İlber Ortaylı – cahillik ilişkisiyle büyük fırtına kopardılar; herkesi önüne katıp sürükleyen bir fırtına… Geçen hafta sonu, Danıştay töreninde yaşanan hayli gerilimli vukuatla birlikte rüzgar tekrar yüzümüze vurdu… Bildiniz; hani şu alt tarafına kırmızı bant çekilip üzerine diyalog yazılan fotoğraf karelerinden, mizahın zirvelerinde gezinen caps ‘sanatından’ bahsediyoruz.
Önceki hafta sonu… Danıştay’ın kuruluş yıldönümü töreninde Başbakan Erdoğan, kürsüdeki Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun konuşmasına fevkalade sinirlenince herkes büyük merakla ekranlarını açıyor; onun asabiyetine ve az rastlanır bir sahneye gülüyor, kızıyor, hak veriyor, endişeleniyor. Tweet atıyor, atacağı tweet’i düşünüyor… Nasıl olmasın: Kürsüde konuşanı azarlayan bir Başbakan, onu sakinleştirmeye çalışan bir Cumhurbaşkanı, herkes gerginken yüzünde gülümsemesi eksik olmayan bir Cumhurbaşkanı ve yine, Başbakan’dan işareti alınca onunla birlikte salonu terk eden bir Cumhurbaşkanı… Malzeme altın madeni gibi; caps’ler birbiri ardına sosyal medyaya düşüyor, yığınla retweet alıyor, haber sitelerinde galeri olarak kullanılıyor. Bu caps’lerin neredeyse tamamının Erdoğan’ı ve Gül’ü eleştirdiğini söylemeye gerek var mı? Özellikle Gezi eylemleriyle birlikte patlayan mizahın mirasçısı olarak ele alınabilirler. Ya da Freud’un teorileştirdiği biçimiyle; insanların korku, otorite karşısında zihinsel üstünlüğü sağlamak için başvurdukları mizahın temsilcileri olarak görülebilirler.
BİR SANAT AKIMINDAN DAHA NE BEKLENİR?
Sanırım birer sanat eseri olarak görülmeleri de üzerinde hemfikir olunamayacak şey değil. Zeka, yaratıcılık… Eleştiri… Kendi halinde bir gencin elinden çıkıp; içinde bulunduğu durumla dalga geçmek isteyenlerin yaygınlaştırmasıyla etkili bir muhalefet aracına dönüşebilen mizah… ‘Sanat onun için midir, bunun için midir? Kime hitap eder, nerede satılır? Yok efendim kimlerin yapmaya hakkı vardır?’ gibi yukarıdan bakan sorulara aşağıdan atılan bir tokat… İnsan bir sanat akımından daha ne ister ki?
GİZEMLİ SANATÇIYA SAYGIMIZ SONSUZ
Fakat bu arada o ‘kendi halindeki gencin’ kim olduğu genellikle merak edilmez. Onu bulamayacağımızı, bencillik çağında yaşamamıza karşın ismini duyurma kaygısı taşımadığını her nasılsa biliyoruzdur. Bir çırpıda ürettiği caps’i twitter’daki, facebook’taki onca kişinin beğenisini kazanıp önümüze düştüğünde, “Vay fırlama, çok iyi yapmış” diyerek sanatçıya saygımızı sunmakla yetiniriz mesela.
