İlham aldığımız kadınlarda sıra Akbank Sanat’ın genel müdürü Derya Bigalı’da. Akbank Sanat’ta 25. yılını dolduran Bigalı, hala ilk günkü heyacanını taşıdığını ifade ediyor. İşini çok severek yaptığını da ekliyor. Akbank Sanat’ta yirmi beş yıl içinde en önem verdiği konunun baştan beri gençleri desteklemek olduğunu, günceli takip etmeyi asla bırakmadığını, transdisipliner vizyonundan da hiç taviz vermediğini aktarıyor.
Derya hanım Akbank Sanat’ta uzun soluklu bir yönetici olmanızın sizce sırrı nedir?
Bu yıl 25. Yılımı tamamladım, evet epey olmuş. Ama benim heyecanım hep ilk günkü gibi devam ediyor. Sürekli başka ne yapabiliriz, neler üretebiliriz diye düşünürüm. Sanırım bu heyecan yapılan işe de yansıyor, kişilerin yaptığı işi sevmesi çok önemli. Ben yeni projeler üretmeyi çok seven birisiyim. Bu durumda zaten sürenin bir önemi kalmıyor.
Bir sanat merkezinin, üstelik çağdaş sanat ve dans ve tiyatro en mühimi 7den 70e izleyici hedefli bir merkezin size gore olmazsa olmazları neler?
Bence bir sanat merkezi öncelikle vizyonunu ve misyonunu iyi belirlemeli. Tüm gerçekleştirdiği etkinlikler de bu vizyon ve misyona uygun olmalı. Biz 2023 yılında 30. yılımıza gireceğiz. Çağdaş sanatın öncülerinden biriyiz. Yaptığımız her etkinlikte bunu gözetiyoruz ve özellikle gençleri destekliyoruz. Hangi disiplinin olduğu önemli değil ama hepsinde mutlaka eğitimi önemsiyor, gündemi, günceli daima takip ediyoruz.
Sizin en sevdiğiniz disiplin ve ister istemez iltimas geçtiğiniz çağdaş sanat mı?
Öyle bir ayrımım yok. Bilgisayar mühendisliğinden mesleği bırakıp sanata geçmem caza olan tutkumdan olmuştu. Ama daha önce de Almanya’da birçok eğitime katılmıştım. Çok disiplinli bir merkezde olmak insanın hayal gücünü ve yaratıcılığını da çok geliştiren bir şey. Biz çok farklı disiplinlerde etkinlikler gerçekleştiriyoruz ve bunu sürekli yeniliyoruz. Onun için tek bir alan söylemem mümkün değil.
Çağdaş sanattan bugüne kadar Akbank Sanat’ta sergisini yaptığınız hangi sanatçıların işleri evinizde de olsun isterdiniz?
Benim evimde sadece amcamın resimleri (Şeref Bigalı) ve birkaç dostumun işleri var.
Eserleri sergilemek, müze ve galerilerde görmek benim için almaktan daha büyük bir mutluluk. Sahip olmak konusunda fazla bir iddiam yok, sanırım o farklı bir ruh hali.
“Bizim sektörde kadınların daha çok olması ayrıca sevindirici ama bu onlara iltimas geçildiği için değil, işlerini çok iyi yaptıkları için”
Akbank sanat hangi konuda ilham verici sizce?
Akbank Sanat 2023 yılında 30. Yılına girecek. 30 yıl önce İstanbul’da böyle bir merkez yoktu. Sanatın birçok farklı alanını destekleyen, gençlere kendilerini ifade edebilecekleri bir platform sunan ve sürekli yeni projeler üreten bir merkez olduğumuz için ilham verdiğimizi düşünüyorum. Geçtiğimiz 30 yılı ve o günkü sanat ortamını düşününce bunu öngören, bu ihtiyacı hisseden bir kurumun parçası olmak bana ayrı bir mutluluk ve gurur veriyor.
Akbank Sanat’ta olmuş etkinliklerden geçmişten bugüne konserler sergiler içinde ilk beş sıralamanızda kimler var?
Yine zor bir soru, yılda 700’ün üzerinde etkinlik gerçekleştiriyoruz, çok farklı alanlara dokunuyoruz. Caz festivaline gelen bazı sanatçıların konserleri, bazı dans performansları, bazı tiyatro oyunları ve bazı sergiler daha çok iz bırakmıştır ama şu anda spesifik isim veremem, diğerlerine haksızlık olur, sonuçta hepsi bizim çocuğumuz.
Nelerden beslenirsiniz? Müzik dostluk sinema seyahat?
