İzlediğimiz dizilerdeki karakterlerin hayatlarımızla birçok ortak noktaları var. Onlar da tıpkı bizim gibi sevinçler, üzüntüler, zorluklar ve başarılar yaşıyorlar. Bu nedenle, onların yaşadıkları hikâyeler bizi derinden etkileyebiliyor. Hatta bazen onlara tavsiyelerde bulunmak, dertlerine derman olmak istiyoruz.
Emmy Ödülleri, Amerika Birleşik Devletleri’nde televizyon endüstrisinin en prestijli ödülleri. Her yıl, televizyonun en iyi dizileri, oyuncuları, yönetmenleri ve senaristleri bu ödüllerle onurlandırılıyor. Bu yıl Emmy Ödülleri, 15 Ocak’ta sahiplerini bulacak. Biz de bunu fırsat bilip Emmy adayı dizi karakterleri için ilham veren eğlenceli bir kitap listesi hazırladık.
Yasemin Kaya – Utku Özer
- Better Call Saul dizisinden Saul Goodman için Bülbülü Öldürmek
Yasal sınırları sürekli zorlayan ve zaman zaman çiğneyen Avukat Sam Goodman, Bülbülü Öldürmek kitabındaki adalet ve eşitlik için savaşan, dürüst, şefkatli ve sabırlı bir avukat olan Atticus’dan ilham alabilir. Harper Lee’nin Amerikan edebiyatının klasikleri arasına giren 1960 tarihli romanı Bülbülü Öldürmek, bugün hala ahlak ve sosyal adalet konusunda ilk akla gelen kitaplardan.
Yayımlandığı yıl Lee’ye Pulitzer Ödülü kazandıran romanın merkezinde, 1930’lu yıllarda Güney Amerika’ya egemen olan ırkçı atmosfer var. Yazarın hayatından izler taşıyan hikâye, beyaz bir kadına tecavüz etmekle suçlanan Tom Robinson adındaki siyah bir adamı savunan avukat Atticus Finch’i kızı Scout Finch’in gözünden anlatıyor. Kitap boyunca ana karakter Atticus Finch’in çocuklarına ve okuyuculara verdiği ahlak dersleri yanında ırkçılık, ahlaki gelişim, empati ve iyi ile kötünün bir arada varoluşu temaları da ele alınıyor.
- Succession dizisinden Kendall Roy için Siddharta
Kendall Roy’a ilişkileri güç, kontrol ve rekabet üzerine kurulu toksik Roy ailesinden uzaklaşarak Siddharta ile kendi içsel gerçekliğini keşfetme yolculuğuna çıkmasını öneriyoruz. Hermann Hesse’nin 1922 yılında yayımlanan kitabı Siddhartha, aynı adlı ana kahramanının ruhani yolculuğunu konu alan felsefi bir roman. Bir Brahman’ın oğlu olan ve babasının ve diğer dini liderlerin öğretilerini iyi bilmesine rağmen bu geleneksel yolu izlemek istemeyen Siddhartha, rahat hayatını terk etmeye ve daha derin bir anlam arayışıyla dünyayı keşfetmeye karar verir. Yolculuğu onu çilecilerle, maddi dünyayla ve nihayetinde Gautama Buddha‘nın öğretileriyle karşılaştırır.
Doğu felsefesi ve maneviyatla ilgilenen okuyucular üzerinde derin bir etki bırakan roman, özellikle 1960’lar ve 1970’lerde karşı kültür hareketi sırasında popüler hale geldi. Romanın bireycilik, anlam arayışı ile maddi ve manevi yaşam arasında kurduğu dengeye ilişkin söyledikleri bugün de hala büyük bir ilgiliyle okunmasının en önemli nedeni. Henry Miller’ın “Kutsal Kitap’tan kat kat üstün bir ilaçtır,” diye tanımladığı Siddhartha’nın zamansız temaları ve felsefi içgörüleri, kalıcı bir geçerliliğe sahip olmasını sağlamıştır. Kendall’ın güçlü, kararlı ama aynı zamanda merhametli Siddharta’dan öğreneceği çok şey var.
- The Last of Us dizisindeki Joel Miller karakteri için Sıcak Kafa
Joel, dünyada yaşanan salgının ardından hayatta kalmaya çalışan sert ve koruyucu bir adamken Sıcak Kafa’daki Murat ise iletişim yoluyla yayılan hastalığın nedenini ve nasıl durdurulabileceğini bulmaya çalışan, hem değişen hem de gelişen karmaşık bir karakter. Afşin Kum’un ilk kitabı olan Sıcak Kafa da daha sonra bir bilgisayar oyunu uyarlaması olan The Last of Us gibi diziye uyarlandı.
