Whitney Museum of American Art’daki David Wojnarowicz retrospektifi 150’ye yakın resim, heykel, baskı, fotoğraf, film ve kolajlarla sanatçının bütün kariyerini özetleyecek nitelikte. Ancak bu serginin sanatçıyı ne kadar temsil ettiği büyük bir soru işareti…
Bir evsiz olduğu ve sokakta fuhuş yaptığı yıllardan, aktivist ve sanat ikonu olduğu yıllara ve 1992’de 37 yaşında AIDS’den öldüğü güne dek özel hayatı sanatsal kimliğinin de bir parçasıydı. Son günlerini dönemin sağcı hükümetinin AIDS salgınına göz yumarak geçirmesini en önde protesto eden isimlerden biriydi. Wojnarowicz sanatında da hayatta da favori şairi Arthur Rimbaud’un ayak izlerinden gitti. Kendi gibi Rimbaud da yıkılmış bir aileden geliyordu ve de o da 38’inci doğum gününü görememişti.
New York’ta sergilenen “David Wojnarowicz: History Keeps Me Awake at Night” ise sanatçının görsel dilini hiçe sayar şekilde, estetik ve güzel. Oysa o öfkeli sesiyle ve dikkat çekmek istediği konularla asla alttan alan, taviz veren ya da derdini “güzellikle” anlatmaya çalışan bir isim değildi.
David Wojnarowicz’in dolaysız gerçeklerinin sindirilebilir küçük lokmalara çevrildiği, müzenin muhitinin yaşadığı soylulaştırmadan nasibini alan retrospektif için tüm eleştirilerde aynı yönde. Hatta sanatçının AIDS’e yönelik çağrılarına yeterince yer verilmediği için müze önünde protestolar gerçekleşti. Yine bir homofobik taciz olayını anlatan 1990-91 tarihli “One Day This Kid…” (1990–91) ve sanatçının en ünlü işlerinden 1990 tarihli “Untitled (When I Put My Hands on Your Body)”nin sergilendiği yerlerin seçimleri Wojnarowicz’in çıkarmak istediği sesin hiç hak etmediği kadar kısıldığını gösteriyor.