Hepsi. Müzik benim için olmazsa olmaz. Gün boyunca müzik sürekli olur. Zaten işimin de bir parçası olduğu için özellikle yeni grupları keşfetmeye çalışırım, kendi çalma listelerimi oluştururum.
Sinema zaten herkesin kendi zevkine göre en çok takip ettiği sanat dalı. Bence herkesin üretici olmasa da sanatın bir alanıyla ilgili, sanat tüketicisi olması önemli. Bu fotoğraf, edebiyat, tiyatro, dans birçok alan olabilir.
Dostluk zaten hepsinin üzerinde. Dostlar olmadan hayatın zaten bir anlamı yok, paylaşmak da en keyifli yanı. Sanat ortamları da paylaşımlar için en keyifli ortamlar, birlikte bir sergiyi gezmek, bir konsere gitmek ayrı keyif. Seyahat ise yoğun çalışma dönemlerinin arasında çok keyifli, bilgilendirici ve dinlendirici bir nefes alma alanı, bir ihtiyaç.
Seyahat ederken nelere dikkat edersiniz? İçgüdülerinizle mi yoksa planlı mı hareket edersiniz?
Önce seyahat edeceğim yerin en önemli müze, sanat merkezi ve önemli tarihi yerlerini çıkartırım. Bunları gezerken de şehrin keyifli sokaklarında dolaşmak, kafelerinde oturmak ve yeni yerlerini keşfetmek için içgüdülerimle davranırım. Yarı yarıya diyebiliriz.
“Amacımız gelir yaratmak değil, sanata destek olmak, geniş kitleleri sanatın büyüsüyle buluşturmak”
Yöneticilikte içgüdülerinizin sesini dinler misiniz?
Her zaman. Ben içgüdülerime çok inanırım. İçgüdü aslında geçmişten getirdiğiniz tecrübelerin size fısıldamasıdır. Herhangi bir konuda karar alırken mutlaka içgüdülerim de onaylıyor mu ona dikkat ederim ve genelde yanılmam. Tabii en son karar alırken birçok farklı parametreyi de öngörmek gerekir.
Bir kültür merkezini yönetmekle mesela kurumsal bir şirketi yönetmek arasında ne fark var?
Kültür merkezi de aslında kurumsal bir yapı, bizim de tüm kurumlar gibi yönetim ve işleyiş sistemimiz var. Birinde ürün belki bir tüketim malzemesi veya teknolojik bir ürün diğerinde ise bir sanat etkinliği. Her ikisinde de önce stratejiyi oluşturmanız, hedef kitleyi belirlemeniz, planlama ve bütçeyi yapmanız, tüm üçüncü partilerle iş akışını netleştirmeniz, reklam ve tanıtımı koordine etmeniz ve organizasyonu gerçekleştirmeniz lazım. Bizimki sadece tek farkla ayrılıyor, amacımız gelir yaratmak değil, sanata destek olmak, geniş kitleleri sanatın büyüsüyle buluşturmak..
“Bence insanın cinsiyeti değil yaptığı işteki başarısı önemlidir, bu yüzden kadın olarak ekstra ayrı bir fark yarattığımı düşünmüyorum”
Siz bir kadın yönetici olarak fark yarattığınızı düşünüyor musunuz mesleğinizde?
Ben doğal olarak cinsiyet ayrımcılığına karşı bir insanım. Hayatım boyunca da ne bilgisayar mühendisliği yaparken ne de sanat merkezi yönetirken kadın olmanın farkını kariyerimde yaşamadım. Bence insanın cinsiyeti değil yaptığı işteki başarısı önemlidir, bu yüzden kadın olarak ekstra ayrı bir fark yarattığımı düşünmüyorum.
Feminist biri misiniz?
Demin de bahsettiğim gibi ben cinsiyet ayrımına karşı biriyim, önemli olan eşit haklara sahip olmak. Feminizm de aslında kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasını savunan bir akım. Bugün dünyada kadınlar belli yerlere gelebildiyse (ki hala yeterince haklarını elde edemediler maalesef) bunda feministlerin büyük emeği vardır. Bu açıdan bakılırsa ben de doğal olarak feminist düşüncelere saygı duyan birisiyim. İşn gereği neyse ve kim onu daha iyi yapıyorsa o yapar, kadın ya da erkek olması önemli değildir. Bizim sektörde kadınların daha çok olması ayrıca sevindirici ama bu onlara iltimas geçildiği için değil, işlerini çok iyi yaptıkları için.
“İstanbul Müzik Festivali’nin 2. Yılında Rumeli Hisarı’nda izlediğim “Bağdat Hatun” da beni etkilemişti”
Çocukluğunuza gidelim şimdi. O dönem izleyip hala etkisi altında kaldığınız sanat etkinlikleri neler?
