A password will be e-mailed to you.

Ara Güler’in geçen hafta sonu Erdoğan’ı fotoğraflaması çokça konuşuldu, tepki çekti. Bir söyleşi vererek durumu yorumladı, “Onu çekmeyip sizin gibi serserileri mi çekeceğim!” dedi… Usta fotoğrafçının Erdoğan fotoğrafının anlamı ne? Ecevit, Evren, Özal fotoğraflarıyla karşılaştırılabilir mi? Nasıl bir fotoğrafçıdır? Neden bu kadar tepki gördü? Ara Güler’in seçimi… 

Ara Güler’in Bülent Ecevit, Kenan Evren, Turgut Özal, Necmettin Erbakan gibi siyasi liderleri fotoğrafladığını, daha önce hiç bu hafta duyduğumuz sıklıkla duymamıştık. 

"Ara Güler Haftası"

Bu haftanın özelliğini biliyorsunuz; Güler geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Kısıklı’daki evini ziyaret edip fotoğraflarını çekti. Ardından bir hafta boyunca sosyal medyada, gazete köşelerinde durum tartışıldı. Kimileri Güler’i yadırgadı, kimilerine göre işinin gereğini yapmıştı. 

Kendisi de dün Habertürk gazetesinden Kübra Par’a bir söyleşi verip her zamanki gibi tatlı tatlı azarlayan yanıtlarla durumu açıkladı: “Tabii çekmiştim. Belediye başkanıyken, hapse girerken… Anladın mı? Peki, şimdi ne değişti?” (Erdoğan’ı daha önce de çektiğini anlatıyor)… “Tabii Cumhurbaşkanı’nı çekeceğim, onu çekmeyip sizin gibi serserileri mi çekeceğim! Biz gazeteciyiz, her şeyi çekeriz.”… “Biraz otoriter olsun, iyidir yani… Sözünü geçirsin ama agresif olmasın, tatlı olsun. Ecevit öyleydi mesela (Erdoğan’dan söz ediyor)… “Hayır, ben Japon’um Ermeni falan değilim ki! (Gülüyor)” (“Erdoğan’ın ‘Affedersin Ermeni’ sözüne alınmış mıydınız?” sorusuna yanıtı)… 

Onun Türkiye’de çektiği siyasi liderlerin listesine de bu nedenle bugünlerde sıkça rastladık; Erdoğan’ı fotoğraflamasının normal, rutin bir iş olduğunu gösteren kanıtlara dönüşerek Güler’in arşivinin en dibinden, unutulmuş, dikkat çekmeyen köşelerinden çıkıp önümüze düştüler. 

Ara Güler neyin ruhudur?

Yoksa tanıyanları, bilenleri, sevenleri onu İstanbul’un ve Anadolu’nun ücra köşelerinin, kültürel mirasın, sanatçıların, yoksulların, "ötekilerin fotoğrafçısı" olarak tanır, bilir, sever. Bu fotoğrafları kendisini usta yapmış, bu fotoğraflarıyla uluslararası düzeyde tanınmıştır. Her fırsatta sanatın büyük ve önemli bir iş olduğunu, kendisini sanatçı değil foto muhabiri olarak gördüğünü söylese de insanların onu sanatçılar katına çıkarmasının nedeni de bu fotoğraflardır. Verdiği söyleşilerde sisteme, devlete, siyasilere, muktedire azarlayıcı üslubuyla laf çakmaktan geri durmayan özgün, "huysuz", "çılgın" biridir. Her ne kadar “sizin gibi serserileri mi çekeceğim” dese de bizim gibi bir "serseridir". Gazetecinin sorusunu espriye vurup “Japonum” karşılığını verse de "Affedersin Ermeni"dir… Kaybolmaya yüz tutmuşlar, ezilmişler, ötekiler Ara Güler’in isminde kendi ruhunu görmüştür. 

Erdoğan’ın Ara Güler fotoğrafları arasındaki yeri… Sıradan bir lider fotoğrafı mı?

Kendisi de elbette bu durumun farkında. Resmi internet sitesinde fotoğrafları 8 kategoride sunulurken 3 kategori İstanbul fotoğraflarına ayrılmış. Dünya, sanatçılar, kültürel miras ve Anadolu başlıklı diğer kategoriler İstanbul’u takip etmiş. En sondaysa ‘kişisel’ bölümünde Türkiye’deki siyasi liderlerin fotoğraflarını ara ki bulasın… Güler’in daha önce de çektiğini söylediği Erdoğan fotoğraflarından herhangi biri sitede yok. 

Bu kez çektiği Erdoğan fotoğrafına seçkisinde yer verir mi bilemeyiz. Verse bile büyük ihtimalle arşivin o önemsiz, dikkat çekmeyen bölümüne düşecek. Peki kendisini tanıyanlar, sevenler, "ötekiler" açısından da böyle mi olacak, unutulacak, önemsenmeyecek mi bu fotoğraf? Güler’in dünkü söyleşisindeki şaşkınlıkla karışık sorusu buraya daha uygun gibi; “Şimdi ne değişti?” Neden bu fotoğraf hafta boyunca konuşuldu, tepki çekti?

