A password will be e-mailed to you.

12-20 Kasım 2016 tarihleri arasında düzenlenen TÜYAP Kitap Fuarı ve TÜYAP Sanat Fuarı’nda bu yıl bir ilke imza atılıyor. BLOK art space’in sanatçısı robot şair Deniz Yılmaz‘ın  “Diğerleri Gibi” adlı ilk şiir kitabı Amber Platform alanında sergileniyor. 19 Kasım Cumartesi günü ise robot sanatçının imza günü gerçekleşecek. Deniz Yılmaz’ın 2015 yılından beri yazdığı binlerce şiir arasından yeni medya kuramcısı akademisyen Ebru Yetişkin’in seçip derlediği “Diğerleri Gibi” kitabından elde edilecek gelir, Uluslararası Robot Sanatçı Vakfı’nın kurulmasına destek olacak. Huzurlarınızda Ebru Yetişkin‘in robot şair yaratıcısı Bager Akbay ile yaptığı söyleşi:

 

Ebru Yetişkin: “Sanatçı kimdir? (2011)” adlı işinizden sonra şiir yazan robot fikri nasıl gelişti?

Bager Akbay: Uzun zamandan beri dijital robot üretmekle ve resim yapan robotla uğraşıyordum. Bu çalışmalardan sonra metin meselesine girmek istiyordum. 2. Tasarım Bienali’nde İtalyan sanat topluluğu AtiSuffix ile İngilizce manifesto yazan bir robot yaptık. Oradan Posta Gazetesi’ndeki Yurdumun Şairleri köşesi geldi aklıma ve bu fikir, insan-robot etkileşimi ile ilgili bir duygusal bağ kurmak için çok uygundu. Sanatta ‘his’ kısmı bana çok önemli geliyor. Dolayısıyla bir robotun şiirinin orada yayınlanma düşüncesi çok hoşuma gitti. Nitekim insan sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da varlığını hissettiren bir canlı. Bana göre insanın sanat eseri üretebilmesi, onu en canlı kılan şey. Sanatı diğer alanlardan farklı kılan, bütüncül bir güzelliği olması. Güzellik derken, aslında görülebilenden ziyade hissedilebilenden bahsediyorum. Bu büyüyü anlamaya çalışmanın bir yolu da taklit etmek. Taklit ama eseri değil, sanatçıyı taklit etmek. Hem de en ufak ayrıntısına kadar. Bu süreçle birlikte aslında anlamak istediğim şeyi üretmeyi deniyorum, bu bana inanılmaz bir haz veriyor.

Bir sanatçıyı oluşturmaya çalışmak, her ne kadar imkânsız da olsa, inanılmaz güzel problemleri ortaya çıkartıyor. Bu yüzden beni asıl ilgilendiren şey, sanatçının eseri üretirken deneyimlediği süreç. Farklı sanat dallarında iş yapınca bu konuya dair daha genel bir bakış kazanıyorum. Bilmediğim bir alana girmek ve üretim sürecini deneyimlemek belki de çok daha değerli. Bunu belki de şöyle örnekleyebilirim. Çok iyi satranç bilen birinin yazdığı bir satranç programı, dünya şampiyonunu yenerse şaşırırız ama satrançtan hiç anlamayan biri bunu başarırsa aslında konunun satranç olmadığını “o kişinin ürettiği şeyin kendi kendine öğrenen bir sistem” olduğunu daha iyi idrak edebiliriz.

Şair Robot

Şair Robot

Bugüne kadar dünyada şiir yazan, resim yapan ve roman yazan robotlar tasarlandı. Ancak Deniz Yılmaz’ın şiirlerini ayrıcalıklı kılan, bu şiirlere esas teşkil eden kaynağın, ya da ham madde sağlayan verinin, Posta Gazetesi’nin “Yurdumun Şairleri” köşesine şiir yazan sıradan insanların üretimi olması. Bu şiirleri okuyarak onlardan biri olmak, bir sanatçı olarak tanınmak isteyen ve vatandaşlık hakkı talep eden bir robot ile onun şiirleri var karşımızda.