Ailem sanata çok düşkündü. Amcam ressamdı, babam edebiyat ve şiire çok düşkündü, daha ilkokulda Divan edebiyatı şiirlerini ezberlediğimi bilirim. Her hafta mutlaka bir tiyatro veya konsere giderdik, Pazar günleri ise tüm aile (özellikle anneannemle birlikte) Pazar sabahı sinemasına giderdik Süreyya sinemasında. Bu kadar yoğun bir ortamda benim de bu konulara ilgi duymam kaçınılmazdı. Saraydan Kız Kaçırma sanırım ilk izlediğim operaydı, ayrıca Kenterler’in oyunları beni çok etkilerdi. İstanbul Müzik Festivali’nin 2. Yılında Rumeli Hisarı’nda izlediğim “Bağdat Hatun” da beni etkilemişti. Çocukken hayal gücünüz çok daha geniş oluyor ve izlediğiniz filmler ve tiyatrolar sizi çok daha fazla etkiliyor. Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatrolarının çok güzel oyunları olurdu. Her oyundan sonra uzunca bir süre onun etkisinde kalırdım hatta devamını hayal ettiğim senaryolar üretirdim.
Çocuk yaşta sanatla ilgilenmek çok önemli. Bunun için biz de Akbank Sanat’ta birçok çocuk atölyesi yapıyoruz. Farklı alanlarda çocukların yaratıcılığını destekliyoruz. Belki aralarından geleceğin sanatçıları ya da sanat yöneticileri çıkacak.
Çocuk Tiyatromuz da bu yıl 50. Yaşına bastı, Türkiye’nin ilk profesyonel kadro ile başlayan ve en uzun soluklu çocuk tiyatrosu. Zamanında çocukken gelenler şimdi çocuklarını hatta torunlarını getiriyor.
Liseden mezun olurken gelecekte kendinizi nerede ne yapıyorken hayal ediyordunuz?
Lisede önce iç mimari veya sanatla ilgili bir bölümde okumayı hayal ediyordum ama bizim lise dönemimizde bilgisayar yükselen değerdi, çok popülerdi. Ben de ruhum pek orada olmasa da biraz da etrafımın etkisiyle yazdım ve kazandım. ODTÜ Bilgisayar Mühendisliğinden mezun oldum, ama sanata olan ilgim paralelde hep devam etti. Almanya’ya çalışmaya gittim. Orada birçok sanat kursuna katıldım, festivalleri takip ettim. Bu yoğun hobi daha sonra şu anda yaptığım işin alt yapısını oluşturdu, bir anlamda hayalimi gerçekleştirdim.
İstanbul bienaline paralel olarak siz neler yapmayı planladınız?
Bu yıl Günümüz Sanatçıları projemizin 40. yılı ve biz bu yıl özel bir sergi hazırladık. 40 yıl boyunca yarışmayı kazanan sanatçıları özel bir sergiyle anmaya karar verdik. Prof Hasan Bülent Kahraman’ın küratörlüğünü üstlendiği 40 ODA sergisinde 40 ekranda her yılın jüri üyeleri, kazanan sanatçıları, eserleri, ödül töreninden fotoğraflarla tüm arşivi yayınladık.
Bugün Türkiye’de ve uluslararası alanda başarılara imza atmış hemen hemen tüm sanatçıların bu yarışmaya geçmişte başvurduğunu görmek ne kadar önemli bir çalışma olduğunu gösteriyor. Adeta Türk çağdaş sanatının retrospektifi niteliğinde bir sergi oldu.
“Taksim’de o zamanki Maksim gazinosuna da Zeki Müren, Emel Sayın gibi birçok sanatçının konserine giderdik. Özellikle kostümleri beni çok etkilerdi.”
Caz festivalinde bu yıl bize en çok hangi konserleri tavsiye edersiniz ?
Caz festivalinin bende ayrı bir yeri var, adeta çocuğum gibi. Her yıl sonbahar geldiğinde festival başladığında ayrı bir heyecan hissediyorum.
14 semtte konser ve etkinliklerle “Şehrin Caz Hali”ni yaşatacağız. 2 hafta boyunca 22 farklı mekânda 32. Yılımızda 32 konserle 120’in üzerinde sanatçıyı ağırlayacağız.
Festivalimiz yıllar içerisinde büyüdü ve zenginleşti. En önem verdiğimiz konu Türkiye’de cazın gelişimine destek olmak. Bu hem caz sanatçılarını desteklemek hem de caz izleyicisi oluşturmak anlamında. Bunun için özellikle çocuklar ve gençler için özel programlar hazırlıyoruz, onlara bu müziği sevdirmeye çalışıyoruz.
