Harlem’deki The Studio Museum ABD tarihinin bilinmeyen ve klişelerle örtülen bir yanını açığa çıkarıyor.
Kovboy dendiğinde hepimizin aklına western filmleri ve beyaz kahramanlar geliyor. Bu klişenin arkasındaysa tabii ki Hollywood’un beyazlatıcı etkisi var. Roman adaptasyonlarında bile Latin ya da Asyalı başkarakterleri beyazlarla değiştiren Amerikan filmlerinde siyah kovboylar da olduğu gerçeğini asla görmüyoruz. Günümüzde bile Pers Prensi olarak İsveç kökenli Jake Gyllenhaal’yi oynatan bir sektörde ırk ayrımcılığının western furyası yıllarında çok daha keskin yaşandığı aşikar.
Kovboyların dörtte biri siyahtı
The Studio Museum’un Black Cowboy (Siyah Kovboy) sergisi de tam bu gerçekleri tekrar hatırlatmak için düzenlenmiş. Tarihi kayıtlara göre, 1800’lerde kovboyların dörtte biri siyahtı. Hatta günümüzde bile siyah kovboy kültürü Amerikan coğrafyasında Los Angeles’tan New York’a kadar küçük topluluklar halinde devam ediyor. Yani ne Marlboro Man ne Giant’taki James Dean sarı saçları ve mavi gözleriyle kovboy kültürünü tam olarak temsil etmiyor. Aslında bu isimler idealize edilmiş beyaz erkek cinselliğinden başka bir şeyi de temsil etmiyor.
Black Cowboy sergisinde tümü profesyonel sanatçı ve fotoğrafçılar tarafından hazırlanan 11 resim ve video yer alıyor. Bu çağdaş sanat çalışmaları seksiliğin ten renginden değil, kompozisyon ve kovboyluğun doğasından geldiğinin altını çiziyor.