Konuşma yoluyla, zihinden zihne bulaşarak yayılan bir hastalığın uygarlığı tehdit ettiği bir distopya olan Sıcak Kafa, dilbilimci Murat Siyavuş’un salgınla mücadelesini anlatıyor. Murat’ın bir dilbilimci olması iletişimin kitabın ana temalarından birisi olmasını kaçınılmaz kılıyor. Böylece roman bir distopya olmasına rağmen aslında içinde yaşadığımız dünyaya ver gerçekliğe dair de önemli göndermelerde bulunuyor. Murat Siyavuş’un merhametli ve iletişime açık kişiliği ve salgını durdurma yönündeki çabaları Joel için de ilham verici olabilir.
- Severance dizisindeki Mark için Gece Yarısı Kütüphanesi
İş ve özel hayat anılarını ayıran bir prosedürle çalışanlarını “iç” ve “dış” kişiliklere ayıran bir şirketin gizemlerini konu alan Severance adlı bilim kurgu gerilim dizisinin kahramanı Mark’a Gece Yarısı Kütüphanesi‘ni okumasını öneriyoruz. Sonsuz ihtimaller altında yaşayamadığımız yaşamlara üzülmek yerine elimizdekilerle mutlu olmayı öğreten kitap Mark için de yol gösterici olabilir. İngiliz yazar Matt Haig tarafından kaleme alınan ve 2020 yılında yayımlanan bu roman, hayattaki seçimler, pişmanlıklar ve mutluluk arayışı gibi konuları ele alıyor. Hikâyenin kahramanı Nora Seed, derin bir umutsuzluk içinde hayatında yaptığı seçimlerle ilgili pişmanlık duymaktayken yaşam ve ölüm arasında bir yer olan Geceyarısı Kütüphanesi’ni keşfeder. Bu kütüphanedeki her kitap, farklı seçimler yapmış olsaydı yaşayabileceği farklı bir hayatı temsil etmektedir.
Nora’ya, her biri Geceyarısı Kütüphanesi’ndeki bir kitap tarafından temsil edilen, hayatının alabileceği farklı yolları keşfetme fırsatı verilir. Nora bu alternatif hayatları deneyimler ve mutluluk, pişmanlık ve farklı seçimlerin sonuçları hakkında değerli dersler öğrenir. Roman, şimdiki zamanda yaşamanın önemi, seçimlerin kişinin hayatı üzerindeki etkisi ve pişmanlığın doğası gibi temaları ele alıyor. Mark’ın iş ve özel hayatını ayıran prosedürü sorgulamaya başlaması iş-yaşam dengesi ve gerçeklik kavramı üzerine fikirlerinin de değişmesine neden oluyor. Her ne kadar dizinin yeni sezonunda Mark’ın neler yaşayacağını henüz bilmesek de Geceyarısı Kütüphanesi’nin hikâyesinin Mark’a iyi geleceğini düşünüyoruz.
- Crown dizisindeki Kraliçe Elizabeth için Kral Lear
Crown dizisindeki Kraliçe Elizabeth’e iktidarın yanılgılarına, aile bağlarının önemine ve hayatın kaçınılmaz acılarına dair evrensel bir ders niteliğinde olan Kral Lear tragedyasını okumak iyi gelebilir. Dizide (ve gerçek hayatta) Kraliçe Elizabeth’in iktidara düşkünlüğü ve kendisinin ülke için en iyi hizmeti vereceğini dair kibri zaman zaman hatalı kararlar vermesine neden olmuştu. William Shakespeare‘in güç, ihanet, delilik ve hatalı kararların sonuçları temalarını işleyen trajik oyununda ise yaşlanmakta olan Kral Lear, krallığını kızları arasında paylaştırmaya karar verir. Ancak bunu yaparken sadık kızı Cordelia’yı cezalandırırken diğer kızı Goneril ve Regan’ın ihanetine uğrar.
