Ceyda Söderblom, 13 yıldır İzmir Kültür ve Eğitim Vakfı’nın düzenlediği İzmir Avrupa Caz Festivali’nin koordinatörü. Ayrıca, bu yıl önemli caz buluşmalarından, Bremen’de gerçekleşen Jazzahead’de yer alacak showcase’lere karar verecek jüri davetlisi. Ceyda Söderblom ile 5-21 Mart 2015 tarihlerinde gerçekleşecek 22. İzmir Avrupa Caz Festivali hakkında konuştuk.
Hale Eryılmaz: İzmir Avrupa Caz Festivali zengin programı ile sadece müzikseverlerin değil İzmir’de sanatın farklı dallarıyla ilgilenen pek çok insanın iştahını kabartıyor. Festivalden konuşacağız ama öncelikle İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı’nı tanıtabilir misiniz?
Ceyda Söderblom: İKSEV 30 yıl önce Dr. Nejat Eczacıbaşı önderliğinde bir grup İzmirli tarafından kurulmuş; adını taşıdığı kenti, kültür-sanat etkinlikleri ile tanıtmayı kendine misyon edinmiş, kar amacı gütmeyen bir vakıf. İKSEV olarak iki uluslararası festival düzenliyoruz her yıl. Uluslararası İzmir Festivali farklı disiplinleri bir arada bulunduran, klasik müzik ağırlıklı bir festival; Haziran-Temmuz aylarında gerçekleşiyor. Avrupa Festivaller Birliği üyesi. Diğeri İzmir Avrupa Caz Festivali| bu yıl 5-21 Mart arasında 22. kez düzenliyoruz. Avrupa cazını konsept olarak programına almış bir festival.
Eğitim faaliyetleri İKSEV için öncelikli. 13 yıldır düzenlediğimiz tasarım yarışmasıyla festivalin resmi afişini belirliyoruz. Bu güne kadar 2000’i aşkın tasarım yarışmamıza katıldı ve en yüksek katılım da bu yıl oldu. Alperen Güldü’nün tasarımı 22. festivalin resmi afişi oldu.
Diğer önemli bir eğitim faaliyeti, 12. festivalden bu yana yürüttüğümüz açık caz orkestrası atölyesi. İtalya Konsolosluğu’nun desteğiyle yapıyoruz. Konser vermek için gelen İtalyan gruplar konserin ardından bir açık caz atölyesi çalışması yürütüyorlar. Onun dışında caz konulu seminerler, söyleşiler yapıyoruz. Festivale katılan diğer topluluklarla da atölye çalışmaları yürütüyoruz.
Festivaller dışında yıl içinde Akademi İKSEV dahilinde ustalık sınıfları gerçekleştiriyoruz. Geçen sene İzmir Festivali kapsamında dünyanın önemli dans topluluklarından Martha Graham Dance Company ile gerçekleştirdiğimiz Panorama projesi vardı. Ardından İzmir ve Antalya’dan 2 dansçıyı burslu olarak New York’a Martha Graham Dance Topluluğunun okuluna gönderdik. Yine geçen sene Tuncay Yılmaz ve Dora Schwarzberg ile keman ustalık sınıfı gerçekleştirdik. Yıl içinde seminerler ve atölyeler de düzenliyoruz.
2 yılda bir kurucumuz Dr. Nejat Eczacıbaşı adına ulusal beste yarışması düzenliyoruz çağdaş bestecileri desteklemek adına.
İKSEV 2011 yılında MÜZİKSEV’i kurdu; geleneksel Türk sazlarını sergilediğimiz özel bir müze. Güner Özkan’a ait bir koleksiyon. Sergilenen enstrümanların seslerini ipoddan dinleyebiliyorsunuz.
İKSEV, Avrupa için Festivaller, Festivaller için Avrupa (EFFE) projesinin Türkiye temsilcisi. EFFE, Avrupa’daki irili ufaklı kültür sanat festivallerine görünürlük kazandırmak ve onları belli bir platformda bir araya getirmeyi amaçlıyor.
İzmir Avrupa Caz Festivali’ne dönecek olursak programa baktığımızda caz konserlerinin yanı sıra fotoğraf sergisi, film gösterimi, moda-tasarım buluşması, cazlı öğle kahveleri ile tüm İzmir’e yayılmış adeta İzmir’i kucaklayan bir festival görüyoruz. Belli bir tema etrafında mı kurguluyorsunuz caz festivalini ve festivalde bizi neler bekliyor?
