İzmir’den Gezi direnişi anma konseri, ’68 ruhu, metal ve grunge müzik… İzmir sokaklarından Mavisu Kahya bildiriyor…
İzmir’de yaz sonu, sonbahar başında pek ilginç müzikal şeyler oldu. Bu vakaların çetelesini tutmak lazım geldi. İlki 27 Ağustos “Bring The Boys Back Home” konseri, Rock-A Festival Kollektifi, Büyükşehir, Konak ve Karabağlar Belediyeleri, TMMOB İKK, KESK, DİSK ve İzmir Barosu’nun da desteği ile gerçekleşti. Gezi Direnişi’ni anma amaçlı, yalnız Pink Floyd şarkıları seslendirilen sıra dışı konserde, İzmirli bir grup müzisyen bir araya geldi. Gündoğdu Meydanı’nı dolduran, yanyana çimenlere yayılmış çeşitli yaş ve çevrelerden kalabalıklara, Pink Floyd’un The Wall, The Dark Side Of The Moon gibi kült eserlerinden kısımlar çalan müzisyenler de, dinleyen ve eşlik edenler de şüphesiz müthiş duygular içindeydi. Gurur verici bir tablo, güncel olayların düşünsel yanını, rock müziğin bunca temel taşlarından biri olan efsanevi bu grupla bir araya getirmek… Hayalini kursanız garip görünür. Ama bizim gözlerimizin önünde gerçekleşti. “68” ruhu, yaşamın kırılma noktasında, ansızın sokaklara dökülenlerin karşılaştığı zorbalık ile, omuz omuza veren spontan direniş gücü ile, bizler için yeniden anlam kazandı. Konser sonunda, yaşamını yitiren gençlerin yakınları, duygularını halkla paylaştı; dört bir yana taşınıp durarak süren mahkemeler, adalet arayışı içinde anımsatıldı. Destek çağrısı yapıldı (belki benzer etkinliklerin en işlevsel yanı). Gözü yaşlı “Bring Boys Back Home” desek de, oğlanları hiç bir şey geri getiremeyecek. Bu ağırlık altında çaresiziz, ama kıskacında kaldığımız güçleri anlamlandırmak için bir fırsat bu. Kafa tuttuğumuz güçler, kendilerini sanatla ifade edemez; biz edebiliriz. Edebildik. Kocaman resmin tamamlayıcısı olan bu konserde, emeği geçenlere selam olsun!
Camia için küçük, gençler için büyük bir adım
Dönelim izleyen günlerin getirdiği diğer müzikli işlere. Gündoğdu meydanından hemen ara sokaklara dalalım. Geçtiğimiz haftalarda bizim 1445 sokak durulmak bilmedi. Duyana duymayana, naklen yayına gücümüz yetmese de bahsedelim istedik. Efendim Analog Monkey diye bir takım adamlar geldi meydane. Görenler görmeyenlere anlatmalı. Onlar yetmezmiş gibi geçtiğimiz akşam, zaten kimileri için hep açık olan sezonu daha şenlikli açmak çabasıyla, bir araya geldik, türlü gürültüler, çığlıklar, alkışlarla o ton senin bu ton benim, saatler geçirdik. Yorulana kadar eğlenildi, çalındı, söylendi. Bir triatlon denemesine şahit olduğumuzu özellikle belirtmeli. İki hasım müzisyen olsagerek, bateride Emre Ercan ve gitarlı – mikrofonlu Taylan Tokmakoğlu, bir düelloya tutuştular. Bu Tato Bar sezon açılışı konserinde, susuz ve kovasız bir meydan okuma mıydı acaba? Malum bunlar gündemde. Bir de “favori kitaplarımın listesini tahmin edin” diye bir başka meydan okuma faslı tutturdu kimileri. Bildik birilerinin icadı sanıp pek sevebilirdik; ancak anlaşılan hepsi taklit. Bunun yerine bizim şahit olduğumuza benzer “bir baterist aynı konserde en çok kaç farklı grupla sahneye çıkabilir?” gibi bahis konulmaya müsait oyunlar öneriyoruz. “Ufacık mekanımızın sokağına kaç grubun takipçileri sığar” “bitiş saati çoktan geride kalmışken kim bir bis daha yapar” “sıradaki şarkı için vokalist ve izleyici toplam kaç oktav çıkar” gibi… Grubal Triatlon konusunda olan oldu, altın madalya, üçer grupta (!) çalarak kendini aşan; ok atma ve yüzme üzerine çalıştıklarını duyduğumuz; pentatlona kalkışmasından korktuğumuz Emre Ercan ve Taylan Tokmakoğlu arasında paylaştırıldı. Bu ikili Woltran’dan, Dawnfall’a – hop arada da Seraf var, grupların 7’de 3’ünde çalmıştır. Havuz problemi gibi müzisyenler var. Yakında şöyle bir yazı görebiliriz: bar olimpiyatları, müzisyen rekor denemeleri yapılır.
