Geçtiğimiz haftalarda Ülkü Aybala Sunat’ın besteci ve gitarist Eylül Biçer prodüktörlüğünde yaptığı ‘Artiz Kahvesi’ isimli albümü Kabak & Lin Records tarafından dijital platformlarda yayınlandı. Derinlerde bir yerlere ustalıkla temas eden albümdeki şarkılar hakkında Eylül Biçer ve Ülkü Aybala Sunat’la söyleştik.
Her an dinlenebilecek albümler vardır ve genelde o albümler yeni hikâyeler katar dinleyicisine. Ülkü Aybala Sunat‘ın Kabak & Lin Records tarafından geçtiğimiz haftalarda dijital platformlarda yayınlan ilk albümü ‘Artiz Kahvesi‘ böyle tasvir edilebilecek albümlerden biri. Türü ise tam da bu sebeple samimiyet! Albümdeki şarkıların çoğu bir yere doğru yolculuk halinde. Gerilimler ani çözülmelerle kulakları ve gönülleri fethediyor. Ülkü’nün albüm kapağında arka bankta flu görünen ve prodüktör, besteci ve icracı olarak albümün diğer yarısını oluşturan Eylül Biçer ile sahnede nasıl bir uyum içinde olduklarını biliyordum. Ayrıca Ediz Hafızoğlu‘nun ‘Nazdrave‘ projesinde de izlemiştim. Hatta sahnede Ülkü’yü Eylül Biçer ve Erdem Göymen ile birlikte izlediğim ilk ‘Jeff Buckley Şarkıları‘ konserinden hemen sonra Ülkü ile ‘takıl’dığımız bile oldu. Ucundan da olsa onunla şarkı söylemek nasıl bir şey ağzıma çalınan bir parça baldan öğrenmiş de oldum. Türkiye’de şarkıcı nedir/ kimdir sorusuna verilebilecek yanıtlardan biri olduğunu düşünüyorum Ülkü Aybala Sunat isminin. Konya’da başlayan müzik yolculuğu henüz İstanbul’a taşınalı sadece 6 yıl olan Ülkü, güçlü şarkıcı Sibel Köse’nin de desteğiyle bir dolu "benim" diyen müzisyenin yapamadığı şeyi, samimiyeti, içtenliği ve güçlü icracılığı ile gerçekleştiriyor. Albümde ise müzisyenin bu meziyetlerinin yanına bir de bestecilik eklendi.
Albümde yer alan diğer isimler de yine Türkiye’nin önde gelen müzisyenlerinden. Solo albümü ‘Birdenbire‘ geçtiğimiz yıl Kalan Müzik etiketiyle basılan basçı Volkan Topakoğlu; daha önce A.K. Müzik etiketiyle iki albümü –Barcelona (2010), Bir Kedi Kara (2013)- yayınlanan saksafoncu Tamer Temel; ‘ Su‘ isimli albümü, geçtiğimiz yıl ülkede öne çıkan caz albümleri arasında yer alan trompetçi Bulut Gülen; tuşesi, tavrı ve daha bir dolu özelliği ile ülke müzisyenlerinin bu alanda birlikte çalışmaktan keyif aldığı bu sebeple de birçok albüm ve projede sıklıkla karşımıza çıkan davulcu Erdem Göymen; bir dolu projede yer alan ve solo albümü geçtiğimiz yıl Kalan Müzik etiketiyle yayınlanan piyanist Ercüment Orkut; A.K. Müzik tarafından 2014 yılında albümü ‘Bir Parça Ay Biraz Kuş’ yayınlanan vokalist Çağıl Kaya ve güçlü yorumuyla Çağlar Sualp albümde yer alan isimler arasında. İsimler böyle olunca da ortaya standardı yüksek bir albüm çıkıyor.
Biraz albüm, biraz müzik biraz da Türkiye’de müzisyen olma meselesini Eylül ve Ülkü’ye sordum, cevapları aldım, şekillendirdim ve sonuçta ise şöyle bir şey çıktı:
Tanışıklığınız ne zamana denk geliyor ve birlikte çalışmaya ne zaman, nasıl karar verdiniz?