Oyun, kontrolsüz gücün yıkıcı doğasını, aile ilişkilerinin karmaşıklığını ve körlüğün hem gerçek hem de mecazi sonuçlarını inceliyor. Unutulmaz karakterleri ve insanlık durumuna dair derin bakışıyla Kral Lear, Shakespeare‘in en büyük trajedilerinden biri. Kral Lear iktidarı bırakmak için kızları arasında seçim yaparken iki kızının süslü laflarına inanıp onu manipüle etmelerine izin vermiş ve sahip olduğu kibir ve hırs onun yıkımı olmuştu. Kitap duyguların yanıltıcılığı üzerine Kraliçe Elizabeth’e rehber olacaktır.
- Damızlık Kızın Öyküsü’ndeki Offred karakteri için Karanlığın Sol Eli
Offred, Gilead rejiminin baskıcı dünyasında zorla hamile bırakılan bir “damızlık”. Ancak yaşadığı fiziksel ve duygusal şiddete direnişiyle rejime karşı çıkanlara sembol olan güçlü bir kadın. Ofredd’e erkek ya da kadın olma halinin yılın belli zamanlarındaki hormon durumuna göre belirlendiği Kış gezegeninde geçen Karanlığın Sol Eli’ni okumasını öneriyoruz. Karanlığın Sol Eli, muhteşem Ursula K. Le Guin’in 1969 yılında yayımlanan ve En İyi Roman dalında bilimkurgu edebiyatının en önemli ödülleri olan Hugo ve Nebula Ödüllerini kazanan kitabı.
Hainish Döngüsü’nün kurgusal evreninde geçen hikâye, Ekumen’den bir elçi olan Genly Ai’nin Kış gezegenine giderek buradaki ulusları galaktik bir ittifaka katılmaya ikna etmesini konu alır. Kış gezegeni sakinlerinin benzersiz yönlerinden biri de ambiseksüel olmaları, yani aylık üreme döngüleri sırasında erkek ya da kadın olabilmeleridir. Roman, siyasi entrikalar ve zorlu bir kış yolculuğunun arka planında cinsiyet, kimlik ve kültürel farklılıklar temalarını araştırıyor. Cinsel kimliğin toplumsal bir inşa olduğunu anlatan kitap, Offred’e farklı bir dünyanın mümkün olduğunu gösterecektir.
- White Lotus dizisindeki Tanya McQuoid karakterine Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
Dizideki Tanya, zengin, bencil ve kocasının ilgisizliğinden muzdarip bir kadın. Tanya’nın dizideki trajik sonu sevenlerinin yüreğini dağlarken biz de ona “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” diyoruz. İtalyan yazar Susanna Tamaro‘nun ülkemizde de çok sevilen ve çok okunan 1994 tarihli bu romanı, artık yaşlanmış olan Olga’nın uzaklardaki torunu Marta’ya yazdığı bir dizi mektuptan oluşuyor. Bu mektuplar Olga’nın yaşam deneyimlerini paylaşması, aşk, kayıp ve kişisel mutluluk arayışı üzerine düşünmesine aracı olurken kitap, Olga’nın anıları üzerinden insanlık durumuna dair derin bilgelikler de sunuyor.
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, kendini keşfetme, insan ilişkilerinin önemi ve hayattaki seçimlerinin etkisi gibi temaları irdeliyor. Uluslararası çok satanlar listesine giren roman bilgeliği ve duygusal derinliğiyle bugün hala kitapseverler tarafından beğeniyle okunuyor. Kendini keşfetme ve hayata tutunmanın önemini içinize dokunarak anlatan bu kitap Tanya’nın da yolunu aydınlatabilir(di). (Di’li geçmiş zaman spoiler içermektedir.)
- Bear dizisindeki Carmy Berzatto için Pir-i Lezzet
Carmy, mutfakta muazzam yetenekli bir şef ancak kişisel hayatı karmaşık. Kendine olan güvensizliği hatalar yapmasına neden olabiliyor. Ona önereceğimizi kitap Pir-i Lezzet. Bu kitaptaki karakter de yemek yapmaya tutkulu ve çok yetenekli bir aşçı. Osmanlı Sarayı’nın mutfağında geçen Pir-i Lezzet tarihi bir roman olmanın yanı sıra bir aşk hikayesi hem bir gastronomi şöleni hem de bir yolculuk hikâyesi.
Bu yolculuğun sadece Topkapı Sarayı’ndan İskenderiye’ye doğru bir yolculuk olmaması, aynı zamanda içsel de bir yolculuk olması bu kitabı önermemizin bir diğer nedeni. Pir-i Lezzet, Carmy’i bir yolculuğa çıkarırken azim ve kararlılık içinde hedeflerine ulaşırken kendini iyileştirme konusunda da ilham verici olabilir.