Ara Güler’in seçimi

Aslında yanıtı hepimiz biliyoruz. O yanıtta yaşıyoruz. Uzunca bir siyasi gündem değerlendirmesine gerek yok; olağanüstü bir dönemdeyiz, derinleşmiş bir siyasi gerilim, kutuplaşma var. Günümüzle ve gelecekle ilgili kaygılar epeyce yaygın. Büyük bir kesim iktidarın baskılarıyla, güç kullanımıyla karşı karşıya. Herkes siyasetten, içinde bulunduğumuz gerilimden konuşuyor, bu çatışmada pozisyon alıyor. Her şey hızla bu savaşın bir parçasına, hayatta kapladığı yer kadar, değeri kadar saflardan birinin propagandasına, mevzisine dönüşüyor. Gösterilecek, bahsedilecek, yazılacak çok şey var bunlar arasındaki herhangi bir seçimin "masum" bir karşılığı bulunmuyor. Her seçim onu seçeni mevzilerden birine düşürüyor.  

Durum böyleyken, böyle bir zamanda yaşıyorken ezilenlerin, kaybolmaya yüz tutanların, ötekilerin ruhu Ara Güler’in "muktedir"in evine gidip onu fotoğraflamasının siyasetten, çatışmadan bağımsız kalacağı elbette düşünülemezdi. Söz konusu fotoğrafın, Ara Güler’in bir anlık sanatsal faaliyetinin değeri her ne kadarsa artık, o bir anlık faaliyetin neyin mevzisine dönüştüğü de oldukça açık. 

Erdoğan fotoğrafı ile Ecevit, Erbakan, Evren fotoğraflarını karşılaştırmak…

Durum böyleyken, böyle bir zamanda yaşıyorken usta fotoğrafçının geçen hafta çektiği Erdoğan fotoğraflarını daha önce çektiği siyasilerin fotoğraflarıyla karşılaştırmak… Ne denilir bilemedim… 

Şöyle bir durumu canlandırın; Ara Güler bugün gazetecilerin bile gitmeye çekindiği Güneydoğu’ya, mesela sokağa çıkma yasağı uygulanan bölgelerden birine gidip taş atan bir çocuğu fotoğraflasaydı, bu fotoğrafa bakarken aklınıza onun yıllar önce İstanbul sokaklarında çektiği sümüklü bir çocuk fotoğrafı gelir miydi? Gelmezdi. Zaten bu nedenle usta sanatçının fotoğraflarının sunulduğu internet sitesinde, savaşta elinde makineli tüfekle çekilmiş bir çocuk ile sokaklarda oyun oynayan bir çocuk farklı kategorilerde yer alıyor. 

Güler’in farkında olmadığı durum

Güler, dün verdiği sözünü ettiğimiz söyleşide “Erdoğan’ı çekmek zor oldu mu?” sorusuna yine kendi üslubuyla kızarak yanıt vermiş; “Hiçbiri zor değil be sen de boş versene… Zor ne biliyor musun? Harp zamanında fotoğraf çekmek. Ben 4 kere harbe gittim…” Aslında yukarıda bahsettiğimiz, Güler’in aynı söyleşide sorduğu “Peki ne değişti?” sorusunun yanıtını, insanların ona kızma nedenini de burada kendisi açıklamış. Çünkü artık zor zamanlardayız, gerilimde, çatışmada, savaşta… 

Aynı söyleşide "sözünü sakınmayan tatlı amca" kıvamında neredeyse sevimli bir karşılık bulan "Erdoğan’ın otoriterleşmesi" meselesi aslında bu çatışmalı ortamın karakteristiklerinden biri. Belli ki o durumun farkında değil ama onu tanıyanlar, bilenler, sevenler geçen hafta çektiği Erdoğan fotoğrafıyla daha önce çektiği siyasileri bu nedenle aynı kategoriye koyamıyor. Erdoğan’ın kategorisi onlar için başka.  

Bir teselli var mı?

O siyasilerin fotoğrafları Ara Güler’in adı geçtiğinde akla bile gelmiyordu. Erdoğan’ın fotoğrafı ne kadar akıllarda kalacak, bu bir anlık pozun tarihte karşılığı ne olacak, Güler ‘Erdoğan’ın fotoğrafçısı’ olarak da hatırlanacak mı? Zaman gösterecek. Çatışmada, savaşta çekilen fotoğraflar her zaman daha akılda kalıcıdır. Diğer yandan tüm bu çatışmalı ortam sona erdiğinde, bu bir anlık pozun tarihteki karşılığı, uzunca bir hayat mücadelesinde büyük emekle edinilmiş değer karşısında önemsenmeyecek kadar küçük kalabilir. Kaybolmaya yüz tutmuşlar, ezilmişler, ötekiler için bugün burada bir teselli bulunabilir.  

etatlipinar@gmail.com 

Daha fazla yazı yok
2024-11-22 04:03:09