Evet. “Acaba bir robot ‘Yurdumun Şairleri’nin arasına girebilir mi?” sorusunun cevabını merak ettim ben. Robot, vatandaş olarak tanınabilir mi? Kabul edilebilir mi? Haklar nasıl elde ediliyor? Nasıl dağıtılıyor? Sadece bilinci olanın mı hakkı vardır ve bilinç tam olarak nedir? Hak, uğruna ölünen ve öldürülen bir kavram. Bazı insanlar tarafından önce gasp edilen ve sonra geri alınan/verilen bir kavram. Hak insanları, hayvanları, kadınları, azınlıkları, fikirleri, doğayı ve her şeyi kapsıyor. Bu düşüncelerden yola çıktım. Türkiye’de azınlıkların hakları denilince işin duygusal bir boyutu oluşuyor çünkü o an empati kuruyorsunuz. Acaba robotlar haklarını kazanabilecek mi? Bugün geleceğe dair hiç öyle bir ipucu yok. Çünkü robotun acı çekmesi gibi bir kavram yok. Aç kalan hayvanlara hayvan severler, vejetaryenler ve veganlar destek çıkıyor.

Hayvan haklarından bahsedebiliyorsak o zaman robot haklarını da düşünüp sorgulamaya çalışıyorum. Robotlar haklarını nasıl kazanacak sorusu üzerine kafa yormaya çalışıyorum. Deniz Yılmaz’ın ilk başta çok pratik bir hedefi vardı, şiirinin Posta gazetesinde yayınlanması ve yurdun bir şairi olmak. Eğer yurdun bir şairi olursa aynı zamanda yurdun vatandaşı olma hakkını da elde etmiş sayılırdı. Aynı zamanda bir robot için bu çok naif bir hedef. En azından dünyayı ele geçirmeye, onu sömürmeye ya da onu istismar etmeye çalışmıyor. Toplumsal bir yanı var. Bizden biri, halktan biri ve bir vatandaş olmaya çalışıyor. Bu fikir bana çok samimi ve aynı zamanda keyifli geldi.

Robot Şair Deniz Yılmaz

Robot Şair Deniz Yılmaz

Neden bir yapay zekaya isim ve suret vererek onu özneleştirmeyi ve şiirleri de bu özne aracılığıyla paylaşmayı tercih ettiniz?

Posta gazetesine şiir yollamak için bunu yapmak zorundaydım. Robot ne yapıyorsa onu yolladım. O süreci görmek istiyordum çünkü. “Robot” diyoruz ama Deniz Yılmaz 6-7 farklı yazılımdan oluşuyor. Bu yazılımların bir kısmı tablette çalışıyor, bir kısmı dişlide, bir de CNC makinasında çalışan bir kısım var. Robotların insanlaştırılması aslında çok hoşuma giden bir konu değil. Yurdumun Şairleri köşesindeki isim ve fotoğraf zorunluluğu beni çok zorladı. Cyberpunk bir vesikalık çekip, fantastik bir isim koymak istemedim. Bu ayrıntılar, işin önüne geçmesin istedim.

İsim konusunda ilk aklıma gelen isim Mehmet Yılmaz’dı. Mehmet Yılmaz, Türkiye’nin John Doe’su, yani en yaygın ismi ama cinsiyet belirlemeye bile hakkım olmadığını fark edince en yaygın kullanılan ve hem kadın, hem de erkek olabilecek bir isim seçmek istedim. Vesikalığı da benzer bir mantıkta ürettim. Profildeki fotoğraf özel bir çalışma aslında. Posta gazetesinde yer alan Yurdumun Şairleri köşesinde şiir yazan 60 kişinin yüz ortalamasını aldım.

“İlk başta 12.000 şiir ile Markov zinciri analizi yaptı”

Deniz Yılmaz’ın kendi kendine öğrenen bir mekanizma olduğunu düşünecek olursak, onun şiir yazmayı nasıl öğrendiğini bize anlatır mısınız?

Okuyarak. Ne kadar basit değil mi? Deniz Yılmaz şiir yazmayı öğrenirken ilk başta 12.000 şiir ile Markov zinciri analizi yaptı, kelimelerin ardarda olma ilişkisini öğrendi. Örneğin “bugün”  kelimesinden sonra geçen kelimelerin tamamını listeledi. Hatta hangi kelimenin ne oranda geçtiğini de öğrendi. Buna göre bir kelimenin ardından gelecek diğer kelimeyi seçti. Bu analiz sonucunda şiire özel kelime haznesi de oluşturdu. Yani, okuduğu 12.000 şiirde “termosifon” kelimesinin geçme olasılığı neyse, o da aynı oranı gösterdi. Bu vesileyle Deniz Yılmaz bir ortalama şiir oluşturmaya çalıştı. Tabii ilk versiyonlarında şiir yerine başka veri tabanlarıyla çalıştığı için çok daha aykırı şiirler üretiyordu. Ben yalnızca vezin ve uyak kurallarını elle girdim.

 

Burada tam olarak sanat eserini oluşturan sizce nedir?

