Westworld bu hafta iki büyük teori hakkında ipuçları verdiği üçüncü sezonun üçüncü bölümü “The Absence of Field” (Alan Yokluğu) ile karşımıza çıktı. Fakat hâlâ kafamızı kurcalayan daha büyük bir soru var: Charlotte Hale kim?
Charlotte Hale, diziye ilk girdiği bölümden itibaren tek boyutlu bir karakterdi. İlk sezonda sert bir yönetici, ikinci sezon ise Dolores tarafından kullanılan bir ‘kabuk’tan öteye gidemedi. Bu sezon ise, Charlotte Hale’i ilk defa tanıyor gibiyiz. Gerçek Hale’in geçmişi ile karşılaşan Sahte Hale ile birlikte, Hale’in motivasyonunun çocuğu için en iyisini yapmak olduğunu öğrendik.
Lisa Joy ve Jonathan Nolan’ın, Hale’in karakterini kurtarmak için büyük çaba sarf ettiği ortada fakat bu motivasyon maalesef sonradan icat edilmiş bir motivasyonun ötesine geçemiyor. Bir de buna Tessa Thompson’dan istenen “Charlotte Hale gibi oyna ama aynı zamanda robot gibi de oyna, bir de hafızan sürekli karışık olsun” oyunculuğu eklenince, izleyiciyi sadece yanıltmakla kalmayan aynı zamanda da karakter ile bağlantı kurmayı zorlaştıran bir durum ortaya çıkıyor. Bölüm sonunda karmaşıklığın son bulduğunu ve gelecek bölümlerde izlemesi daha keyifli bir Charlotte Hale izleyeceğimizi söylemek ise mümkün. Bunu da tabii Hale’in karakter değişimini bölüm içinde tamamlamasına borçluyuz (açıklayacağım).
Hale’in kişilik arayışı
Sahte Hale’i, bu bölümün başından neredeyse sonuna kadar, kırık/bozuk kadrajlar içinde görüyoruz. Dolores ile buluşmaya giderken bindiği aracın camıyla çarpık gördüğümüz yüzü, Dolores ile buluştuğunda, ikilenen görüntüsü ve vücudunu çiziyor oluşu, Hale’in yaşadığı kişilik arayışını bize yansıtıyor. Sahte Hale, bu durumu “Sanki kontrolü tekrar ele geçirmek istiyor (Gerçek Hale), beni parçalamak istiyor” sözleriyle ifade ediyor, Dolores’in buna cevabı ise bize büyük bir ipucu veriyor: “Hale her zaman acımasız bir avcı oldu.”
“Bir insanı ne belirler, anıları mı? Hareketleri mi? Dış görünüşü mü?” sorularını soran Joy ve Nolan, Hale gibi davranan, Hale gibi görünen ve Hale’in anılarını taşıyan Sahte Hale’in, Gerçek Hale’e dönüşeceğinin sinyalini veriyor. Yazının başlığı “Charlotte Hale aslında kim?” aslında iki sezondur kafamızı meşgul eden ve bu sezon cevabını bulduğumuz bir soru. Sahte Hale, Gerçek Hale’e dönüşecek. Sahte Hale’in, Gerçek Hale’in çocuğu Nathan ile kurduğu bağdan sonra, çarpık kadrajlarda kendisini görmüyoruz ve yukarıda gördüğünüz son karede, pedofil birini öldürürken kendisi için “Ben de bir avcıyım” dediğini duyuyoruz (Dolores’in Gerçek Hale’i tarif ettiği gibi). Bu sahnenin hemen arkasından, köpeğin tasmasını eline sarması ise, kontrolü tamamen el aldığına işaret ediyor. Hale, Sahte Hale olmaktan tamamen çıkıp, Gerçek Hale’e bürünme yolunda emin bir adım atıyor.
