Vincent van Gogh, belki de dünyanın en ünlü ressamı. Ona bu unvanı verense hiç vazgeçmeden taklit ettiği Japon sanatı ve oradan aldığı ilhamdı.
“Orijinallik” sanatın en tartışmalı kavramlarından biri. Her ne kadar etik dışı kabul edilse de en orijinal işlerde dahi taklit izleri belirebiliyor. Murathan Mungan’ın “Terastaki Havlu” şiirindeki “Bir aşk birçok aşktan yapılıyor” dizesindeki gibi aslında sanat da öncülü sanat eserlerinin kalıntılarından yaratılıyor.
Geçtiğimiz günlerde Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’ndeki gişe rekortmeni “Inspiration from Japan” (Japonya’dan İlham) sergisi Vincent van Gogh’un 60 resmi ve çizimleri ile birlikte etkilendiği 19’uncu yüzyıl ortası Japon sanatından 20’ye yakın eseri bir araya getirdi. Serginin amacı ise van Gogh’u bizim bildiğimiz van Gogh yapan şeyin Japon sanat eserlerini bilinçli bir şekilde taklit etmek olduğunu göz önüne sermekti.
Inspiration from Japan, sanatçının 19’uncu yüzyıl Japon sanatından aldığı kompozisyonel metotları ve inovatif araçları kendi eserlerine nasıl adapte ettiğini gösteriyor ve Japon resminden sadece teknik olarak etkilenmediğini ima ediyor.
Van Gogh, hayatı boyunca Japonya’ya gitmese de hayatının özellikle son yıllarını Fransa’nın kırsal kesiminde geçirmesi bile Japon kültüründe gördüğü manzaraların benzerlerini buralarda bulmak istediğini ispatlıyor.
Her başarılı sergi gibi, Inspiration from Japan, klişeleri ve yanlış kabulleri alaşağı ediyor. 20 yüzyılda biraz da bilinçli olarak yaratılan dışlanan, kendine zarar veren van Gogh imajını sarsıyor. Van Gogh’un erkek kardeşi Theo’ya ve etrafındakilere yazdığı mektuplarda, ailevi kriz ve ruhsal çöküş anlarında bile mantıklı ve pratik davranmaya çalıştığı görülüyor.