Hepimiz yas içindeyiz. 6 Şubat günü Maraş’ta 9 saat arayla Cumhuriyet tarihinin en yıkıcı iki depremini yaşadık. Bu felaketten etkilenen çevre 10 ilde, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen, sayısı belirsiz hala binlerce kişi varken bütün iyi dileklerimiz onlarla. Umarım bu faciayı en az kayıpla atlatırız ve bunca yıkılan binanın hesabını elbet birileri verir. Biz şimdi başımızdaki bu felaketi deneyimlerken Japonya da 2011’de Tōhoku bölgesindeki deprem ve tsunamiyle yıkıma uğramış, nükleer santral sızıntısıyla facianın boyutu artmıştı. O dönemde Japonya’dan ve dünyadan çeşitli sanatçılar bu felaketi farklı boyutlarda sanatlarına yansıttılar. İşte 2011 Tōhoku depremi sonrası gelen 10 sanatsal ifade.
1- Amer Kobaslija, “One Hundred Views of Kesennuma”
Bosna-Hersek’te doğan ve sonrasında savaştan kaçarak ABD’ye yerleşen Amer Kobaslija’nın Japonya’yla bağı eşine dayanıyor. Depremi o zaman televizyondan öğrenen sanatçı hissettiklerini şöyle açıklıyor: “Başka tür bir yıkımdı bu ama yine de bana çocukken gördüğüm savaşın yarattığı yıkımı anımsattı. Rahatsız ediciydi ve insanların başlarına gelen şeyden dolayı acı çektiğinin farkındaydım.” Aradan çok geçmeden, depremin merkez üssü olan Tõhoku’ya birtakım ziyaretler yapan Kobaslija, burada fotoğraf çekip eskizler çizerek tahribatı birinci elden deneyimledi. “Deprem ve tsunami sonrası felaketin yaşandığı bölge kıyamet sonrasını andırıyordu. Bir sanatçı olarak bu korkunç hadiseye bir şekilde tepki verebilmek istedim.”
Kobaslija böylece Kesennuma adından küçük bir kasabayı odağına alarak felaketten gözüne çarpanları çizmeye başladı. Eserlerini “One Hundred Views of Kesennuma” başlığı altında toparlayan Kobaslija, Japon sanatının en önemli isimlerinden Katsushika Hokusai’ya ve onun ikonik One Hundred Views of Mount Fuji serisine selam çakmış oluyordu. “Resimlerim, felaketin yarattığı etkilere dair görsel bir kayıt sunsa da bu yalnızca gazeteciliğe dair bir pratik değil. Bir tepeye çıkıp, karşıda yıkıma uğramış toprak parçasını seyretmenin yaratacağı hissi vermeye çalışıyorum ben. Bir yandan kaybedilen ne varsa anmak isterken diğer yandan da felaketin kurbanlarına ve mağdurlarına, ‘Yaşadığınız acılar unutulmayacak’ demek istiyorum. Sanat, bizlerin hatırlamasına yardım ederek, bir amaca hizmet edebilir.”
2- Naoto Nakagawa, “1,000 Portraits of Hope”
“Televizyonda çıkan haberleri izlediğimde ve felaketin yaşandığı yere gittiğimde gözlerime inanamadım.” diye yaşadıklarını hatırlıyor Naoto Nakagawa. Japonya’da doğan ve 1960’larda aldığı burs kapsamında ABD’ye gidip oraya yerleşen sanatçı, depremden 2 ay sonra oğluyla beraber afetin merkez üssü Tõhoku’ya gidiyorlar. Orada bir tahliye merkezini ziyaret eden Nakagawa, deprem ve tsunamide evini kaybeden afetzedelerin portrelerini çizmeye başlıyor. Erkek, kadın, çocuk ayırt etmeden çizen sanatçının hedefiyse bin adet portre çizmek oluyor. Eserinin adı da buradan geliyor: “Umudun 1.000 Portresi”.
3- Chim↑Pom, “Real Times”
Japonya’nın ihtilaflı sanat oluşumlarından Chim↑Pom, ülkelerinde yaşanan felaketi fırsat bilip, bunu hükümete karşı politik bir protestoya çevirmişlerdi. Performans çalışmaları dizisinden meydana gelen Real Times serisinde grup, deprem ve tsunami sonrası kullanılamaz hale gelen nükleer istasyonun bulunduğu alana dalarak, illegal bir video çalışması yapmışlardı.