Caz festivali Avrupa cazını baz alıyor. Caz çok geniş bir alan, göçebe bir müzik; belki de belli bir coğrafyaya sınırlamak ruhuna aykırı ama, diyebiliriz ki Amerika’dan sonra cazın en çok sahiplenildiği, bir ekole dönüştüğü yer Avrupa. Bu yüzden biz Avrupa cazının müzisyenlerini festivalimize konuk ediyoruz. İzmir’deki ve İstanbul’daki konsolosluklar ve kültür ofisleriyle partnerlik kurup destek alıyoruz.
Festival programında bu yıl 10 konser, 2 sergi, 6 film gösterimi, bir seminer, bir söyleşi, 4 atölye çalışması var. Ayrıca, açık etkinlikler başlığı altında anons ettiğimiz fotoğraf sergisi, fanzin atölyesi, fuaye konserleri, tasarım pazarı, cazlı öğle kahvesi gibi değişik etkinlikler söz konusu. Bu yıl İtalya, Fransa, Lüksemburg, Polonya, Avusturya, Slovakya, İsviçre ve Türkiye’den sanatçıları ağırlıyoruz.
Sizce bu yılki festivali önceki yıllardan ayıran nedir?
Festival 1993’te Avrupa caz günleri olarak başlamış. Daha sonra içeriğini ve süresini geliştirerek festival formuna dönmüş. Bu yıl farklı bir projeyle açılış yapıyoruz. Avrupa cazının sayılı trompetçilerinden biri Erik Truffaz ve Türkiye’ye çok sık geliyor. Kendisinin 2 piyano ve trompet için bestelediği, İstanbul’a olan sevgisinden esinlendiği Taksim eserinin dünya prömiyeri gerçekleşecek festival açılış konserinde. Birlikte sahne alacağı piyano ikilisi ise Ufuk-Bahar Dördüncü. Bu anlamda cazın klasik müzikle buluştuğu farklı bir proje. Birinci bölümde Taksim seslendirilecek, ardından Erik Truffaz Quartet programını sunacak festival izleyicilerine. Bu açılış konserinden hareketle festival danışmanımız Francesco Martinelli liderliğinde her yıl gerçekleştirdiğimiz seminerin konusunu bununla ilintili seçtik. Klasik ve caz ne kadar yan yana gider, flört eder hoş bir başlıkla tartışacağız: “Caz & Klasik Müzik: Ayrı Siyam İkizleri mi?”.
Bu yıl programda farklı olarak gördüğüm açık etkinlikler. Biraz açık caz orkestrasından esinlenerek bu adı koymayı uygun gördük. Herkese açık olmasının yanı sıra, etkinliklerin ücretsiz olmasının da isimle bağlantısı var.
Açık caz orkestrası nasıl gündeme geldi? Kimler katılabiliyor?
Müzisyenlere açık bir etkinlik. Fikir de şöyle ortaya çıktı. Provalar sırasında ya da sound checklerde genç müzisyenler izlemeye geliyordu. O yıllarda İzmir’de konservatuar düzeyinde bir caz eğitimi ne yazık ki yok. Caz müziğiyle ilgilenen genç müzisyenler için provaları izlemek büyük avantaj. Soru sormak, sahneye gelip müzisyenlerle konuşmak istiyorlar. Siena Caz Vakfı ve Francesco Martinelli’nin desteğiyle açık caz orkestrası atölyesi oluşturmaya karar verdik. Atölye tüm enstrümanlara açık; belli bir repertuarı takip edebilecek 15-30 yaş arası müzisyenler katılıyor. Orkestrasyonumuz da biraz farklı. Çalışma sırasında ve konserde 4-5 davulcuyu bir arada görebiliyorsunuz. 3 günlük atölye çalışmasının ardından açık caz orkestrası final konseri veriyor ve bu konser festival kapsamında en ilgi çeken konserlerden biri oluyor. Bu anlamda caz festivalinin eğitim ayağı son derece önemli.
2 genci bursla İtalya’ya eğitime yolluyoruz. Bugüne kadar 21 genç İKSEV bursundan yararlanıp Siena ve Torino’daki ustalık sınıflarına katıldı.
Açık etkinlikler ile caz festivali yaratıcılığı pek çok alanda destekliyor; amaçladığınız da bu muydu?
