A password will be e-mailed to you.

‘Öykü’ diyorum ama esasında klasik formdan farklı metinlerle karşı karşıyayız. Yayınevine mektup yazan amca oğlu. Yolda hikaye peşindeki yolcu. Ölmüş karısının kimliğini, kütüphanesini düzenlerken bulup hatıralarda kaybolan adam… Ve diğerleri.

 

Şiir arası, öyküler…

İki kitapla çıktım mağazadan. Biri benim. Diğeri onun.

Gecenin geç bir saatiydi, o çok sevdiğim eve gittiğimde. ‘Önce kabristana gittik. Ablamı ziyaret ettik. Sonra ağbimlerdeydik. Güzel meze hazırlar. Sohbet de öyleydi. Keşke seni de alsaydık giderken…’ dedi.

Çok eski arkadaşız. Fakültede tanıştık. Sonra uzun es’ler olsa bile arada, hiç kopmadık birbirimizden. O akşam sözüm vardı, erken yatma alışkanlığımı bir geceliğine erteleyecektim. Sözümü tuttum. İki bayramdır benim de annem sayılan annesi yok.

Onun yerine evi çocuklara o açıyor: ‘Gelenek devam etsin istiyorum.’ Eskiler, yeniler. Biraz gam, biraz tebessüm. İyi bir anlatıcı o. Ben, dinlemeyi çok seven…

Ertesi gün öğlene doğru senelerce kapısını aşındırdığım, bütün eşyalarını ve seslerini ezbere bildiğim evin, hiç bilmediğim arkadaki küçük, güzel odasında uyandığımda mutfaktan çay ve kızarmış ekmek kokusu geliyordu. Döndüğümde kendime aldığım kitabı açtım.

Baktım: Tıpkı bizim gibi birbiriyle çok eskiden tanışan arkadaşlar Gümüşlük’te bir masanın etrafında sohbet ediyorlar. Yanlarında kocaman bir teleskop. Biraz dün, biraz bugün.

Masaları meze dolu. Rakılar buz gibi.

Sohbetlerinden en çok aklımda kalan söz şu:

‘Bazı babalar oğullarına sadece dertlerini miras bırakıyorlar.’

Bir de o güzelim nihavend: ‘Şarkılar seni söyler/ dillerde nağme adın..’


‘İki Şiirin Arasında’, Yekta Kopan’ın öykülerini topladığı kitabı. Kitapla aynı adı taşıyan öykü ve ‘Şarkılar Seni Söyler’ yeni. Diğerleri daha önce farklı dergilerde yayınlanmış. ‘Öykü’ diyorum ama esasında klasik formdan farklı metinlerle karşı karşıyayız. Yayınevine mektup yazan amca oğlu. Yolda hikaye peşindeki yolcu. Ölmüş karısının kimliğini, kütüphanesini düzenlerken bulup hatıralarda kaybolan adam. Biyografik öykü arifesindeki yazar. Öğretmeniyle bir masanın etrafında dertleşen öğrenci. Sokakta ‘el yapımı’ mangalda patates pişirip hayal kuran iki çocukluk arkadaşı. Deniz kenarındaki eskimeyen dostluklar…Ve diğerleri..

Hepsinin elbette bir ‘meselesi’ var ve yazar bizi bu ‘meselelerin’ birkaç saatlik konuğu yapıp bırakıyor. Öncesini ve sonrasını düşlemek, ‘yazmak’ bizim işimiz. Bu anlamda bir çeşit kısa film gibi Yekta Kopan’ın metinleri. Ya da şöyle: Mesela bir lokantada ya da garda, bir kahvede, vapurda, bankada, bir doktorun bekleme odasında.. karşımıza çıkıveren minicik insan hikayeleri vardır.. Pat diye düşer önümüze. Dinlemekten kendimizi alamayız. Hiç tanımadığımız insanlar, ömürler… 

Bazen şaşırtan, bazen tıpkı bizimki gibi bazen de… Öyle işte…

Sözün özü: ‘İki Şiirin Arasında’, başkalarınınkine bakarken kendi hayatımızı hatırlatan kitaplardan.

Notlar:

1. Gezi, edebiyata çoktan imzasını attı. Emrah Serbes, Barbaros Altuğ ve Nazlı Eray’ın romanlarından sonra Yekta Kopan’ın öykülerinden birinde de Gezi var. Ahmet ve Abdullah’ın dramatik ölümü, ‘Öğretmen’in konuklarından.

2. ‘Giriş Cümlesi’ ve ‘Güneşi Son Olarak Phra Keo’da Gördüm’ adlı öykülerde çok sıkı iki ‘tutunamayan’la karşılaşacaksınız. Şaşırmayın!

3. ‘Şerbetçi’den şu bölüm akılda olsun: ‘Bir tahterevallide dengede durabilmek için, diğer tarafta oturanla “eşit” olunması gerektiğini, yıllar sonra bir gece eve gelip yemek masasının üstünde Meltem’in mektubunu bulduğumda anladım.’

4. Bu da ‘Öğretmen’den: ‘Adamı öldürmediler ama içindeki şiiri katlettiler. Ondan sonrasına yaşamak mı denir?’

5. ‘Öğretmen’deki maç kurgusuyla anlatılan masanın zenginliğine de bakalım. Yutkunarak: Orta sahada tepsi kebabı. Defansın sağında katı cacık, solunda abugannuş. Ofans hattının bir yanında pastırmalı humus, öte yanında sahanda oruk. Kaledeki kaptan, çiğ köfte. Teknik direktör; 70’lik. Yardımcıları: Su ile buz. Oyuncu değişikliği gerekirse humusun yerine girecek olan: Satır kıymasından lahmacun.

6. ‘İki Şiirin Arasında’ öyküsündeki ‘tabakta pilavını bırakanın pirinç taneleri kadar çocuğu olur’ bahsiyle küçükken sizi de korkuttular mı? 

7. ‘Kitabın soundtracki bence, yukarıda sözü edilen Nihavend Şarkı. Bütün ‘huysuz ve tatlı kadınlar’ için Müzeyyen Senar söylesin: http://www.youtube.com/watch?v=WsmTaG8TDS8

8. ‘İki Şiirin Arasında’nın diskoteğinden bir başka şarkı ise, ‘Aşkın Ne Olduğunu Bilmiyorsun’ öyküsüyle aynı adlı: ‘You Don’t Love What İs’- Sonny Rollins’den: http://www.youtube.com/watch?v=tLFlJIqiMLc

Daha fazla yazı yok
2024-11-24 22:26:24