışan profesyonel bir fotoğrafçı olacağımı düşündüm. Ve sonra sadece kadınları çektim. Çok gençtim. Bir noktada bir karar vermem gerekiyordu.
SOSYAL DEĞİLİM
Hayli izole bir yaşam sürdüm. Gençken bile yaşlı bir adam gibiydim. Müzikle de ilgiliydim. Bir gün karar verdim ve gitarlarımı sattım. Sonra fotoğrafçı olamayacak kadar sosyal olmadığımı anladım. Ayrıca çok seyahat etmem gerekiyordu seyahat etmeyi hiç sevmiyordum. Sonra şöyle dedim, ben bir sanatçı olacağım ve öyle bir iş yapacağım ki çok az insana ihtiyaç duyacağım. Bu benim kararımdı.
RESİM BENİM İÇİN NE YAPAR
Resim yapmaya 33 yaşında başladım. Bu da başka bir kararımdı. Çok iyi hatırlıyorum. Ghent’e yeni taşınmışmıştım. Yeni bir ev tutmuştum. Kendime şöyle dedim, resim yapacağım yine biraz çizebilirim ama tamamen resme odaklanacağım. Resmin çizme oranla farklı bir etkisi olacağını biliyordum. Resimlerin benim için neler yapabileceğini anladım aniden.
RESİM HİÇ ÖLMEDİ
Resim hiçbir zaman ölmedi. Okuldayken Neue Wilden vardı. Hala resme ilgi vardı, figure bile… Resme başladığımda çağdaşım Luc Tuymans tekrar gündeme geliyordu.
Eğer saf ve özerk bir şey yapmak istiyorsan başka bir araçla çalış. Resimle bunu yapman imkansız. Asla tam olarak kavramsal olamazsın çünkü aslında bu nihayetinde romantik bir araçtır.
Resim, oldukça iptidai, her zaman varolmuş her zaman da olacak. Her yerin kendi zamanını ve toplumunu yansıtan ressamları vardır. Doğruyu söylemek gerekirse onlar sanat tarihsel açıdan en ilginç tanıklardır.
Resim hala en çok üretilen ve hala en çok para getiren… Bir savaş çıksa hemen tuvali şasesinden kestiğin gibi kolunun altına alır gidersin. Bugün pek çok modern araç beş on yıl içinde gündem dışı oluyor.
GERHARD RICHTER
Her zaman Gerhard Richter’in işlerini hep takip ettim, çok ilginç bir sanatçı. Ve yaşlandıkça daha iyi oldu. Bu sanatçı için çok iyi bir özelliktir.
RESSAM BİR JUDOKA’DIR
Ben kendi dilimi resim yaparak buldum. Resim, tarihsel olarak yükle bir araç. Ben işimde bu tarihin ağırlığını kullanmak istedim. Tıpkı darbelerini (vuruşlarını) ve hamlelerini zorla kabul ettirmek için kendi ağırlığını kullanan bir judocu gibi. Ben resmin tarihsel ağırlığını kullanmak istedim.
ÇAĞDAŞ SANAT
Çağdaş sanatta kişisel olarak beni ilgilendiren şey resimler değil. Mesela Paul McCarthy’nin işlerine hayranım çünkü yaptığı şeyi benden çok farklı yapıyor. Ama belli benzerlikler de var, klişeleri nasıl kullandığımız ve yorumladığımız gibi… Ben de bunu çok farklı bir stille yapıyorum.
Çağdaş sanat gereğinden fazla değerli. 19. yüzyıla baktığınızda bir Courbet mesela daha uygun satın almak için çağdaş sanat işlerinden.
GÜZEL RESİM YAPMAK
Çok güzel resimler yapmak istiyorum. Ya da şöyle diyeyim, güzel görünen bir şey yapmak istiyorum.
Resimleri güzel yapma ihtiyacım var aksi takdirde olmaz. Gelenekle diyalog kurmak adına bunu böyle hissediyorum. Bunu bir sorumluluk olarak düşünüyorum ve kendim için de ilginç buluyorum. Eğer insanlar işlerimi bu yüzden takdir ediyorlarsa şayet beni yanlış anlamışlar. Çünkü işimin başka özellikleri de var. Belki o noktaya gelmemiştir işim. Kendime karşı çok eleştirelim.
Hep deniyorum. Yeniden formüle etmeyi… Her zaman işlerimde karşımıza çıkan temalardan biri de temsildir. Temsilin kendisi ve sadece kendisi için temsil ediyor olması. Ben şeylerin temsilinin resmini yapıyorum. Çeşitli şeyleri bir aracın kendisinin bile dayanamayacağı bir şekilde yansıtmak çok ilginç. İzleyiciyi bu başka yere götürüyorum ve bunu hep çok etkileyici buluyorum bir sanatçı olarak…
Bir Katolik olarak büyütüldüm. Pazarları kiliseyi gider ve duvarlarda asılı resimlere bakardım. Çok çekici oldukları için değil bir mekan içinde farklı mekanlar inşa edebildikleri için… Mekanın içinde mekan ya da şöyle diyeyim, size tuvale rağmen önerilen nice mekanlar…
TEKNOLOJİ
Teknolojiyi çok sorgularım. Şu sıralar emailim çalışmıyor ve bundan gayet memnunum. Email alıyorum ama yanıt yazamıyorum. Bence bu büyük bir lüks. Resimdeki teknolojik müdahaleler beni hiç ilgilendirmiyor. Bu arada ben resimde fotografik imgeyi tekrar inşa etmeyi tamamen bıraktım. Bu ilginç değil. Kesinlikte şu anda hiç ilginç değil! Fotoğrafı hala teknik bir ön adım olarak kullanıyorum ama işimde tanımlanamaz.
AVRUPA YERİNE AMERİKA
Satmadığım hatta hiç göstermediğim işlerim var. Paracı olmadım hiç. Başka araçlarla çok deney yapıyorum. Resimden kazanırsam, film ve heykele yatırabilirim. Resmin günümüzün ikonolastik sağanak yağmuruna direnen imgeler üretme avantajı var. Genellemiş gibi olmayayım ama 70 ve 80’lerden beri Avrupa belirli trendleri takip etti. Kimse kendisini tehlikeye atmadı. Birçok kurum sanatçıların yanında durmadı. Ayrıca Avrupa müzelerinin parası yok artık. Bu çok ciddi bir sorun. Görünen o ki Amerikalılar daha çok risk almak istiyor ve daha kompleksizler. İşim orada çok iyi algılandı. Resim korkunç olabilir bu arada… Bütün o sergilerine resim almayan küratörleri çok iyi anlıyorum.