A password will be e-mailed to you.

The Strokes son albümü Comedown Machine, Tap Out’un müthiş fake’i ile açılıyor… Partners In Crime ile dinleyicisinin bütün beklentilerini karşılıyor.

 

Baştan söylemekte fayda var: “The Strokes’dan acaba bir Is This It? gelir mi bu sefer?” diye sormayı hemen bırakmak lazım. Grup 2000’li yılların başlarındaki soundlarını tamamen terk etti artık. Comedown Machine’i sevmek için 2011’deki Angles’a, ve hatta onu bırakın, Julian Casablancas’ın 2009’da çıkan solo albümü Phrazes for the Young’a ısınmış olmak gerekiyor. İlk single olan All The Time’ı da bir ölçü olarak almayın, zira o şarkı albümde grubun eski tarzını andıran belki de tek çalışma ve hayranları ürkütmemek için özellikle seçilmiş olsa gerek. 2000’li yılların en secereli rock gruplarının neredeyse başında gelseler de, The Stokes bana göre hiçbir zaman bir gitar-rock grubu olmadı. Gitarlar varmak istedikleri sound için gerekli olan bir araçtı sadece; grubun, Angles öncesi neredeyse her şarkısını gitar yerine klavye kullanılarak çalındığını varsayarak dinlediğinizde aslında müziklerinin temel havasında hiçbir şey değişmiyor bana göre.

The Strokes her zaman temelde bir pop grubuydu. Bugünkü soundları gerçekte ne olduklarını biraz daha yakından anlatıyor sadece. Comedown Machine, 80’lere bol miktarda gönderme yapan, hatta o dönemin bir çok değişik müzik tarzından alıntılar yapan çok çeşitli bir albüm. Ve buna rağmen grubun diskografisinin en derli toplu albümü. Şarkılar arasında stil açısından farklar büyük, ancak Gus Oberg’in sıcak atmosferli prodüksiyonu ve tabii ki Casablancas’ın bu sefer kayıtlar sırasında grup ile beraber stüdyoda bulunmuş olmasının etkisi ile albümdeki hiç bir şarkı (belki All The Time dışında) yersiz durmuyor. Albüm, Tap Out’un müthiş fake’i ile açılıyor: iki saniyelik saldırgan bir gitar solosunun ardından albümdeki belki de en pop soundundaki şarkı ve full falsetto’lu bir Julian Casablancas vokali. Tap Out, Casablancas’ın sesini tanımasanız rahatlıkla bir 80’lerde dinlediğiniz ve hatta dansettiğiniz bir şarkı ile karıştırılabilir. Şarkıdaki sıkı ve sıcak atmosferli prodüksiyon normalde ancak bir Michael Jackson kaydında bulabileceğiniz cinsten. Casablancas’ın falsettosu One Way Trigger’da devam ediyor. Synthlerin gitarların yerini aldığı şarkı kolayca akılda kalıcı melodileri ve basit harmonik ilerleyişi ile kolay dinlenen (ama tekrar tekrar dinlemeyi isteyecek kadar da güzel) bir çalışma. Welcome to Japan ve 50/50 The Strokes’un 80’lere gözümüze soka soka vurgu yaptıkları iki şarkı. Her ikisi de gitarlara albümün o ana kadar olanına nazarn daha ağırlıklı olarak yer veriyor. Özellikle 50/50 için vokalleri de kapsayan bir hayli agresif distorsiyon efekti ve hızlı riff’leri ile albümdeki en ‘rock’ şarkı diyebiliriz. Bu iki hızlı tempolu şarkının arasında kalan 80’s Comedown Machine retro delay ve dokunaklu arpejleri ve son derece kırılgan bir Julian Casablancas vokali ile albümün en başarılı çalışmalarından. Şarkı sürekli yeni melodi ve harmonilere bürünerek yerinde durmuyor ve geleneksel pop/rock şarkı kalıplarına uymayı reddediyor.

The Strokes, Partners In Crime ile dinleyicisinin bütün beklentilerini karşılayacak, bol miktarda hook, yüksek tempo ve bir iki parça nostalji verdikten sonra, geriye dönüşü bir adım daha da ileriye taşıyor ve Changes ile her yönü ile 80’ler New Wave’i bir çalışma sunuyor. Hatta o derece ki, kendinizi “bu şarkıyı The Cars yapmalıydı” demekten alamıyorsunuz kendinizi. 30 sene öncesinin rüzgarları Happy Ending’de biraz daha özensiz de olsa devam ettikten sonra, The Strokes, albümün kapanış şarkısında dinleyiciye son bir sürpriz daha sunuyor. Hala The Strokes klasik bir rock grubu diye düşünüyorsanız, Call It Fate, Call It Karma herhalde artık sizi bu düçünceden vazgeçirmeye yetecektir. Yavaş, yumuşak bir tempodaki şarkı grubun albümü kapatırken o ana kadar almış oldukları riski katlayarak arttırıyor. Uzaktan gelen boğuk vokallerle bir rüya atmosferindeki şarkının tarzını olsa olsa Koop’a benzetebiliriz. Bu parçada, Casablancas’ın falsettosu bambaşka bir seviyede (hatta ilk dinlediğimde kim olduğunu merak da ettiğim bir kadın şarkıcı sandığımı itiraf etmem lazım).

Bu albümle birlikte RCA ile olan 5 kontratlık albüm anlaşmalarının da sonuna gelen grup, bence bundan sonra daha fazla risk almaya da hazır görünüyor, ve bence almalı da. Zira, The Strokes’un yaptığı tarz değiştirmek değil, kendini bulmak bence.

Öne çıkan şarkılar: Tap Out; 80’s Comedown Machine; Call It Fate, Call It Karma

Not: 4.0/5.0

Daha fazla yazı yok
2024-12-23 04:57:49