Cumhuriyetin 2. Yüzyılını kutlamaya hazırlanırken “1923” seyirciye sanatsal bir armağan olmuş.
İlkini böyle kurduk, ikincisi de yakında!
1923’den 2023’e!
Yerli prodüksiyon müzikal dedikleri zaman önce bir tırsıyorum! İyi örnekleri o kadar az ki. Zorlu PSM’de son seyrettiğim Jkyell ve Hyde’dan mutlu ayrılmıştım neyse ki. Hem Hayko Cepkin hem Elçin Sangu ve prodüksiyon iyiydi.
Ama bir 23 Nisan günü prömiyerini yapan ve 24 Nisan’da izlemek üzere gittiğim, yine Zorlu PSM, Çolpan İlhan-Sadri Alışık Tiyatrosu ve PİU Entertainement yapımı, cumhuriyetin 100. Yılı için hazırlanmış 1923, bir kahramanlık öyküsü olarak kesin bir tür kurumsal anma filmi gibidir diye beklentim düşüktü. Ne mutlu ki gerçek bir müzikalle karşılaştım! Ülkenin kuruluş öyküsü gibi muazzam bir konuyu tek perdede, bir buçuk saatte çeşitli tablolar ve şarkılarla, danslarla, sahnenin teknik üstünlüklerini kullanarak, teknolojiyi de sürpriz sonda yansıtarak müthiş bir iş başarmışlar! Salonda büyükten küçüğe hemen herkesin heyecanla izlediği bu kahramanlık destanı, bir müzede başlıyor. Öğretmenleriyle Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni gezmeye gelen öğrenciler Mustafa Kemal’in doğduğu Selanik’ten Samsun’a çıkışına, Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık ediyor. Olaylar müzik, şarkılar ve danslarla anlatılırken Müze Müdürü ve öğretmen rollerinde Kerem Alışık ve Ece Dizdar dışında kadroda çok tanınmış oyuncu yok. Ama geri kalan tüm oyuncular ve özellikle de dansçıların hepsi başlı başına birer yıldız!
Müzik ve danslar
Yekta Kopan’a kocaman bir alkış diyorum, hikaye ve kurgu ona ait. Mehmet Ergen ve Mert Dilek’le beraber yazmış. Yöneten ise Mehmet Ergen’le Lerzan Pamir. Şarkı sözleri de Mehmet Ergen’in. Tabii bir müzikalin en önemli ismi bestecisidir: Tuluğ Tırpan duygularımızı kabartmayı, coşturmayı, gözlerimizi yaşartmayı, heyecanlandırmayı ustaca başarmış. Koreografilerine her zaman çok bayılmadığım Beyhan Murphy’i ise bu müzikalde çok başarılı buldum. Savaş sahnelerinden tutun da tarihin anlatımına kadar koreografi anlamlı ve özgündü. Özenle seçilmiş dansçılar da çok iyi hazırlanmıştı ki birbirlerinin üzerine basarak yaptıkları geçişlerde bu ilk iki oyunda bile en ufak bir tekleme olmadı.
Tarihi oyunlarda kostüm ve dekor ayrı bir ustalık ister ve çok masraflıdır. Burada kostümler (Gül Sağer) çok özenli ve zamanını iyi yansıtırken eğreti durmayan bir doğallıktaydı. Dekorda ise (Robert İnnes Hopkins) sahnenin olanaklarını alabildiğine kullanırken yansıtmalar, videolar, mapping ile zenginleştirilmiş bir görsellik vardı.
Müzikal, Zorlu Holding’in de katkılarıyla Cumhuriyetin 100. Yılı için özel olarak hazırlanmış. Nisan ayı içinde birkaç kez daha oynayacak, mayısta seçimlerden sonra tekrar gösterimde. İnşallah bir başka kurtuluşu da kutlama vesilesi olur. Cumhuriyetin 2. Yüzyılına egemenliğin ulusun olduğu bir düzenle girer ve 29 Ekim’de bu müzikali o heyecanla tekrar izleriz! Oyunun başına ve sonunda bazı sürprizler var. Elbette onları yazıp sürprizin keyfini kaçırmayacağım. Ama özellikle sonundaki sürprizde çok heyecanlandığımızı, nefeslerimizi tuttuğumuzu ve sonunda ayağa kalkıp alkışladığımızı söylersem, izlemek için siz de heyecanlanırsınız. Emek veren herkesin eline sağlık! Tabii en başta da yanmış yıkılmış ve işgal edilmiş bir ülkeden bir vatan yaratmayı, cephede savaşarak ve parlamenter sistemi kurarak Cumhuriyeti ilan eden Mustafa Kemal Atatürk gibi bir kahramana şükranla!