Bu yaz sayfiyeleri çok andık. Şimdi de Merve Kayan ve Zeynep Dabak’ın ‘Bu Sahilde’ adlı kısa filmi üzerinden bakıyoruz sayfiye yaşamına.
Sayfiyeler..
Geleneğimizin bir parçasıdır onlar. Modernite bu kültüre dahi sinmiş olsa da her şeye rağmen devam ediyor bir şekilde yaşamaya, yaşatılmaya..
Merve Kayan ve Zeynep Dabak. Genç yaşta başarılı işlere imza atan ve 2005 yılından bu yana beraber çalışan iki yönetmen onlar. ‘İstanbuldepo,’ bu iki yönetmenin ‘Bu Sahilde’ adlı kısa filminin gösterimine ve ardından bir de söyleşiye ev sahipliği yaptı.
‘Bu Sahilde’ Erikli kasabasında geçen, bir yaz döneminde Sayfiye hayatının gündeliklerini ve rutinliğini ele alan, oradaki insanların iç dünyasından ipuçları veren belgesel türünde bir yapım. Yapımı iki yaz sürdü. 2008 ve 2009 yaz ayları.
Film gösterimi başlıyor ve filmin başında Ebru Yaşar’ın ‘Bu Sahilde’ şarkısı çalıyor. İnsanı adeta 90’lı yıllara götürdüğünü söylemek yanlış olmaz herhalde. Film son derece akıcı bir şekilde ilerlerken aynı zamanda insana sanki kendisini izliyormuş hissi veriyor. Küçük çocukların akşam pazarında dövme yaptırma isteğinden, kahveleri andıran eğlence mekanlarında futbol maçı izlemeye; sinek ısırmasında gösterilen tepki ve ‘ölümüne’ kaşıma durumundan, sahilde güneşin altında ‘bronzlaşma’ gayretine kadar her sahnede kendini izlediğini hissediyor insan. Bu açıdan gayet başarılı gerçekten. Aynı zamanda film müzikleri de bir muziplik katma edasıyla hazırlanmış adeta.
Film gösterimi bitip yönetmenlerin etrafında yarım daire yapıldıktan sonra söyleşi başlıyor. Zeynep Dabak’ın film hakkındaki girizgahının ardından ‘Dayanamayıp soracağım. Siz ne çekmek için gittiniz oraya?’ diye bir soru yöneltiliyor yönetmenlere. Zeynep Dabak devam ediyor bu soru üzerinden.
"Yazlık fikri üzerine konuşuyorduk. Erikli ise ilgimizi çekiyordu. Kanalizasyon yeni gelmiş, çok fazla otel yapılmamış bir yerdi. Aynı zamanda Istanbul’dan çok fazla giden olmaz, daha lokal bir yer." dedi. Merve Kayan ise yazlıkla ilgili bir film çekmek istediklerini ve niyetlerinin orayla ilgili belgesel yapmak olmadığını söyledi.
Kurgu aşamasından bahsedildiğinde ise her gün tekrarlanan ve rutin şeyler üzerine bir şeyler kurmanın doğru olacağına inandıklarını anlıyoruz başarılı yönetmenlerin sözlerinden. Bu süreçte hayatın basit detaylarını çok şiirsel bir dille anlattığı için Ah Muhsin Ünlü’nün şiirlerinden de istifade ettiklerini dile getirdi Merve Kayan.
Diğer yandan, sayfiye kültüründe ve hatta filme de yansıyan kısmında temel nokta; boş zamanda yaratılan rutin. Yönetmenler bu rutini sıkça dile getirdi ve bunun üzerine bir şeyler koyduklarının altını çizdiler. Bu rutini anlatmak için ilginç bir örnek verdi Zeynep Dabak: "Kandil gecesi gazinoda eğlence varken kimse içki içmedi neredeyse. Herkes çay içiyordu o gece. Hatta o kadar ki bir masanın üzerindeki 6 aylık bebek bile biberonla çay içiyordu."
Sanırım bu emsal, bu durumu en iyi şekilde ortaya koyuyor.
O eğlence mekanlarından birinde sahneye çıkan ve filmde de gösterilen biri var. Bir trans birey:Cano
Dabak Canoyla tanışmanın ilginç ve hoş bir his olduğunu söyledi. İnsanların orada bir aile olarak bulunduğu için Cano’ya mesafeli durduklarını ve aynı zamanda da pür dikkat onu izlediklerini ve dinlediklerini ifade etti. Bu yazlık mekanlarda bilhassa Türk toplumunun sosyo-psikolojik olarak anlaşılması için değerli bir ipucu olarak gördüm bu tahlili ve buradan da paylaşmak istedim.
Söyleşinin sonuna doğru Mavi Dalga ile Bu Sahilde arasındaki benzerlikten bahsedilince Dabak, "Yola çıkma niyetimiz benzerdi. Oranın gündeliğini, rutinini anlatmak" dedi ve Mavi Dalga’da 70 kişilik bir ekiple çalışınca Bu Sahilde’nin yapımında kendilerini daha özgür hissettiklerini sözlerine ekledi.
Yazıya Tanıl Bora’nın derlemesini yaptığı Sayfiye: Hafiflik Hayali kitabından bir kısımla son verelim.
‘Depo’daki sergide de yer alan bir yazı: Kışlık şemsiye
"Yazlıktan alınıp kışlık balkona taşınmış şemsiyeler. Yaz güneşi altında solmuş, şezlonglara bulaşan kum ve deniz tuzuyla kavrulmuş yazlık ev şemsiyeleri sezon dışı deplasmanları olan kışlık Sayfiye apartmanlarının balkonlarına özenle yerleştirilir. Yazdan kalma birer hediyelik gibi. Evden taşan ve yer olmadığından anne direktifi üzerine balkona koyulan başka bir sürü ıvır zıvıra gölge etmek üzere işlevselleştirilir. Ev kadınlarının ve öğretmen çocuklarının yaz tatilleri uzun olduğundan, onların şemsiyelerinin rengi daha uçuktur."