A password will be e-mailed to you.

Aşk İçin Ne Yazdıysam

ask-icin-ne-yazdiysam-murathan-mungan

Bu haftanın yenilerini bir şiir kitabıyla açmak istiyorum. Geçen haftalarda Murathan Mungan’ın Küre adlı şiir kitabını tanıtmıştım. Bu hafta da Metis Kitap’tan çıkan yeni bir Murathan Mungan kitabı raflardaki yerini aldı. Aslında bu şiir kitabı bir derleme. Bugüne kadar yayımladığı 21 şiir kitabının 14’ünden ve şiir, öykü, metinlerden oluşan Aşkın Cep Defterinden (2012) seçilmiş 61 şiiri -özellikle aşk şiiri seven okurlar için- tek kitapta bir araya getirmek istemiş Mungan.

Murathan Mungan öncelikle kitaplara sığmayacak kadar değerli bir vicdan. Şiirleriyle, yazılarıyla, her türlü iktidar ve mikro iktidarlara karşı söylemleriyle meydan okuyan bir yazar. Onu değerli kılan da, iktidarların dayandıkları zorba güçlere karşı kalemiyle dik durabilmesi. Bunu yaparken de, aşka, sevgiye ısrarla inanarak, sözcüklerin, cümlelerin büyüsüne ve sıcaklığına sığınıyor, bunu da samimi bir şekilde okuyucularıyla paylaşıyor. Onun muazzam dünyasına girenler elbette çıkmak istemiyorlar, o dünyanın içinde var olmak, onunla beraber aynı havayı teneffüs etmek istiyorlar. Özellikle, aşkın değişim gücüne inananlar için Murathan Mungan çok ayrı bir yerde pırıl pırıl parlıyor. Aşkın kendisi bir devrim aslında.

Her türlü şartta aşk

Genelde aşk dediğinizde, sadece gençlerin yaşayabileceği bir duyguymuş gibi algılayan rasyonel yetişkinler, her türlü şartta aşkı aramayı ihmal de etmiyorlar. Esasında belli yaşlara gelmiş insanlar aşkı öyle küçümsüyorlar ki, sanki aşk sadece belli bir yaş grubuna aitmiş gibi düşünüyorlar. Halbuki, aşk yaşamın her alanında. Sadece bakabilmek, görebilmek ve duygularını olabildiğince yaşamak gerekiyor. Cesur olabilmek ve adım atabilmek söz konusu olan. Mungan ile beraber bu duygulara erişebilmenin yüceliğini ve baş döndürücü keyfini tadabiliyorsunuz. Var oluşun en güzel bileşenlerini bir arada sunuyor: edebiyat, şiir ve aşk. Bunlar varsa, aşkın iletkenliği çok çabuk oluyor, kilometrelerce uzak da olsanız mutlaka gerekli yere ulaşıveriyor. Dokunuyor ve değiştiriyor.

“Aşk için ne yazdıysam. Dilerseniz, “Bugüne kadar ne yazdıysam aşk için yazdım,” diye okuyun bu başlığı… Dilerseniz, “Bugüne kadar ‘aşk şiiri’ olarak ne yazdıysam hepsi bu başlık altında toplanmıştır,” diye yorumlayın. Yıllar içinde farklı kitaplarımda yer alan aşk şiirlerini –özellikle aşk şiiri seven okurlar için– tek kitapta bir araya getirmek istedim.

“Umarım benim bu şiirlerimin de, kalbinizin kapısını hayata ve aşka açık tutmak, yaşadığınız sevgiyi, aşkı bir parça daha güzelleştirmek ya da kalp ağrılarıyla, ayrılık sızılarıyla daha güçlü biçimde baş etmek, en önemlisi ne olursa olsun sevmekten, aşktan, insandan hiç vazgeçmeden yaşama tutunmak konusunda ufacık da olsa bir katkısı olur, olmuştur.” -Murathan Mungan

Bu derleme şiir kitabını eminim severek okuyacak, aşkınızla paylaşacaksınız. Aşkın cinsiyeti, rengi olmadığını bilerek. O zaman neden bekliyorsunuz? Hadi…