Ülkü: Tanışıklığımız 2010 senesine denk geliyor. Yani benim İstanbul’da yerleşik hayata geçtiğim yıl. İkimiz de farklı müzisyenlerle çalışıyorduk, hâlâ da öyle. Bu bir açıdan zengin bir durum. Beslendiğiniz çok şey oluyor. Eylül ile müzikal olarak uyumlu olduğumuzu anlamıştık. Kendiliğinden devam etti aslında. ‘Jeff Buckley Şarkıları’ yapmak istiyordum ben, hayalimdi benim. Eylül’e sordum, "tamam" dedi. O da seviyormuş Jeff Buckley‘yi… Çaldıkça iyice oturdu kafamızda her şey. Ben bir albüm kaydetmek istiyordum. O sırada Eylül Berlin’de idi. Dönüşüne yakın, "albüm kaydedelim sana, beraber yapalım" dedi. Elimizde çok şey yoktu. Birkaç fikir, melodi belki. Ben de "tamam" dedim, çalışmaya başladık böylece.
Eylül: Bir gün Ülkü’yle bir yerde çalıyorduk, ara vermiştik. İkinci sette çalacağımız parçalar üzerine konuşuyorduk. O sırada nasıl olduğunu tam hatırlamadığım bir şekilde ikimizden biri Jeff Buckley’in ‘Hallelujah‘ şarkısını mırıldanmaya başladı. Sonra ikimizin de aslında çok sevdiğini farkettik. Jeff Buckley projesi biraz böyle başladı.
Albümde çok sevdiğimiz iyi müzisyenler var. Onlarla çalışmaya nasıl karar verdiniz? Biraz bir araya geliş sürecinden bahseder misiniz?
Ülkü: Volkan Topakoğlu ve Erdem Göymen ile çalıyorduk ikimiz de. ‘Jeff Buckley Şarkıları‘ ve bir çok farklı projede beraber band olarak çalıştık. Aynı şekilde Tamer Temel’le de öyle… Bulut Gülen ve Ercüment Orkut da beraber müzik yaptığımız arkadaşlarımızdan. Çağıl Kaya ve Çağlar Süalp de çok değerli müzisyen arkadaşlarımız. Saydığım tüm isimler öyle. Bir de önce en güzelinden dostluğumuz var elbet. Şahane çaldılar, söylediler yine. Albüm sürecinde de çok destek oldular. Binlerce teşekkür.
Eylül: Evet hepsi çok sevdiğimiz, sürekli birlikte çaldığımız, çalmaktan da öte birlikte zaman geçirdiğimiz arkadaşlarımız. Bu albüme katkıları da çok önemli. Ayrıca albümün kayıtlarını yapan Yılmaz Yeşilyurt, mixleri yapan Emre Malikler ve masteringi yapan Everett Young da bu müziğin ortaya çıkmasına çok büyük katkı sağladılar.
Albümün bir teması var sanki: ‘hayat’…
Ülkü: Her şeyden biraz bahsediyor gibi. Çocukluktan kalma şeyler de var mesela sözlerde bahsettiğim. Bütün olarak ikimizin şarkılarında da kendi hislerimizin yanı sıra ortak bir bağ var. Bu da hayata denk geliyordur.
Bazı şarkıların içinde doğaçlamalardan beslenen bir şeyler duyuyoruz. Kayıt sırasında ortaya çıkan şeyler olmuş gibi duyuluyor. Gerçekten böyle mi yoksa her şey yazılı çizili mi?
Eylül: Parçaların hepsi bir şekilde yazılı çizili ve karar verilmiş haldeydi kayıttan önce. Ancak tabii ki herkesin kendi özgürlük alanları vardı. Bunun dışında, ‘Güneş Doğar’ ve ‘Döngü’, tamamen doğaçlama olarak kaydettiğimiz şarkılar. Fikirler, çalmanın ve kaydetmenin öncesinde mutlaka vardı. Nereye gitmek istediğimiz, nasıl bir müzik hayal ettiğimiz gibi şeyleri konuşmuş, birkaç kez de prova yapmıştık. Kayıt sırasında da o şekilde uygulamaya çalıştık. Zaten sahnede de sürekli bunu yapıyoruz. Bunu albüme de yansıtmak istedik.