Dolores’in hangi robotun hafızasını kullanarak Hale robotu yarattığı sorusunun cevabı ise hâlâ açık değil. Nolan ve Joy ikilisi hiçbir ipucu vermese de benim tahminim Clementine’dan yana. Clementine, ikinci sezonun sonunda hafızası silinmiş, sadece bir silaha dönüştürülmüş bir robottu. Dolores’in, böylesi boş bir hafızaya Hale’i yüklemesi, Hale’in gerçek karakterinin kontrolü ele almasını kolaylaştıracağını düşünüyorum ve bahsimi Clementine’dan yana kullanıyorum.
İpucu Aldığımız Teoriler
Caleb robot mu?
Bu sezon başından beri en çok ortaya atılan teorilerden biri Aaron Paul’ün karakteri Caleb’ın robot olduğu üzerineydi. Yine, Caleb’ın robot olabileceğine dair birçok sahne izledik. Hale’in oğlu Nathan’ın annesinin gerçek annesi olmadığını anladığı bir sahneden sonra Caleb’ın annesinin, Caleb’a “Oğlum nerede?” diye sorması ile, Caleb’ın robot olduğuna dair izlenimler güçlendi. Daha sonra bu sezon tekrar karşılacağımıza emin olduğum ‘Drip’ sisteminin Caleb’ın vücut fonksiyonlarına ulaşılmasını sağlaması, bu izlenimi güçlendirdi. Fakat Dolores ile Caleb’ın buluşmasının ardından, Caleb’ın insan olma olasılığının da çok güçlü olduğunu gördük. Bu noktada sizi ‘çilekli milkshake teorisi’ ile tanıştırmak istiyorum. Bu teoriye göre, çilekli milkshake, içindeki sütün beyazı ile robot kanını, çileğin kırmızısı ile de insanı temsil ediyor. Başından vurulduğunu öğrendiğimiz Caleb’ın, robot-insan hibriti olma ihtimali de böylece teoriler arasında kendisine yer buluyor (bu teori Danny Heifetz’e ait). Ben Caleb robot çıkmadığı sürece, dizinin izlediği yoldan memnun kalacağım.
Futureworld’ü mü izliyoruz?
Futureworld teorisi, yani aslında hâlâ Westworld adasında olduğumuz ve eğlence parklarından birini izliyor olduğumuza dair teori, kendisine en çok taraftar toplayan teorilerden biriydi. Bu teorinin, bu hafta itibariyle doğru olmadığını söyleyebilmemiz artık mümkün.
Westworld III’ün ana teması, insanların robotlaşması, kendi seçimini yapmaktan aciz olması, ayrıca bir simülasyona bağlanmaya gerek duymadan, bir simülasyonun içinde kendine belirlenmiş, çoktan sonucu belli yollardan gitmesi üzerine kurulu. Joy ve Nolan’ın aslında şu an yaşadığımız dünyanın sorunlarından biri ile ilgileniyor, an itibari ile reklam vermek için kullanılan data izlerimizin ileride tüm hareketlerimizi tahmin etmek ve biz daha yaşamadan yaşayacağımız hayatı belirlemek üzerine kullanılabileceğinden bahsediyor.
Günümüzde zaten algoritma üzerinden yaşayan bir kısmın insan olduğunu da biliyoruz (gönüllü robotlar), daha fazla retweet alacak şekilde tweet atma, daha fazla beğeni alacak fotoğrafları elde etmek için seyahat planı, yemek düzeni ve hatta yaşam tarzı belirleme bunlara örnek gösterilebilir. Joy ve Nolan’ın bu konularla ilgilenirken eğer izlediğimiz sezonu, bir eğlence parkına dönüştürürler ise kendi mesajları ile çelişirler. Dolores’in Caleb ile konuştuğu sahnede “Mirror World“den (Ayna Dünya) bahsetmesi (buraya geri döneceğiz) gerçek dünyanın bir dünya simülasyonuna dönüştüğüne de işaret ediyor.
Siyah giyinenler kötü, beyaz giyenler iyi mi?