Ben, Robot
isaac-asimov-ben-robot

Isaac Asimov tarafından yazılan Ben, Robot’un yeniden basımını İthaki Yayınları yayımlandı. İngilizce’den çevirisini Ekin Odabaş yaptı. Kitabın orijinalinin 1950 yılında yazıldığını da belirtelim.
Robotlar dünyası… Sinemanın ve edebiyatın en popüler konularından biri. Acaba insanlarla robotlar bir arada yaşayabilecek mi? Gücü kim ele geçirecek? İki bin küsürlü yıllarda robotların hakimiyetine mi gireceğiz? Yapay zeka hayatımızı nasıl yönlendirecek? Bu soruları her daim merak eder, cevaplarını aramaya çalışırız. Hayal dünyamızı çeşitlendirmek ve renklendirmek için bunlarla ilgili bilimkurgu film ve romanlarını okuruz. Acaba gelecekte insanlık ‘nerede olacak’ sorusuyla hayallerimizi gelecek üzerine kurarken, teknoloji çağının nimetlerinden de faydalanır ve robotların hayatımızın bir şekilde kolaylaştırmasını da isteriz.

Kayseri’de bir girişimci kafesinde robotları servis elemanı gibi kullandığı ile ilgili bir haber okumuştum. Bazı fütürist düşünceye sahip kişiler robotların bu şekilde kullanılmasını olumlu olacağını savunurken, bazıları da bu ‘absürt’ duruma emek ilişkisi üzerinden bakıyordu o dönemde. Olumlu düşünenler için robot iyi bir şeydi. Fakat bu haber daha sonra unutuldu gitti. Başka bir örnek vermek gerekirse, reklamlarda mutfak robotu diye bir ürün pazarlanınca, insanlar, özellikle de kadınlar sanki mutfağın tüm işlerini bu robot yapacakmış gibi algılarlardı. Bu reklam basit bir pazarlama tanıtımından ibaret olsa da, sanayi üretiminde robot kullanımı yıllar içerisinde, küreselleşme dönemi ile birlikte inanılmaz bir şekilde artarak, malların piyasaya yoğun arzı ile gerçekleşti. Mutluluk getirdi mi, tartışmalı? Robotlar hayatımızın görünür, bir o kadar da görünmez karakterleri oldu ve oluyorlar. Mesela doktorlar cerrahi müdahalelerde artık robotlarla ameliyat yapıyorlar. Bir taraftan da, insanlığın iyiliği adına çalışmaları beklenirken, acaba insanlık ne durumda olacak?

Asimov’un Robot Kanunları

Will Smith’in film versiyonunda oynadığı kitaba gelirsek, Asimov robot kavramını ve robot-insan ilişkisini yeniden sorguluyor bilimkurgu romanında. Ve Robot Kanunları‘nı* yaratıyor:

– Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz.

– Robotlar, Birinci Kanun’la çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadır.

– Robotlar, Birinci ya da İkinci Kanun’la çakışmadığı sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır.

Isaac Asimov, kitabında en bilinen 9 robot öyküsünü toplamış. Düşünün ki, Asimov bu öyküleri ta 1950 yılında yazmış. Bizden bayağı bir öndeymiş o zamanlarda. O günden gelecek nesillere robot öyküleri anlamından yol gösterici olmuş ve robotun bilimkurgu dünyasında daha fazla ciddiye alınmasını sağlamış. “Asimov, bu öykülerle konuşma yetisi olmayan robotlardan insanlığın iyiliğini gözeten makinelere kadar, robot tarihinin izini sürüyor.”*

Ben, Robot‘un 25 sene sonraki yeni edisyonuyla, robotların ve insanların dünyasına farklı bir açıdan bakıyor olacaksınız.

*Kitabın arka kapak tanıtımından alınmıştır.


Akıntıya Karşı: Ermeni Soykırımında Emirlere Karşı Gelenler, Kurtaranlar, Direnenler

burcin-gercek-akintiya-karsi

Bu haftanın yeni çıkan tarihi-politik kitaplarından birini tanıtmak istiyorum. Öykü ve şiir kitaplarından sonra biraz daha karanlık tarihimizde güzel olayların içine girmek anlamlı olacaktır. Burçin Gerçek tarafından yazılan Akıntıya Karşı: Ermeni Soykırımında Emirlere Karşı Gelenler, Kurtaranlar, Direnenler’i İletişim Yayınları yayımladı.