Dikkat Ağır Metal!
Bizim sokağın kenarına adeta tutturulmuş sahnede olan biteni görür, hatta durup bakar, dinler, muhtemelen içeri dalabilirsiniz. Ama bir gece o kadar genç müzisyen oradan oraya koşuşturdu, o kadar çok eş – dost – izleyicileri bu akıntıyla sürüklendi, soluğu bir içeride bir dışarıda aldı ki, evet 5 Eylül’de başımız döndü. Nasıl altından kalkıldı buna inanmak güç, itiraf edelim. Pan Promotions, Guiness Rekorlar Kitabı’nın dikkatinden kaçsa da, kocaman ve gürültülü bir şey başardı. Kapanışı The Fourfeit ile olan uzun gece; kalp atağı geçirmeseniz metal zehirlenmesi yaşatan organizasyonun asıl metal grupları: Woltran, Bigstake, God Mode, Rigor Mortis, Seraf, Mary Jane Hits ve Dawnfall idi. Listenin tepesindeki Dawnfall, izleyicinin de tepesine “şakıyarak” çullandı denebilir. Yedi metal grubu bir sahnede (söylemesi dahi ilginç) ufak mekanımıza fazla gelmiş, emek veren ve çabalayanları türlü güçlükler bezdirmiş olabilir; ancak ter döken herkese, dinleyiciden sevgiler!
Karşınızda yepyeni ve kareli gömlekli grup: Analog Monkey
Şimdi daha önceki haftalara, sezon açılışı sallantısının öncüsüne bakalım: o da nesi, bir grunge triosu! Duyamayanın üzüldüğü, grunge çalan maymunlar, aynı yerdeydi. Çalma listeleriyle kalpleri kıran, yumurta gibi çırpan, baltayla ikiye bölen ve hatta kalp şeklindeki o meşhur kutuya koyanlar; bu acı ve kuzeybatılı ton sizin de peşinizi bırakmaz! Tool, Nirvana, Pearl Jam, Rage Against The Machine, Soundgarden, The Offspring ve dahası Red Hot Chili Peppers çalarak kim bizi bu hale soktu? Mikrofonun başında gitarıyla Levent Gaşgil, basta Onur Özkara ve davulda Emre Ercan. Sanırım, elini bu taşın altına koyanı görmediğimizden ötürü, örneğin canlı Nirvana dinlemek (tüm seçkileri için aslında bu geçerli) özel bir deneyim. İnsanı delirtmeyin! Diyelim ki RHCP konserde yakalanabilir ama kim cover’layacak güzelim Nirvana’yı, Tool’u? Kim “Alice in Chains olmazsa, Rage Against the Machine verelim” diyecek? Kim? Cevap hazır: Maymunlar! Akıbeti belirsiz maymunları bir kere sevdik, her an bir yerden çıkabilirler. Seattle’a kadar yolunuz var! Şaka şaka Alsancak’ta, gerisini beklemedeyiz; grunge’ın yerini ne tutabilir ki – anlaşıldı tamam. Grunge Biraz Daha Grunge!