A password will be e-mailed to you.

Kaos, her şeyin dışında bir oluşumdur. O, bir şeye benzemeden, bir anlatıma kavuşmadan, bir devinim kazanmadan ve gerçekliğin oluşup oluşmayacağı bilinmeden her şeyi içine katarak genişler. Kaosun, ne getireceğine dair öngörüler bile fantastik ya da bilim kurgu bir anlatı olarak sınıflanmakta ve diğer anlatılar arasına karışmakta. “İnsanlar hiçbir zaman sona ermeyen, hiçbir zaman da tam olarak başarıya ulaşmayan bir kaostan kaçma çabası içindedir” der Bauman. Bu kaçma çabası, kurgusal olanı doğurarak kaostan kopar. Kurgusal olan artık her türlü oluşumun gerçekleşme alanı, zamanın, mekanın, sesin ve kişisel olanın bir yeniden üretimi. Kurgu, zamanın tüm boyutlarını geçmiş, gelecek ve bugünü ve dahası olası olanı, olmayanı ya da zamandan bağımsız olarak sadece anlatı içinde gerçekleşecek oluşumları da kapsaması, onu en geniş kapsamlı oluşumun merkezine yerleştirir.

Nota olmayan sesler

Nevin Aladağ’ın Arter‘de sergilenen“İzler” başlıklı üç kanallı video yerleştirmesi kaosa ayak uydurarak, sesi, yakalamaya çalışır. Sesin bir armoniye dönüşmesi, müzik aletleri ve insan ikilisini bir araya gelmesini zorunlu kılsa da Aladağ, bu ikiliyi ayırır ve müzik aletlerine farklı bir dile geliş şekli sunar. İnsanla yolları ayrılan müzik aletleri, dış dünyanın ritmine uyar. Müzik aletlerinin bir tür serbest düşüş olarak yollara düşmesi, ağaçlara asılması, bir nesneye takılıp peşinden sürüklenmesi ya da doğa olayları ile hareket kazanması, çıkaracağı seslere ölçüsüzlük katar.

Bu sesler, sahibinin elinden düşen müzik aletinin çıkardığı sesin irkilmesine eşdeğer bir duygu durumu içinde yankılanır. Sahibinin kontrolünden çıkarak, kendi başına çıkarabileceği sesi çıkaran aletler, belki de yok oluşlarını hızlandırıyordur. Nesnenin kusursuz itaati parçalanmıştır, ses bir araya gelip armoni oluşturacağına dağılıp sessizliği ortaya çıkarmaya çalışır. Notalar kendi üzerlerine yıkılarak ve uyum göstermeden geçirgenleşir. Artık nota olamayan bu sesler düşme, kalkma, sürüklenme, asılma, sallanma ve bağlanıp zorla ses çıkarmaya kadar insanca alegorilere bürünür. Eğitimli bir sirk hayvanı formundan, sokağa bırakılan ev hayvanı çaresizliği arasında salınır. Birisinin onu yerden kaldırıp kucağına almasına ihtiyacı vardır gibi durur.

Bir müzik aletinin tek başına çıkarabildiği tek ses, bu yüzden bir hayvanın sesini çağrıştırır ve genellikle yerini bildirir. Bir parka ya da sokağa salınan müzik aletleri farklı yaşam zorlukları ve olanakları dayatılır. Bu sesler kalabalık içinde çoğu zaman korkutucu olmaktan çok üzüntü vericidir. Nesnenin, insanca bir tutuma sahip olabilmesi için sanki hayvanca bir sömürüden geçmesi gerektiği gibi mantıksal usa vurumlar hemen belirir. İnsanca olanın ezen-ezilen ilişkisi üzerinden temellenmesi ve bir tür diyalektiğe dönüşmesi, bir özgürlük yolu olmaktan çok bir kölelik yoluna işaret eder.

İmgelem karşısındaki insanın çaresizliği

Aladağ, nota olamayan bu sesleri bir araya getirir ve sokakta duyulan bu seslerin yarattığı tedirginliğin peşine düşer. Tedirginliğin nasıl oluştuğu, ne zaman ortaya çıktığı, nerelere yayıldığını tekrardan canlandırmak ister. Kamusal alanın tenhalaşması ve havanın kararması, dışarısını bir av sahası olarak tekrar düzenler. Birileri bir yerlerde birilerini kollamaya başlamıştır ve kusursuz bir suç tasarlamaktadır.

“Birileri” ve “bir yerlerde” kelimeleri cümleye bir belirsizlik katsa da birilerinin herkesten, bir yerlerde ise her yerden ayrışarak gerçekleştiği görülür. İmgelem çoktan tüm tasarılarını hayata geçirmiştir artık tüm anlatıların gerçekliğe dönüştüğü yerdedir. Olabilirlik, her kelimenin içine sinmiştir ve hiçbir şey olmamış hali bile yeterince şey anlatmaktadır. Gecenin kime ne getireceği belli değildir. Gecenin karanlığına yankılanan yüksek topuk ayakkabı sesi, karanlığın güçlerini harekete geçirmektedir. Her şey bir sessizlik içinde ve görünmeden ilerler. Karanlık ve sessizlik, boşluğu kat ederek yaklaşır. Geceye yayılan sessizlik, herkesi çıkacak bir olaya hazırlar.

Ritmik adımlar, bir şekilde sessizliğin yarattığı boşluktan bir bilinmeze sürüklemekte. Kötülüğün organize bir şekilde yayılışı ve tasarlanabilir bir kurgu olarak mobilize oluşu, şehir yaşamını bir suç pratiğine çevirir. Tekinsizleşen alanlar, herkesi bir birinden uzaklaştırarak savunmasız kılar. Herhangi bir yerde, ses çıkaran, hareket eden cansız bir nesne, genellikle oradan kısa bir süre önce ayrılan birini haber verir. Aladağ, bunu şehrin farklı yerlerine, organize olmuş bir ses birliği gibi yayar. Çıkan her ses bir felaket başlatıp sona erdirir. Suçun kusursuzluğunu bölen bu sesler bir leke gibi peşindedir. Bir tanıklık anının yankılandığı bu sesler, adeta kör noktaları bir araya getirir. Kişisel olanın imgelem karşısındaki bu çaresizliği onu maceradan maceraya sürükler. İmgelemin, bir hayalet gibi kişinin peşine takılması, ayakları kalabalığa doğru hızlandırır. Şehir merkezine yaklaşıldıkça sokak, kalabalıkla sevinçle paylaşılır.

Nevin Aladağ’ın, Arter’de gerçekleşen “İzler” başlıklı sergisi, şehir hayatına dair pek çok ölçüsüz sesi bir araya getirerek, bir sesler kalabalığı ortaya çıkarır. Aladağ, müzik aletlerinin sadece bir sefere mahsus çıkarabilecek sesleri kayıt altına alır ve çoğaltarak birbirine eklemler. Bir tür ölçüsüzlükler armonisi olarak bir araya gelen bu sesler uyum ilkesi aramadan tıpkı kaos gibi iç içe geçer.

Çağdaş sanatın önemli temsilcilerinden olan Nevin Aladağ, 1972 yılında Van’da doğdu. Yaşamını ve çalışmalarını Berlin’de sürdürüyor.

 

İLGİLİ HABERLER

BİR SOSYAL MEDYA PRATİĞİ OLARAK “Biçimsel Ahlakî”

MAHMUT AYDIN’IN ESTETİĞİ HUZURSUZ EDEN HEYKELLERİ

Daha fazla yazı yok
2024-11-23 12:02:45