A password will be e-mailed to you.

 

Sosyal medyada büyük gündem olan Depp/ Heard davasında, Heard bir nevi istenmeyen kişi ilan edilirken, mahkemede rahat tavırlarıyla dikkat çeken Depp büyük bir sempati kazanarak desteklendi. Peki bu desteğin arkasında bir cinsiyetçilik yatıyor mu? Depp’e duyulan sempati ile Heard’a duyulan antipatinin sebebi sadece mahkemede yaşananlar ve Depp’in kariyeri mi? Bu yazımızda, dünya gündemini adeta sarsan bu davayı toplumsal cinsiyet perspektifinden inceleyeceğiz.

 

Tüm dünyanın konuştuğu ve adeta bir sitcom dizi tadında takip ettiği Johnny Depp ile eski eşi Amber Heard arasındaki aile içi şiddet davasında jüri, 2 Haziran 2022 tarihinde kararını verdi ve Amber Heard’in, aile içi şiddete maruz kaldığını ileri süren Depp’e hakaret ettiği sonucuna vararak 15 milyon dolar tazminat ödemesine hükmetti.
Heard ile Depp arasında her şey, 2015’te yaşanan evliliklerinin ertesinde başlıyor. Evliliklerinin 15. ayında Heard Depp’e boşanma davası açıyor ve Depp’in kendisini ilişkileri boyunca fiziksel olarak istismar ettiğini de ileri sürerek geçici uzaklaştırma kararı çıkartıyor. Daha sonra taraflar -her ne kadar yeminli ifadesinde Heard şiddete uğradığını söylese de- Heard’ın uzaklaştırma emri talebini geri çekmesi şartıyla 7 milyon dolar tazminat alması noktasında anlaşmaya varıyor. Sonrasında, 2017’de boşanma davası sonuçlanıyor. Boşanmanın ardından sular biraz durulmuş gibi gözüküyor, ancak Heard’ın Washington Post için 2018’de kaleme aldığı bir makalede kullandığı ifadeler dolayısıyla -her ne kadar makalede Depp’in adı geçmese de- Depp Heard’a makaleyle ilgili olarak, 2019’da 50 milyon dolarlık bir karalama davası açıyor. Makalede kullanılan ifadelerin, kariyerini tehlikeye attığını savunan Depp, Heard’ın “ev içi şiddetin kurbanı değil faili olduğunu belirtiyor. Bunun akabinde, Heard da 2021’de Depp’in açtığı davaya karşı, 100 milyon dolarlık bir “karalama” davası açıyor. İşte Heard’ın 15 milyon dolar tazminata mahkûm edildiği karar bu iki davanın sonucunu belirliyor.

Eşini döven adam?

Johny Depp’in yaşanan bu olaylar neticesinde, kariyerini tehlikede görmesi makul görünüyor, zira 2018 yılında İngiliz The Sun gazetesinin Depp’i “eşini döven adam” olarak niteleyerek yaptığı haber sonrası, Depp’in açtığı “yayın yoluyla hakaret” davası, 2020 yılında aktörün aleyhine sonuçlanmış ve kullanılan ifadenin meşru olduğu tasdiklenmişti.

Bu olayın ertesinde, Depp Fantastik Canavarlar 3: Dumbledore‘un Sırları filmindeki karanlık büyücü Gellert Grindelwald rolünü kaybetmiş ve kariyerinin tehlikeye girdiğini belirtmişti. ABD’deki Depp’i haklı çıkartan karar sonrası, Depp’in yaptığı “Jüri bana hayatımı geri verdi, müteşekkirim” ifadesi de bu kapsamda değerlendirilmeli ve aktör için belki de linç kültürüne karşı bir zafer anlamına geldiği gözden kaçırılmamalıdır.