Her yıl İzmir’de Mart ayında 2 hafta süreyle gerçekleşen konserler serisi var. Bununla ilgili daha farklı etkinlikler de olsun, daha farklı alanlarda uğraşan insanları buralara nasıl çekebiliriz diye düşünüp, sürekli işbirliğinde olduğumuz, başka yaratıcı etkinliklerle ilgilenen paydaşlarımızla bağlantıya geçip açık etkinlikler dizisi yaptık. Bu yıl 3.sü gerçekleşecek moda, tasarım ve müzik konulu Rendezvous etkinliğinin teması caz olacak, müzik değil. 22 Mart’ta İzmir’den hatta İstanbul’dan tasarımcıların katılacağı, farklı işlere kanalize olmuş gençlerin ürünlerini tanıtabileceği, insanların bunları paylaşıp dahil olabileceği tüm gün sürecek bir etkinlik caz festivali içerisinde gerçekleşecek Edit Kafe’de.
Yine çok ilginç olduğunu düşündüğüm fanzin üretim atölyesi var: Jazzine. Fanzin biliyorsunuz son zamanlarda aykırı olması nedeniyle de insanların ilgisini çeken, farklı kesimleri yakalayan bir dergi formatı. İzmir’de İçerik dergisini çıkaran ekip, akademisyen ağırlıklı bir grup. Onlarla konuşmalarımız sonucu caz festivali kapsamında cazla ilgili bir fanzin atölyesi oluşturmaya karar verdik. 3 üniversiteden 21 tasarım öğrencisi atölyeye katılacak 7-8 Mart tarihlerinde. Jazzine atölyesi açık caz orkestrasının provaları ile aynı tarihlerde aynı yerde, İKSEV binasında gerçekleşecek. Çünkü amaç caz ve grafik bölümünün birbirlerini nasıl etkilediğini görmek. Genç tasarımcılar atölye çalışmasına girip çıkacak, biraz caz müziğinden etkilenmeye çalışacak; onlara ne ifade ediyor, ne tür yaratıcı duygular tetikleniyor bu müzikle beraber; bunları keşfetmeye ve grafik olarak ifade etmeye çalışacaklar. Bu grafik çalışmalarından jazzine dergisi hazırlanacak. Bu dergiden 1000 adet basmayı planlıyoruz. Bu dergi de diğer açık caz etkinliklerinden biri olan 14 Mart’taki fuaye konserlerinde izleyicilere dağıtılacak.
Bu anlamda açık etkinlikler festivalin ayrıcalıklı bölümü. Fuaye konserleri diğer bir açık etkinlik. 14 Mart’ta akşamki Mateusz Smoczynski Quintet konseri öncesi gerçekleşecek. Düşündük ki insanlara yine aynı konser mekanında, henüz salona geçmeden kendilerini daha rahat hissedebilecekleri bir ortam oluşturalım; dilerlerse sıkılana dek ya da keyif alıyorlarsa sonuna dek izleyebilecekleri, çocukları konuşmaya başladığında belki çok sıkılmayacakları, bir şeyler için kalkıp tekrar geri gelebilecekleri keyifli, daha rahat bir alan yaratmayı düşündük ve fuaye konserlerini planladık. İzmirli iki grup Yaşar Üniversitesi Jazz Quartet ve Yavuz Darıdere Hammond Groove Band fuaye konserlerimizin bu yılki konukları.
Fuaye konserlerinden önce aslında Cazlı Öğle kahvemiz var. İzmir’de 30 yıldır ödün vermeden sadece plak satan bir mekan var: Panda Müzik. 14 Mart’ta orada kahve eşliğinde kayıtlardan, neden insanların hala plak almak istediğinden, caz müzisyeni neler dinler gibi konular etrafında konuşacağız. Radyo yapımcısı ve İzmir Caz Derneği kurucusu Demir Pekel ve yine İzmirli müzisyen Oğuzcan Özcanlı bizlerle olacak.
Festival programı İzmir’i ve İzmirli’yi her yönden kucaklıyor. Tasarımcısını, plak satan dükkanı unutmamış; yatay paylaşımı artıran bir program olmuş. Sizi ve tüm ekibi kutlamak isterim.
Bir etkileşim olsun kentte istedik; festival kapsamında arka arkaya bu yoğunlukta etkinlikleri ilk kez yapıyoruz. İyi olacağını düşünüyorum ben.
Açık etkinliklerden bahsederken festivalden bir gün önce kapılarını açacak olan bir fotoğraf sergimiz var 1462 Contemporary Art Gallery’de; Caz ve fotoğraf denince akla gelen isimlerden Aykut Uslutekin’in sergisi 4-14 Mart tarihlerinde açık olacak.
Festival, şehrin sanatla ilgilenen diğer aktörlerini festival seyircisi ile tanıştıran, kaynaştıran çok güzel buluşmalar gerçekleştiriyor. Bir yandan yeni bir sanat galerisi tanıtılıyor, 30 yıllık plak satan bir işletme gündeme geliyor.
