Boş bir arazide şiddetli soğuk ve fırtına eşliğinde yatak, yorgan ve yastık gibi objelerin kullanıldığı “Yatak”, mülteci sorununa, yurdundan edilen insanlara ve teröre odaklanıyor. Desen, fotoğraf, video ve boyayı performans ile bir araya getiren çalışma; gök kubbeyi çatı yapmış, doğanın olumsuz şartlarına direnen insanın görsel ve anlamsal sunumunu hedefliyor.
Demirden yaptırdığı karyolayı fakültenin arkasındaki karla kaplı ovaya taşıyan Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kavukçu, hava sıcaklığının sıfırın altında 10 dereceye kadar düştüğü Erzurum’daki ovada yaklaşık 3 saat boyunca kaldı. Zaman zaman yatağın içerisinde girerek uyudu, çevresinde dolaştı ve yatağın üzerine kar atarak doğada yaşamaya çalıştı.
Mehmet Kavukçu imzalı “Yatak“, kendi ile baş başa kalan insanın, sonsuzluk ilişkisi içerisinde zayıflığını, gücünü, yalnız bırakılmayı, terk edilmeyi çözümleme çabası… Performans şiddetin ve terörizmin açıkça tehdit ettiği insandaki başkaldırıyı uyandırma, günümüz insanının yaşadığı güvensizlik, korku, dehşet gibi duyguları anlatma çabasında. Bu güvensiz ortamın yarattığı ve maruz bıraktığı orantısız şiddet ve terör sorgularken görsel olarak izleyiciyi ölüm kavramıyla ilişkilendiriyor.
“Yatak” çalışmasında yaşanılan olaylar karşısında izole olmuş, yalnızlık duygusuna kapılmış bir insana tanık oluyoruz. Tüm dünyada herkesin giderek yalnızlaştığı bir dönemde, performansı yalnızlaşma ve de yalnızlaştırılma üzerinden de okumak mümkün. Yataktaki güvensizlik yüzbinlerce ya da milyonlarca insanın arasında yaşayan bir insanın güvensizlik duygusunun bir resmi… İster teknoloji ile, isterse şiddet, terör ve savaş etkileriyle olsun, işgale uğramış bir insana vurgu söz konusu: Yalnızlaştırılan insan, bugün mülteci konumunda. Bir yanda doğanın saflığı ve temizliği içerisinde yeni bir yaşam arayışında, diğer yandaysa şiddetli soğukta ve her türlü tacize açık…