Kadının beyanı esastır

Bu dava sırasında Depp lehine özellikle sosyal medyada gösterilen yoğun destek, Hollywood tarafından peşi sıra gelen Depp’i aklayan açıklamalar, Kate Moss’un Depp lehine mahkemede tanıklık yapması ve Amber Heard’ın adeta yalnızlaştırılması, bize, bu davanın arkasında başka değişkenlerin yattığını gösterir nitelikte. Özellikle sosyal medyada, Heard’a karşı adeta bir linçe dönüşen Depp’e koşulsuz destek, cinsiyetçiliğin hala hüküm sürdüğünü gösteriyor, zira olayı tam olarak kavramamış, İngiltere’de Depp aleyhine verilmiş kararın farkında olmayan binlerce insan, Depp’e oyunculuğuyla da koşut olarak duydukları sevgi ve belki de Metoo Hareketi’ne ve “Kadının Beyanı Esastır” ifadesine karşı besledikleri ataerkil nefret ya da bilinçaltında baskıladıkları öfkeyle beraber bir cinsiyetçi ikiyüzlülük örneği sergiliyorlar. Zaten mahkemenin sosyal medyanın etkisinde kalarak böyle bir karar verdiği iddialarının ardında da bu gerçeklik yatmakta. Depp’in Heard’a şiddet göstermesi ya da göstermemesi bir yana, İngiltere’de Depp aleyhine alınan mahkeme kararının ve hâlihazırda görülen mahkemenin mevcudiyetine rağmen, yapılan birçok paylaşım yoluyla Amber Heard küçük düşürüldü, kamuoyu desteğini kaybetti ve adeta linç edildi. Bu da popüler kültürle bağlantılı olarak linç kültürünün cinsiyetçilikle birleşmiş örneğini gözler önüne serdi. Depp Heard’a şiddet göstermiş olsun ya da olmasın, Amber Heard aleyhine oluşturulan negatif algı belki de kadınların “rövanş” almaya başladığını düşünen ataerkinin bir çığlığıydı ve tüm dünya bir cinsiyetçi ikiyüzlülük örneği sergiledi.

Bu örnek bize aynı zamanda, cinsiyetçi ikiyüzlülük bağlamında, tutum ve pratik arasındaki farkın hoş olmayan bir görüntüsünü ve baskılanmış duyguların, dile getirilemeyen düşüncelerin, meşru addedilen bir olay üzerinde dışavurumunu sunar. Kadın hareketinin elde ettiği kazanımlar neticesinde, söylemde cinsiyetçilik azalmış, kadın erkek eşitliğine inanmama ayıplanır hale gelmiştir, ancak bu dava örneğinin de gösterdiği gibi, pratikte bu uygulan(a)mamakta ve toplumsal cinsiyet eşitliği içselleştirilememektedir. Depp lehine gelişen rüzgârla da birlikte oluşan suni meşru zeminle beraber baskılanan duygular ve düşünceler kendine açığa çıkma alanı bulmuş ve cinsiyetçi ikiyüzlülük ayakta alkışlanmıştır.

“Ölen Metoo hareketi değil, sistemin ta kendisi

Şu an baktığımızda, Amerikan toplumunun ve yasalarının ataerkil yapısı bir zafer daha kazanmış gibi gözükmekte. Dava neticesinde MeToo hareketinin zarar gördüğüne ve güç kaybettiğine dair yaşanan tartışmalar da bunu kanıtlar nitelikte. Özellikle davayı yakından takip eden avukatlar dava sonucunun Metoo hareketine etkileri konusunda ikiye bölünmüş durumdalar. Örneğin Amerika’daki Ain & Bank Hukuk’un müdürü Sarah Mancinelli, Heard’e karşı oluşturulan negatif algının MeToo hareketi üzerinde olumsuz etkisi olacağı noktasında endişelenmekte: “Johnny Depp için çok olumlu ve onun için (Amber Heard) çok olumsuz olan medya ve halkın ilgisi, MeToo’ya karşı bir tepki gibi hissettirdi.”

Yine de, Metoo hareketinin kurucusu olan Tarana Burke, davanın sonucunun hareketi tehlikeye atacağına ve hareketin sonunu getireceğine inanmamakta. Twitter’dan yaptığı açıklamada hareketi değil sistemin kendisini eleştirmekte: “Ölen Metoo hareketi değil, sistemin ta kendisi”. Burke burada yukarıda bahsettiğimiz Amerikan toplumunun ve yasalarının ataerkil yapısından yakınmakta ve Metoo hareketinin bu sistem içinde, sistemi de dönüştürerek var olmaya devam edeceğini savunmakta. Kuşkusuz, davanın Metoo hareketine etkilerini görmek için biraz daha beklememiz gerekmekte…

Özetle, bu davanın bütününde önemli olan Depp’in şiddet uygulaması ya da uygulamaması değildi, burada önemli olan bastırılmakta olan, tutuma yansıyan ama pratiğe dökül(e)meyen cinsiyetçiliğin tezahürüydü. Bu davanın öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan olaylar bize cinsiyetçi ikiyüzlülüğün kolay aşılamayacağını göstermekte…

 

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 09:27:12