Aslında çok doğru. Pek çok insan farklı alanlarda yaratıcı işler yapmaya çalışıyor. Bunu belli bir tema etrafında belli bir tarihte toplamak herkes için güzel; festival açısından kentte bir etkileşim yaratmak çok avantajlı.
İKSEV’in başta belirttiğiniz, bulunduğu kenti kültür ve sanat aracılığıyla tanıtma misyonuna da uymuş bu tarz.
Evet bu çok güzel. Birlikte çalıştığımız paydaşlarımıza festival aracılığıyla görünürlük kazandırmak da güzel ve onlara avantaj sağlıyor çünkü İzmir Avrupa Caz Festivali, Europe Jazz Network üyesi. Uluslararası bir networke dahil bu festivalin kapsamında bu tarz etkinliklerin olması önemli bir görünürlük diye düşünüyorum ki zaten görüştüğüm, konuştuğum herkes bu çağrıya çok sıcak cevap verdi.
Bizim 13 yıldır süren resmi afişimizi belirlediğimiz bir afiş yarışmamız var ve sergisi Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde festival süresince açık olacak.
Ayrıca, bu yıl yine farklı olarak 7 Mart’ta Fransız Kültür Merkezi’nde Cine-Jazz Maratonu yapıyoruz ve bu da bir açık etkinlik. Caz tarihi açısından yapıtaşı olmuş filmlerden güzel bir seçki hazırladığımızı düşünüyorum. Beş seans arka arkaya, hepsini seyreden olacak mı bilmiyoruz.
11 Mart’ta yine açık etkinlikler kapsamında caz ve klasik müzik semineri var.
Açık caz orkestrasının dışında Mateusz Smoczynski Quintet ve Hanka Greusova & Ondrej Krajnak Duo’nun atölye çalışmaları olacak.
20 Mart’ta Batu Akyol’un Türkiye’de caz belgeselinin gösterimi var. Arkasından da radyo programcısı Umit Tunçağ ve yönetmen Batu Akyol ile bir söyleşi olacak.
Sizi bu programda en çok heyecanlandıran etkinlik ya da konser hangisi diye sormak istiyorum ama seçimin çok zor olduğunun da farkındayım.
Zor bir soru gerçekten. Program hazırlamaya çalışmak çok farklı kıstasları olan bir şey. 13 yıldır festivalin koordinatörlüğünü yapıyorum. Festivaller insanlara yıllar sonra bile hatırlayacakları çok farklı deneyimler sunar. Örneğin ben 17 yaşında Efes Antik Tiyatro’da izlediğim Sting konserini unutamam ve o zaman deselerdi ki Ceyda sen ileride bu konseri düzenleyen vakıf için çalışacaksın, inanmazdım. Ama oradan bakınca, ben hala o anki heyecanı taşıyabiliyorsam, bu farklı bir deneyim.
Festival bir harita sunuyor ve insanlar farklı yollardan yürüyebiliyor; kimini beğeniyor, kimini beğenmiyor. Bir program hazırlamak gerçekten zor, pek çok detayı düşünmek lazım; o yüzden şimdi programa bakınca ben her şeyi beğeniyorum.
Yine de 12. festivalden beri hep içinde olduğum, provalarını, sahnede sunduğum Açık Caz Orkestrası final konseri benim için çok ayrıcalıklı. Çünkü aralarında birlikte çalmış müzisyenler olsa da genellikte hiç birlikte çalmamış bir grup genç; farklı müzikal geçmişleriı, farklı beklentileri var. Üç gün inanılmaz bir efor sarf ediliyor; günde altı saat çalışıyorlar bu binada. Gerçekten dört gözle beklediğimiz bir kakafoniyle başlıyor herşey. Sonunda harika bir şey çıkarıyorlar. O enerjiye, o birlikteliğe şahit olmak, içinde olmak benim kişisel olarak çok keyif aldığım bir deneyim. O yüzden açık caz orkestrasının yeri ayrı benim için.
Festivali gerçekleştiren ekipten bahsetmenizi rica etsem.
İKSEV’de yardımcı personel, sosyal medya-tanıtım, protokol-bilet, muhasebe-idari işler, basın-halkla ilişkiler, festival koordinatörü ve Vakıf Başkanı dahil 10 kişilik sürekli bir ekibiz. Festival zamanları çoğalıyoruz elbette!
Daha büyük bir kadro bekliyordum açıkçası. Bu güzel, zengin programı İzmir’e ve bizlere sağlayan İKSEV ekibine teşekkür ederiz.
http://www.iksev.org/tr/caz-festivali/program