En başta astar atmayarak tuval resmiyle çatışan, piyasaya hiç bulaşmayarak tuvalinin önü kadar arkasını da önemseyen Şenol Yorozlu, uzun bir aradan sonra görülmemiş resimleriyle huzurlarımızda! Brieflyart’ta açılan ‘Our Boys Did It’ (Bizim Çocuklar Yaptı) sergisi 17 Şubat’a kadar devam edecek.
Tarihten korkmayan bir ressam. Bir seferinde dediği gibi ‘hakiki bir tarih hamalı’ çünkü.
Ve hamalı olduğunu söylediği tarih, kesinlikle sanat tarihi değil!
Şenol Yorozlu, tuval resmi yaparken, bu resmin yüzyıllara dayanan tarihine şu şekilde hiç bulaşmaz; tuvaline astar atmayarak! Bir tür onunla uzlaşmayarak, hatta ona savaş açarak…
Resmini astarlamayarak sürtüşmeyi artırır. Başkaldırır.
O yüzden boyayı kolay kolay yutmayan yüzeye giden yollarını resminin kenarlarından anlayabiliriz.
Öte yandan bu mücadelenin bir diğer safı, tuvallerinin arkasıdır. Kanvasın ham çuvalına tutturduğu Türkiye’nin resmi olmayan tarihleridir. Gazete kupürleridir bunlar.
Çünkü kendisinin dediği gibi Yorozlu tarihin hamalıdır.
Yorozlu, 1989 yılında ülkeyi terk eder. Tam da Özal ve Kenan Evren döneminde ‘Kutsal Aile’ resmini yaptıktan hemen sonra. İsveç’e göç eder. Resim yapmayı bırakır. Okur. 1989 yılında Türkiye’de yaptığı resimlerden İsveç, Vasteras Konstmuseum’da bir sergi yapar. Halen bu müzenin sabit koleksiyonunda aralarında 1987 tarihli ‘Whisper’, 1983 tarihli ‘The Day of Asuftes’, 1983 tarihli ‘Milyonluk Yemek 2’ isimli resimlerin olduğu toplam dokuz eseri bulunmakta.
Yorozlu, İsveç’te hiç resim yapmaz, sadece okur ve düşünürken Stockholm Modern Sanatlar Müzesi’nde Rodchenko’nun bir sergisine denk gelir. Üç saf rengin resimleri… Kırmızı, mavi, sarı…
Yorozlu, ‘resmin ölümü’ne bakmaktadır.
Bu hikâyesiz, meşhur saf renklilere bakarken tekrar resim yapmaya karar verir.
1993’te PG Sanat Galerisi’nin açılış sergisi için teklifi alır. O sıralar İstanbul’dadır. Ondan sonrasını ‘Kod Adı Yeşil’, ‘Kaftanlar’, ‘İnsan Gözlü Çifte Vavlar’, ‘Bayrakların Karanlık Yüzü’ takip eder.
Brieflyart’ta açılan Yorozlu sergisinin kökleri işte tam da bu döneme dayanıyor.
‘Our Boys Did It’ sergisi, “Ben çağdaş sanatçıyım. Zamanımın ve günümün bilincindeyim” diyen Yorozlu’nun önü çağdaş, arkası güncel resimlerinin devamı niteliğini taşıyor.
Öte yandan onu hiç bilmeyen genç kuşağa, onu asla keşfedememiş koleksiyonerlere onunla ilgili nadide ipuçları veriyor.
Uzun bir süredir İzmir, Özdere’de yaşayan sanatçının atölyesini bir süreliğine İstanbul’a taşıyor adeta. Yorozlu’nun atölyesi iki türlüdür. Biri tuvalin içinde, diğeri onun da yer aldığı işliğinde.