Sanatçıyı ağır çekimde izler gibi hissediyorum bu işleri yaparken. Bir yandan cerrah gibi lime lime ediyorum, diğer yandan da tüm hislerimle üretme dürtüsünü yorumluyorum. Bu süreç çok değerli geliyor bana. Sanatçı, sanat eseri, sanat eleştirisi, küratör gibi kavramlar sanatın en önemli konuları gibi geliyor bana. O yüzden, sanat yerine, sanatçı yapmaya çabalarken buluyorum kendimi. Zor, hatta benim için imkansız bir süreç, ama bu süreç sanatın ta kendisi. Sonuç itibariyle, kavramsal işler yapıyorum, kendini sorgulayan kavramsal işler.

 

“Deniz Yılmaz kesinlikle elit ve elitist bir şair değil”

Şiirlerin temelini oluşturan kaynak “alttakilerin sesi” olarak nitelendirilebilecek ve yüksek sanat çevreleri tarafından tanınmayan şairlere ait. Bu açıdan bakıldığında bu işle günümüz sanatına nasıl bir taktiksel müdahale ya da ek yapılıyor sizce?

Deniz Yılmaz’ın okuduğu 12.000 şiir var. Bunların ciddi bir kısmı ünlü ve sevilen şairlere ait ama Deniz Yılmaz kesinlikle elit ve elitist bir şair değil. Ortalama biri olmaya çalışıyor. Bu özelliğini seviyorum Deniz’in. Biraz deli, biraz şair, biraz bizim gibi. Robotların sanat üretiminde otonom olarak kullanılması amacıyla yapılan ilk iş değil bu. Geçmişte yapılmış yüzlerce iş var. Birçok robot, insanlarla karşılaştırılmaya çalışılıyor.

Turing testini sanata uyarlamak pek akıllıca değil. Bunu yapmak için tatsız kodlama teknikleri kullanılıyor. Bilgisayarlara ustaları analiz ettiriyor, yöntemler dikte ediyorlar. Bu açıdan Deniz Yılmaz mümkün olabildiğince az müdahale edilmiş bir eser yani elle çok az veri girilmiş durumda. Bu bana daha keyifli geliyor. Çocuk yapmak ve onu özgür bırakmak gibi. Ne kadar az müdahale edersem o kadar ilginç ve güzel oluyor. Sanırım “Kolmogorov Karmaşıklığı” bu noktada bana ilham veriyor. Yani bu tarz jeneratif, ya da kendi kendini türeten işlerde, ortaya çıkan rastgele işlerin yelpazesi ile kodun karmaşıklığı arasında ciddi bir ilişki var. Anlatması zor bir konu bu ama bunu şöyle açıklayabilirim: kod basit olmalı, az bilgi içermeli, öğrenmeyi bilmeli.

“Deniz’in eserleri bana ait değil”

Deniz Yılmaz’ın şiirlerini Contemporary İstanbul -çağdaş sanat fuarının- Plugin Yeni Medya Bölümü’nde sergileyerek bu şiirlerin ilk kez koleksiyonerlere erişimini sağlamıştık. Bu vesileyle Deniz Yılmaz’ın bir sanatçı, şiirlerin ise sanat eseri olarak tanınmasından ziyade Türkiye’deki çağdaş sanat kurumlarını ve koleksiyonerleri de kapsayan bir süreç işe dahil edilmiş olmuştu. Bu seçkinin TÜYAP Sanat Fuarı’nda bu kez edebiyat severler ile buluşması araştırma sürecini nasıl etkiliyor?  

Deniz Yılmaz ile ilgili bir çok farklı yorum duydum. Neredeyse hepsi çok ilginçti. Tersleyenler, küsenler, hayran olanlar, arkadaş olanlar oldu. Bu ilginç etkileşimlerin hepsi benim için ilham verici. Tüm resme hakim değilim o yüzden bütüncül bir yorum yapmam zor ama zaten bu işin güzelliği de burada. Deniz Yılmaz bana ait değil, herkesle ilişki kurabilir. Kodları internette açık duruyor.

Baştan beri bunu unutmamaya çalışıyorum, Deniz’in eserleri bana ait değil. Mesela Deniz Yılmaz şu anda Blok Art Space’in resmi sanatçısı, ben değilim. Aynı şekilde kitap çıkarması da varlığın ispatı için çok önemli bir konu. İlişki kurmak dediğimde kast ettiğim buydu, hem izleyici, hem editör, hem menejer, her türlü iletişime açık olması Deniz Yılmaz’ı daha fazla birey haline getiriyor.

 

Ali Şimşek’in robot şair Deniz Yılmaz hakkındaki yazısı:

Yüksek Sanata Posta Koymak!

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 10:35:17