Budapeşte izlenimleri… Şehir çok mu depresif?
Budapeşte, Macaristan’ın başkenti, Tuna nehrinin ortadan ikiye böldüğü yaklaşık iki milyon nüfuslu şehir: Buda sağ yaka, Peşte ise sol yaka anlamına geliyor. Geçtiğimiz günlerde yolumu Budapeşte’ye düşürdüm. Orta Avrupa’nın Berlin’den sonraki en büyük başkenti meğerse Budapeşte’ymiş, ancak inanın ki tam bir hayal kırıklığı.
Havalimanına varır varmaz soğuk, biçimsiz, çirkin bir mimariyle karşılanıyorsunuz. Uzun polis kontrolünün ardından ülkenin en büyük kentine! doğru yol alıyorum.
Etrafta kimsecikler yok, yollar bomboş.
Kentin merkezine varıyorum, otelime yerleşiyorum, sonra ver elini Budapeşte! Gezmek ne mümkün, hava eksi 18 derece.
Şehir küçük, merkezi bir yerde kalıyorsanız taksiye gerek yok.
Eski komünist rejimlerden kalma elektrikli otobüslerin varlığıyla ilk defa Budapeşte’de karşılaşıyorum ve şaşırıyorum. İstanbul’la benzerliği, sistemin isimlerinin aynı olması: METROBUS!
Şaşkınlıklarımın ardı arkası kesilmiyor: Şehir depresif, insanlar depresif… Havadan mıdır, sudan mıdır anlayamadım.
Konuştuğum insanlara göre bunun temel nedeni ekonomik, ülke fakir, insanlar fakir. Doktor ücretlerinin aylık 350 euro olduğunu söylüyor bir arkadaşım, şaşırmamak elde değil.
Ülkenin geçmişinde uzun yıllar Osmanlı hakimiyeti olduğundan isimler ve yemeklerin benzerliği insanı şaşırtmıyor. Bir yeniçeri yemeği olan "gulaş" yani "kul-aşı" ülkenin en ünlü yemeklerinden, leziz ancak aşırı derece sıcak, yiyebilmemiz için uzun süre beklemeniz gerekiyor.
Gece restoranlar açık ancak kalabalık yok.
İnsanlar gece dışarı çıkmaya en erken bir buçukta çıkmaya başlıyorlar, sabah altıya kadar mekanlarda kalabilmek mümkün.
Sanat ortamı fazla gelişmemiş, göre göre Z’Art Galeria’yı görebildim. Fakat şehri hemen hemen her yerinde heykel sanatının güzide örneklerini görebilme şansınız var.
Eğer bütün Avrupa’yı gördünüz ve yapacak işiniz yoksa Budapeşte’ye gidebilirsiniz, yoksa kesinlikle no no no!