Dosyalar biriktirir. Temaları vardır. Tekrar tekrar döndüğü siyasilere dair söylemleri, sloganları vardır. Vietnam Savaşı, 12 Eylül 1980 darbesi gibi… (Bakınız 1980 darbesi olduktan sonra bir Amerikalı CIA görevlisinin söylediği iddia edilen ‘Our boys did it – Bizim çocuklar yaptı’ sözü gibi.)
Sanatçının arkası güncel, önü çağdaş resimleri, kendi zamanına direnmeyi diler. Muhalefet şarttır çünkü… Ona göre sanatçı muhalif olmak zorundadır.
23 yaşında Akademi’ye giren Şenol Yorozlu, Neşet Günal’ın atölyesinde eğitim görmek isteyen 30 kişiden biri olur. Hoca, atölyeye sadece 10 kişi kabul edebileceğini söyler ve ondan, önceki çalışmalarına dair örnekler ister. Yorozlu, 19 yaşında çizdiği bir deseni götürür. Neşet Günal desene bakar ve ona öğreteceği bir şey olmadığını söyler.
Sanatçının büyüdüğü eve Akbaba dergisinin girmesinin bir etkisi midir bu?
Çocukluğu boyunca Akbaba’lara bakan bir çocuk büyüyüp bir ressam olduğunda, Türk resminde mizahı kendisinden önce kullanan sanatçıları saymaya Cihat Burak’la başlar.
Burak, Yorozlu için hem Osmanlı’yı hem Türkiye Cumhuriyeti’ni çok iyi harmanlayan mizahi çalışmalar ortaya koyar. Yorozlu’ya göre bizim gibi ‘kibarca, gelişmekte olan ya da azgelişmiş ülkelerde dolaylı anlatım yollarından biri mizahtır’. Türk karikatürünün dünya karikatür sanatında önemli bir yeri vardır. Özellikle 1950 kuşağı olarak da bilinen Turhan Selçuk, Ferruh Doğan ve Semih Balcıoğlu, Şenol Yorozlu için çok değerli sanatçılardır.
Bugün artık olmayan Galeri Apel’de ‘Ğadada’ gibi söylenmesi de yazılması da güç bir serginin başlığında da o mizah vardır. ‘Ğadada’ dağ ve ada kelimelerinin tersidir. Abdullah Öcalan yeni yakalanmıştır. Dağ ile ada tek kelimede birleşir.
Yorozlu, ‘Musa’nın Bulunuşu’ resmindeki beyaz güvercin gibi eşi Rahşan Anter’in babası Musa Anter cinayetinin failini bulmak için sürekli delil toplar, gazete kupürleri keser. Siyasetçilerin sarf ettiği sözleri, imgeleri istifleyerek bu cinayeti durmaksızın soruşturur.
‘Yeşil NWMN’da örneğin, işin içinde hem Amerikan soyut ressam Barnett Newman vardır… Hem Amerikan doları yeşildir hem İslam’ın rengi. Musa Anter’i katleden katilin kod adı da Yeşil’dir.
Bugün sergideki 2010 tarihli ‘Seksek Oyunu’ da Cumartesi Anneleri’nden, Yeşil’in kim olmadığına dair pek çok referansı arkasında göstermeden taşır.
‘Beyaz Yazı’ resmini ilk kez, Yavuz Tanyeli’nin oğlunun ölümünden çok etkilenerek yapar. Beyazı artık görünmeyen ‘Beyaz Yazı’lar yapmayı sürdürür. Kenarları, sürtüşmede yaşanan adeta kan izlerini gösteren…
‘İnsan Gözlü Çifte Vav’ resmi kullanmayacağımız, kullanamayacağımız bir harf olan W üzerinedir.
Bir imkânsızlıktır çıkış kaynağı.
Özetle Yorozlu’nun resmi bir tartışmadır.
Bakarken taraf olmak şart mıdır?
Belki değildir ancak düşünmek elzemdir.
Şenol Yorozlu’nun ‘Our Boys Did It’ (Bizim Çocuklar Yaptı) başlıklı sergisi 17 Şubat’a kadar Brieflyart’ta.