“AH KEŞKE O CAPS’E İMZAMI ATSAYDIM”
Sahiden, o sanatçı, caps’inin yüzlerce, binlerce, milyonlarca kez tıklandığını, paylaşıldığını gördüğünde “Keşke şunun bir yerine imzamı iliştirseydim, şimdi havamı atardım” diyor mudur acaba? Sorunun yanıtını Onur Çağrıcı’nın hikayesinde bulabiliriz. 1989 doğumlu, İzmir’de yaşıyor. Üniversitede akademisyen; alanı yazılım mühendisliği… Müzikle uğraşıyor, internette bestelerini yayınlıyor. Cem Yılmaz’ın esprileriyle büyümüş ve halen onun bir hayranı. İzmir’deki Gezi eylemlerine katılmış. Çevresinde esprili biri olarak tanınıyor… Daha fazla uzatmayalım. Bu yılın ilk günlerinden birinde, ofiste arkadaşlarıyla birlikte caps yaparak eğlenirken, gözlerini kısıp karşısındakine manalı bakış atan bir Profesör İlber Ortaylı fotoğrafının altına kırmızı bantı çekip, “Hâlâ mı konuşuyo o?” sözlerini yakıştırmış. Arkadaşlar beğenince ‘cahillik’ temalı caps’lerin devamı gelmiş. Gerisini biliyorsunuz; memlekette esen İlber Ortaylı caps’leri fırtınası… O caps’leri ilk kez üretip yayanlardan, bunun için anonim bir facebook grubu açan kişilerden biri kendisi.
“ÇILGINLIĞIN PARÇASI OLDUĞUM İÇİN MUTLUYUM”
O kadar çok kişinin paylaşacağı, İlber Ortaylı caps’leri furyasının başlayacağını aklının ucundan bile geçmediğini söylüyor. Aklından geçmeyen diğer bir şey, bu caps’leri sayesinde ün yapmak… Bir hareketin, büyük bir eğlencenin, çılgınlığın parçası olduğu için fazlasıyla mutlu olduğunu, manevi tatmin yaşadığını anlatıyor. İlginç bulduğu bir şey, bu caps’leri nedeniyle aldığı bazı tepkiler; Ortaylı’ya hakaret ettiğini düşünenler, kendisini terör örgütü üyeliğiyle suçlayanlar…
600 BİN CAPS ÜRETEN 230 BİN KİŞİLİK KULÜP
ABD’de yaygın olan ‘meme’ kültürüne (Aklınıza Türkçedeki ‘meme’ gelmesin. Bu ‘meme’ye Türkçe karşılık şu ana kadar bulunmuş değil. Üzerine beyaz yazı iliştirilmiş esprili görseller…) benzemekle birlikte orijinal, bizzat Türkiye’den çıkmış bir akım caps furyası. İsmi, ‘görüntüyü yakalamak’ anlamındaki ‘capture’ kelimesinin kısaltılmasından üretilmiş. İnci Sözlük forumundaki gençler tarafından, başlangıçta erotik fotoğraflar paylaşılarak icat edilmiş. Yaygınlaşınca 2010’da İncicaps forumu kurulmuş. Şu ana kadar 230 bini aşkın kişi, 600 bini aşkın caps üretmiş. Günde 90 bin ziyaretçi, Facebook’ta 3.5 milyon takipçi… Bu forumdaki caps’lerin özelliği üzerlerinde rumuzlardan oluşan imzaların yer alması. Üyeler caps’lere puan veriyor, en beğenilen caps’ler, en iyi caps’çiler belirleniyor.
‘İMZA ATMAK YA DA ATMAMAK’, ‘OLMAK YA DA OLMAMAK’…
Sanırım anlaşabiliriz; ‘İmza atmak ya da atmamak’, kesinlikle ‘Olmak ya da olmamak’ anlamına gelmiyor. Bir hikaye; 1960’larda şehri ikiye bölen Berlin Duvarı yükselirken, üzeri bu durumu protesto eden graffiti’lerle bezenmişti. Ortak bir ideali, umudu işaret eden imzasız graffitiler… Aynı on yılın sonunda, daha uzaklarda bir yerlerde, bir postacı New York sokaklarını ‘Taki
GALERİLERDE SERGİLENECEK Mİ?
Caps’lere dönelim… Geleceğe kalacaklar mı, mesela galerilerde sergilenecekler mi, asabiyetinden geçilmeyenlerle dalgasını geçmeyi sürdürecekler mi? Elbette zaman gösterecek. Fakat rüzgarı dinmemişken; bu fazlasıyla demokratik, herkese kapısı açık olan sanat hareketine katılmanın, eğlenmenin önünde bir engel yok.