Eylül bir yandan prodüktörlük yaptın. bu senin prodüktör olarak ilk deneyimin miydi? Zorlukları oldu mu?
Eylül: İlk deneyimim diyebilirim. Çok zevk aldığım ve tatmin olduğum bir iş. Albümde kendi parçalarım olmasaydı ve sadece prodüktörlük yapıyor olsaydım daha kolay olurdu diye tahmin ediyorum. Kendi yazdığım bir müzikle ilgili bazı kararları almak daha güç oldu. Objektif olamadığımı hissettiğim zamanlar da oldu. Ama şimdi kayıtların üzerinden de zaman geçmişken geriye dönüp baktığımda, neden böyle yapmışım diye mutsuz olduğum çok fazla şey göremiyorum. O açıdan huzurluyum.
Albümde acapella parçalar var. ‘Bazısında Çok Güzel Duruyor‘un başı bana bono dersi gibi hissettiriyor. Bir de esprili…
Ülkü: ‘Bazısında Çok Güzel Duruyor’ ile ilgili şunu diyebilirim. Bunaldığım bir zaman pat diye çıktı ortaya. Ana sesi söyleyip kaydettim, sonra diğerlerini. Ufacık sevimli bir şarkı oldu, birazcık da komik
Bir de Gece Gece‘yi soracağım nasıl oluştu diye. Çağdaş göndermeler…
Ülkü: Ufak bir girizgah yapayım ‘Gece Gece‘ Eylül’ün parçası. İlk yolladığında çok etkilenip "sen ne yaptın?" diye aramıştım, en sevdiğim olabilir. Eylül sonra bir ‘ara bölüm’ yazdı. Sonra o ‘ara bölüm’e efektif bir şeyler geldi aklıma ve öyle kaydettik.
Eylül: ‘Gece Gece‘, daha ortada böyle bir albüm fikri bile yokken yaptığım bir parça. Yaptıktan sonra da hemen Ülkü’ye yolladım. Bir şekilde birlikte müzik yapmamıza bizi ikna eden, kafalarımızı birleştiren bir yol oldu. O açıdan çok mutluyum ‘Gece Gece‘ ile ilgili.
Türkiye’de müzisyen olmak üzerine neler söylemek istersiniz? Özellikle de kadın şarkıcı olmak üzerine Ülkü sen bir şeyler söylemek ister misin?
Ülkü: Türkiye’de müzisyen olmak zor, başka bir yol çünkü. En başta ön yargılar var. Müzisyenlerin maddi, manevi rahat oldukları düşünülüyor. Toplumsal olaylarda konser iptalleri isteniyor hemen, bu müzisyenin kendi inisiyatifine bırakılmalı halbuki. Duyarsızlıkla suçlanılıyor vs. Müziğin ortak bir dil olduğu, birleştirici bir gücü olduğu unutuluyor hep. Kadın şarkıcı olmak sorusuna ise şöyle cevap vereyim: Türkiye’de kadın olmak başlı başına zor zaten. Bir taraftan erkek şarkıcı olmak da zor. Atıyorum ‘x’ bir mekanda yahut bir grubun içinde söylemek isteyen erkek şarkıcı arkadaşlarımın, zaman zaman "kadın şarkıcı olsa daha iyi olur" gibi söylemlere maruz kaldıklarını biliyorum. Müzisyen olma durumunun zorlukları çok yönlü. Ama pes etmiyoruz tabii ki, söyleyeceklerimiz, paylaşacaklarımız var daha..
Eklemek istedikleriniz…
Ülkü: ‘Artiz Kahvesi’, Kabak&Lin Records etiketi altında itunes, CDbaby ve Spotify’da yayında… İlk konserimizi 5 Nisan’da COOP’ ta verdik. Diğer konser haberlerini Ülku Aybala Sunat ve Kabak & Lin Records’un Facebook sayfalarından öğrenmek mümkün.
ozgedenizci@gmail.com