Festivalimiz yine geniş bir yelpazede… Klasik ve modern cazın yanı sıra elektronik müzik ve dünya müziğinin farklı projelerine de yer veriyoruz.
Konserlerin yanı sıra çocuk atölyeleri, gençlere yönelik etkinlikler, söyleşiler ve özel projeler de olacak.
Çok özel mekânlar var, büyük salonların yanı sıra… Açıkhava konserleri, teras konserleri, avlular ve gençlerin sevdiği klüpler. Her mekânın kendi ruhuna göre konserler olacak. Herkes kendi zevkine göre bir konser bulabilecek.
Dünyanın usta sanatçıları ile Türkiye’den birçok sanatçı festivalimizde yer alıyor. Abdullah Ibrahim, Aga B, Alp Ersönmez, Burhan Öçal & Istanbul Jazz Ensemble, Can Tutuğ, Çağıl Kaya, Dans Dans, Dilek Sert Erdoğan, Eda AND, Efe Demiral Trio feat. Eren Turgut & Mertcan Bilgin, Emma-Jean Thackray, Emma Rawicz Quartet, Fatih Erkoç Jazz Project, Gonzalo Rubalcaba & Aymée Nuviola, HÜM, İmer Demirer Quartet feat. Ayşe Gencer & Sibel Köse, Júlio Resende Duo, Kamucan Yalçın Duo, Maffy Falay Tribute Band, Nihal Saruhanlı feat. Barış Demirel, Oded Tzur Quartet, Ofer Mizrahi Trio, Portico Quartet, Progressive Balkan Wedding Orchestra by Kolektif İstanbul, Rana Bulut & Efe Erdem, Ravi Coltrane, Sedef Erçetin Quartet, Sercan Debelec Quintet, Tenderlonious, Volkan Öktem, Wonju Lee Quintet festivalde seyircilerle buluşacak.
Birkaç kere üst üste okuduğunuz bir roman ya da izlediğiniz bir film var mıdır?
Evet uzun yıllar aralıkla aynı kitapları okurum aynı filmleri seyrederim. Her okuma ve izlemede biz de değiştiğimiz için algı da çok değişir. Bazıları ilk defa okumuş gibi olurum, bendeki etkisi bambaşka olur.
Akbank Sanat’ın yer aldığı İstiklal caddesine dair en eski anınız nedir?
İstiklal caddesi beni anılarımda Atlas sinemasına, Ferhan Şensoy, Muammer Karaca tiyatrosuna ailece gittiğimiz sonrasında Hacı Abdullah veya Hacı Salih’te yemek ardından İnci pastanesinde profiterol yediğimiz cadde olarak yer alıyor, ilk anıyı maalesef hatırlayamıyorum. Taksim’de o zamanki Maksim gazinosuna da Zeki Müren, Emel Sayın gibi birçok sanatçının konserine giderdik. Özellikle kostümleri beni çok etkilerdi.
Kültür 21.yüzyılda sizce nasıl dönüşüyor? Neye dönüşüyor?
Kültür çok geniş bir kavram, içinde politika, sanat, düşünce ve sosyal hayatı barındırıyor.
Post truth döneminde yaşıyoruz. Her şeyin (hakikatin de) sorgulandığı ve yeniden tanımlandığı, sosyal medyanın da bunda büyük gücü olduğu bu dönemde bence şu anda tam bir geçiş dönemindeyiz. Pandemi bazı şeyleri hızlandırdı. Başta çalışma alışkanlıklarımız olmak üzere yaşam şekillerimiz daha da sanallaştı. Dijitalleşmenin insanı daha da bireyselleştirdiği, ülke sınırlarının ötesinde global bir dünyaya açtığını düşünüyorum. Artık NFT’leri, Metaverse leri konuşuyoruz. Belki çok yakında artık fizik bedenlerimizin bile anlamı değişecek. Heyecanlı bir dönemin içindeyiz, çok kısa sürede şu anda hayal bile edemeyeceğimiz şeyleri yaşayacağımızı düşünüyorum.
Kitleleri bir araya getiren önemli bir değer olmaktan uzaklaşıyor mu?
Bu nereden baktığınıza bağlı, kitleler artık sanal ortamlarda bir araya geliyor. Ben bunun çok daha demokratik olduğunu düşünüyorum. Artık bilgiye ulaşım ve yayılım çok daha hızlı.
Değerleri biz yaratıyoruz. Her dönemin yaşam stiliyle birlikte kültürünü oluşturması farklı oldu, bu dönem de dijital çağ ve kültür de doğal olarak buna göre evrilecek.