4- Kato Tsubasa, “The Lighthouses”
Ülkesinin o dönemde yaşadığı felakete kayıtsız kalmayan sanatçılardan birisi de Kato Tsubasa’ydı. Sanatını icra etmek için gittiği bölgelerde yerlilere iletişime geçerek onlarla beraber yapılar inşa eden, sonradan bağladıkları iplerle de bu yapıları beraber ayağa kaldırmaya çalıştıkları imece usulü işleriyle tanınan Tsubasa 2011’de yine böyle bir çalışmaya imza atmıştı. Depremden sonra Japonya’nın kuzeyindeki Iwaki’ye giden sanatçı burada, tsunami sonrası kaybolmuş bir deniz fenerini yeniden inşa etmişti.
5- Mert Yavaşça, “TSUNAMI”
18 Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Mert Yavaşça, 2011 Japonya depremine ülkemizden karşılık veren sanatçılardan olmuştu. Depremin olduğu aynı yıl TSUNAMI adlı eseriyle Yavaşça, Japon halkıyla dayanışma duygularını gönderdi.
6- Shiga Lieko, “Rasen Kaigan”
Çalışmalarında sıklıkla Tohoku’nun yaşlı sakinlerini ve onların esrarengiz halk mitlerini işleyen fotoğraf sanatçısı Shiga Lieko, ülkesindeki felakete yakalandığında Sendai’nin yanındaki sahil şeridinde, küçük bir köy olan Kitakama’da çalışıyordu. Köyle birlikte, Lieko’nun stüdyosu ve birçok çalışması da o dönem tsunami tarafından yutuldu. Başına gelen faciadan önce çalışmakta olduğu projesi Rasen Kaigan ise, tsunami sonrası yaşamını yitiren birçok köy sakininin ürkütücü anısına büründü.
7- Hiroyuki Doi, “Hope for the Earth”
Emekli bir şef olan ve sanat icra etmeye kardeşinin ölümünden sonra başlayan Hiroyuki Doi, çalışmalarını üretirken Japon washi kağıdı üstüne keçeli kalem kullanıyordu. Felaket sonrası çizdiği Hope for the Earth adlı eserinin barındırdığı sayısız minik daireyle Doi, sanki pofuduk bir bulutun, bir girdabın ya da bir uzay teleskobunun uzak bir galaksiden yolladığı fotoğrafının kompozisyonunu sunuyor. Doi’nin çalışmaları, sanatçının kendi kelimeleriyle, “reankarnasyonu, kozmosu, yaşamların birlikteliğini, insan hücrelerini, diyalogu ve barışı” ima ediyor. “Depremin beni mağlup etmesine müsaade etmedim; biz Japonlar açısından çok güç zamanlardı. Faciada hayatını kaybedenlere olan rahmet dileklerimi bu çalışmamla dile getirmiş oldum. Herkesin anısını içinde taşıyor.”
8- Takeuchi Kota
Çalışmalarını bedenin ve varlığın kavramsal metodunun zamansal ve kavramsal ayrımlarına göre şekillendiren Takeuchi Kota, 2011 felaketi sonrası sergilediği performansla bir müddet eleştirilerin odağı oldu. Genç sanatçı ve ekibi, gizemli nükleer santral işçisi kılığına soyunarak, mobese kamerasından hükümeti suçlayıcı ithamlarda bulunmuşlar, karşılık olaraksa medyadan sert bir eleştiri almışlar ve sanat galerilerinden olası bir sansür tehdidiyle karşı karşıya gelmişlerdi.
9- Komori Haruka / Seo Natsumi
Japon ikili Komori Haruka ve Seo Natsumi, yıkım sonrası yeniden inşa sürecini anlatan belgeseller çektiler. Çalışmalarında da, aylarca yaşadıkları ve çalıştıkları şehir olan Rikuzentakata’nın özel şirketler tarafından başı çekilen yeniden inşasının altına gömülü sırları ve skandalları sorgulamaktan çekinmediler.
10- Kyun-Chome, “Ain’t Got Time To Die”
Eri Homma ve Nabuchi’den oluşan bir diğer Japon sanat ikilisi Kyun-Chome, Chim↑Pom’un ayak izlerini takip ederek, felaket sonrası Japonya’sında gündelik yaşamın absürtlüklerini merceklerine alan videolar ürettiler. Ain’t Got Time To Die adlı, içerisinde 6 adet hareketli imge içeren çalışmalarındaki her bir imgeyse kişisel ve kolektif kaybın, keşfedici temalarını sunuyor.