Westworld’ün ilk sezonunda, parka girdiğinizde size iki seçenek sunuluyordu, iyi kovboyu oynamak istiyorsanız beyaz şapka, kötü kovboyu oynamak istiyorsanız siyah şapka seçebiliyordunuz. Buradan yola çıkarak, üçüncü sezonun renk kodları siyah giyen Dolores’in kötü, beyaz giyen Serac’ın ise iyi olduğu çıkarımı yapılmıştı. Bu bölümün ardından, Serac’ın asıl amacının, Rehoboam’da kayıtlı olmayan Delos datalarını da ele geçirmek olduğunu öğrendik. Caleb’in damağında bulunan ‘Drip’, insanların damağına yerleştiren ve sinir ağlarını okuyabilen bir yapı olarak bizlere sunuluyor. Buna benzer bir yapıyı da Westworld’ü ziyaret eden zenginlerin seçtiği şapkaların içerisinde olduğunu görmüştük. Drip kullanmayan zenginlerin datalarının sadece Delos’un elinde olduğunu buradan yola çıkarak tahmin edebiliriz. Kısaca Serac, tüm insanlığın datasını elinde bulundurarak, kusursuz bir dünya simülasyonu yaratmak istiyor. Serac’ın bu amacının ulvi bir amaç olmadığı ve iyiliği temsil etmediği ortada.
Siyah – beyaz karşıtlığı üçüncü sezonda ne için kullanıyor?
Birincisi Dolores ve Serac tarafını ayırmak için izleyiciye yardımcı olan bir kod olarak kullanılıyor. Bu noktada Hale’in kıyafet renklerini takip etmenizi önerelim.
İkincisi ve bence asıl nedeni, siyah ve beyaz, aslında bilgisayar kodları gibi, bir renk “0” ise diğer renk “1”. Dolayısıyla, aslında iki renk de bir makineyi, robotlaşmayı temsil ediyor. Bu yüzden, gri olan yani Caleb, bu sezonun asıl protagonisti olarak konumlanıyor.
Sezonun büyük sürprizi ne olacak?
Westworld’e göre düz bir anlatımla ilerleyen, aklımıza sorular olsa dahi bu sorulara cevap bulmadan da keyif alabildiğimiz bir üçüncü sezon izliyoruz. Tabii bu durum böyle devam etmeyecek. Dizinin büyük sürprizinin hologramlarla olacağını önceki iki bölüm yazımda bahsetmiştim fakat bu bölümün ardından daha karmaşık bir sürpriz hazırlığını öngörebilmek mümkün. Bu bölümde ayna imgesinin ve simetrik yerleştirmelerin çokça kullanıldığını görebiliyoruz, dizinin giriş jeneriğinde ise kendi imgesine aşık olmuş Narkissos’u* simgeleyen (ki İkarus’a** da bir gönderme olduğunu görebiliyoruz) bir sembol karşımıza çıkıyor. Tüm bunlardan yola çıkarak, Rehoboam’ın içinde var olan, insanların yaşamlarını simule eden bir dünyaya giriş yapabiliriz. Maeve’in Warworld’de bulunması ve ikinci sezondaki ‘beşik’, bize bu yüzden hatırlatılmış olabilir. Ben bu sürprizin yerine, gerçek dünyada sonuçlara ulaşmayı tercih ederim ama tabii ki benim isteklerim Rehoboam için çok önemli değil, ne izleyeceğim ya da ne izlemeyeceğim benim için çoktan seçilmiş durumda.
* Narkissos: Yunan mitolojisinde kendi imgesine âşık olan bir avcı. O kadar tutkuyla kendisine aşık oluyor ki, tutkusu kendisini yakıp bitiriyor ve en sonunda nergis çiçeğine dönüşüyor.
** İkarus: Yarı tanrı ve Girit adasının kralı olan Minos, İkarus’u ve babası ünlü mühendis Daedalus’u esir tutar, Daedalus, adadan kaçmak için balmumundan kanatlar tasarlar. İkarus, bu kanatlarla uçmanın özgürlüğü ile keyiflenir ve babasının uyarılarına kulak asmadan güneşe fazla yaklaşır, güneş, balmumu kanatlarını eritir ve İkarus gökyüzünden yere düşer. (Bu iki simgenin de hem Dolores’i hem Serac’ı temsil ettiğini düşünüyorum.)