Şerif Karasu’nun ilk kişisel sergisi RAW, Açık Alan’da izleyicisiyle buluşuyor. 250’ye yakın kağıt üzerine, kurşun kalem ve mürekkep çalışmalarını bulabileceğiniz sergide; fiili olarak yaratılandan, yaratana; ideal olarak kendisinin ve kendi kişiliğinin yaratıcısına dönüşen insanoğlu protest bir evrende beden buluyor. Sunduğu bu yeniden doğuş deneyimi ile birlikte sanatçı; nefes alan kavramlarıyla modern insanın varoluşsal arayışlarını basite indirgeyerek toplumdaki konumunu işlevsizleştirme görevini üstleniyor.
Şerif Karasu‘nun macerası uzun yıllara dayanıyor. Fakat rakamsal bir indirgemeye gerek yok çünkü serüveni son hızla devam ediyor.
Sınırların eşiğinde duran, gündelik yaşamı kesintiye uğratan, dünyayı her seferinde başka gözlerle görmeye uğraş veren çizimleri keskin bir eleştiri olarak görebiliriz. Bu durum aynı anda hem sanatçının zihinsel gücünü hem de toplumsal hudutları görmemize olanak sağlayabilir.
Her çizimde farklı beden
Öncelikle çalışmalarda farklı beden imgeleri var. Gözlerin, kolların, kafanın, ayakların her çizimde değiştiğini gözlemliyoruz.
Akla ilk fırsatta Spinoza geliyor. Filozofun “Hiç kimse bir bedenin neler yapabileceğini bilemez” cümlesi öznelliğimizi vurgular. Hareket sahamız tekil olma özelliği taşır. Ama toplumsal alan kimi yasaklara, engellere ve katı uygulamalara sahiptir. Mamafih hal-i pür melalimizin kesintisiz olarak politikayla dolup taştığını söylemeliyiz. İşte görsel organizasyon böyle bir gerilim hattını dışavurmakla kalmayıp aynı zamanda bedenlerin özgünlüğünü ortaya koymaya gayret ediyor.
Dünyanın türlü hâlleri
Çizimlerde beliren duygu durumları yalnızca neşeli durumları görünür kılmıyor. Aynı zamanda kederli, gergin, hüzünlü bedenlerle karşılaşıyoruz. Yani geniş bir duygu skalasına tanıklık ediyoruz. Tenin şimdideki veya andaki izleri sanatçının perspektifiyle kağıtlara kazınıyor.
Çizmek kısır döngüden kaçış, yola çıkışı betimlerken aynı önüne gelen her sınırı bükme gücünü de içerir.