- The Marvelous Mrs. Maisel dizisindeki Mrs. Maisel için Kadının Adı Yok veya Sırça Fanus
Mrs. Maisel, 1950’lerin sonunda sahneye çıkmaya başlayan yetenekli bir komedyen. Geleneksel kadın rollerinin dışına çıkıp kariyerine odaklanmak istemesiyle toplumsal baskılarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Ona önereceğimiz iki kitap oldu. Biz yapamadık seçimi ona bırakıyoruz. İlk kitabımız Sırça Fanus yine 50’lerde Mrs.Maisel’in yaşadığına benzer şekilde New York’un acımasız rekabeti ve baskıcı toplumsal normlarıyla mücadele etmek zorunda kalan parlak üniversite öğrencisi Esther’in hikâyesini anlatıyor. Amerikalı şair ve romancı Sylvia Plath’ın Victoria Lucas takma adıyla 1963 yılında yayımladığı bu yarı otobiyografik bir roman, kahramanı Esther Greenwood‘un toplumsal beklentiler, kimlik ve 1950’li yılların baskıcı doğasıyla boğuşurken yaşadığı akıl sağlığı sorunlarını ele alır. Esther’in New York’ta bir dergide yaptığı staj bağlamında kurgulanan romanda okuyucu Esther’in akıl hastalığına doğru ilerleyişi ve psikiyatrik tedavi deneyimlerine tanıklık eder. Sırça Fanus, ataerkil bir toplumda kadınların karşılaştığı zorlukların ve akıl sağlığının karmaşıklıklarının güçlü ve dokunaklı biçimde anlatıyor.
Mrs. Maisel’a önereceğimiz ikinci kitabımız Kadının Adı Yok ise 80’ler Türkiye’sinde kendi ayakları üzerinde durabilmek için toplumunun geleneksel değerleriyle mücadele etmek durumunda kalan bir Türk kadınının hikâyesi. Kitapta adı hiç geçmeyen bu ana karakterin çocukluğundan yetişkinliğine giden süreçte yaşadıkları, geçirdiği değişim, vermek zorunda kaldığı toplumsal mücadeleler ekseninde Türkiye’de kadınların konumlarını ve sorunlarını ele alıyor. Mrs. Maisel önerdiğimiz kitaplardaki hemcinslerinin mücadelesini görüp yalnız değilmişim diyecek.
- Succession dizisindeki Shiv Roy karakteri için Mutluluk Sanatı:
Roy ailesinin hırslı ve rekabetçi kızı Shiv Roy’un dizide babasıyla karmaşık ve zor bir ilişkisi vardır. Dört kardeş arasında en yüksek duygusal zekâya sahip olan Shiv, babasının sevgisini ve onayını kazanmak için çabalasa da bu genellikle karşılıksız kalır. Shiv için Dalai Lama‘nın Mutluluk Sanatı kitabını öneriyoruz. Dalai Lama ve Howard Cutler’ın sohbetlerinden oluşan “Mutluluk Sanatı“, kalıcı mutluluğa götüren ilke ve uygulamalara dair düşündürücü kitap. Bu ilgi çekici sohbette Dalai Lama, Tibet Budist felsefesinden derin anlayışını paylaşarak şefkat, fedakârlık ve farkındalığın tatmin edici bir yaşamın temel bileşenleri olduğunu vurguluyor. Batılı bir psikiyatrist olan Howard Cutler ise bu öğretileri Batı psikolojisinden bilgilerle tamamlayarak mutluluk arayışına dair Doğu ve Batı perspektiflerinin uyumlu bir karışımını yaratıyor.
Kitabın anekdotları, kişisel deneyimleri ve pratik tavsiyeleri birleştiren erişilebilir yaklaşımı, geniş çapta beğenilen bir rehber olmasını sağladı. “Mutluluk Sanatı”, mutluluğun sadece mümkün değil, aynı zamanda bilinçli bir çaba ve hayata şefkatli bir bakış açısıyla geliştirilebilecek bir beceri olduğunu ortaya koyuyor. Dünyanın en saygın ruhani liderlerinden biri olan Dalai Lama’nın bilgeliği ve deneyimi, Shiv’e mutluluk, stresle başa çıkma ve daha anlamlı bir yaşam sürme konusunda rehberlik edebilir.