Çoğunlukla Türkiye’de, Ermeni Soykırımı/Tehciri ile ilgili yayımlanan kitaplar 1915’te yaşananların nasıl ve neden yapıldığına vurgu yapmakta. Soykırımı/tehciri araştıran ve kanıtlamaya çalışılan kitaplar yayımlandı ve yayımlanmaya devam ediyor. Bu gerçekliği ve olması gerekeni bir kenara koymakla beraber, 1915’te katliamlara karşı yapılan iyi şeyleri, iyi insanları da ortaya çıkararak halkları birbirine daha fazla yaklaştırmak anlamlı ve önemli olacaktır. Geçen haftalarda Hrant Dink Vakfı’nda ‘Hafıza Küratörlüğü’ adlı bir panel yapılmıştı. Özellikle Polonya’daki POLIN müzesinin yapılış amacı anlatılırken, tarihte sadece soykırımların olmadığını, halkların beraber barış içinde yaşadıkları dönemleri de yansıttıklarını söylemişti müzenin baş küratörü Barbara Kirsenblatt Gimblett. İşte kitabın vermek istediği mesaj da bu!

O dönem Osmanlı İmparatorluğu Ermeni ve Süryani halkını kırarken/tehcir ederken, emirlere karşı gelerek bu halklara yardım eden Müslüman bürokratlar, esnaflar, aşiret aileleri vardı. İnsanlık genelde olumsuzluğa çok çabuk meyil ederken, yapılan olumlu davranış ve tutumları görmezden gelebiliyor. Belki de hep ideale ulaşmak istediğimizden… İşte bu durumda biraz da yapılan ve yaşanan iyi şeyleri anlatarak, Müslüman halkın kendini suçlu hissetmesinin dışında, yüzleşmenin yapılabilmesi için etkili bir yol sanki. Dünyada süren yüzleşme çalışmalarına bakıldığında sadece olumsuza odaklanmanın ters etkileri olabileceği görülmekte ve aşırı kutuplaşmaya yol açmakta. Bunun önüne geçilmesi için, olumlu taraflarını alıp karşıt görüşteki insanların anlamalarını sağlayabilmek için çok çalışmalıyız. Kitap da aslında bu ana amaca göre hazırlanmış. İyi de yapmışlar.

1915’te madalyonun arka yüzü

Kitabımıza gelirsek, 1915’te yaşanan bu soykırımda/tehcirde Ermenileri ölüm yolculuğunda kurtaran insanlara odaklanıyor. Bunların bazıları dininin gerekliliği adına yaparken, bazıları şeref, haysiyet ve itibarı, bazıları da tamamen insanlık ve kendi vicdanları için yapmaktaydı. Bu insanlar felakete karşı durdular, kabul etmediler. Direndiler, akıntıya karşı kürek çektiler. Kitap da Osmanlı vilayetlerindeki insanların portrelerini sunuyor. Mesela Diyarbekir Vali Vekili Hamid Bey, Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi, Kastamonu Jandarma Kumandanı İzzet Bey’in sözü “İleride yaptıklarınızdan mesul edileceksiniz” diyerek karşı çıkıyor. Ya da Boğazlıyan Müftüsü Abdullahzade Mehmed, Yozgat Mevki Kumandanı Salim Bey: “İnsanlık tarihinin kaydetmediği facialarla tarihimiz lekelendi” gibi. Daha birçok değerli ve cesur karakterlerin yer aldığı kitapta, vicdanlı insanları görecek ve bu dünyada sadece kötülerin var olmadığını anlayacaksınız. Yüzleşmenin yapılabilmesi ve tarihimizi daha nesnel bir seviyede anlayabilmemiz için bu kitabı öneririm. Keyifli okumalar…

“Bugün çoğunun isimleri unutulmuş, ailelerinin bile hikâyelerinden bihaber olduğu, kimileri bir mezardan bile yoksun, yaşadıkları ya da görev yaptıkları kurumların, şehirlerin belleğinden silinmiş yüzlerce insan, farklı motivasyon ve yaklaşımlarla 1915’te vicdanlı bir tavır sergilediler. ‘Binlerce masum çocuk, kabahatsiz ihtiyar, aciz kadınlar, kuvvetli gençler’ bir ‘kan cereyanı içinde yokluğa doğru’ giderken‘ elleriyle, tırnaklarıyla’ akıntıya karşı durdular.”*

*Kitabın arka kapak tanıtımından alınmıştır.

Daha fazla yazı yok
2024-11-24 04:41:15