A password will be e-mailed to you.

 

 

İçinde bulunduğumuz hafta olan Müzeler Haftası, bu akşam şehir sakinlerine çok özel ve heyecan verici bir deneyim vaat ediyor: Türkiye’de 12. kez düzenlenen 18 Mayıs “Avrupa Müzeler Gecesi” kapsamında çeşitli şehirlerdeki 36 müze, kapılarını bir akşam için, gece yarısına değin ziyaretçilerine açıyor; üstelik ücretsiz olarak.

“Gece”nin ve “müze”nin birlikteliği, iki bilinmeyenli esrar denklemiyle geçmişin seyyah güncelerinden şehir hikâyelerini de zihinlerde aralayıveriyor. Bu akşam günışığı çekilir ve gölgeler taş duvarlarda uzarken, siz de Tarihi Yarımada’ya uzanın (ve burayı en son ne zaman ziyaret ettiğinizi düşünün), eski hikâyelere dalın, ve bu vesile ile Ayasofya’da bir gece geçirme fırsatını kaçırmayın İstanbullular. İlk kez olarak, iki yıl önce bugün gece vakti deneyimleme şansını bulduğumda, kubbede eriyen sonsuz karanlığa bakmış ve neden Bizans İmparatoru Jüstinyen’in inşası biten Ayasofya’nın önünde durup “seni yendim Süleyman” diye bağırdığını -bir rivayet olsa da- o gün gerçekten anladığımı düşünmüştüm. Gündemin kalabalığında unutulan, şehrin her şey(in)e rağmen harikuladeliğini bana hatırlatan, iki yıl önceki o gece vakti olmuştu -şimdi belki de yine unutmuşumdur.

Ayasofya ve Arkeoloji Müzeleri ile birlikte Tarihi Yarımada’da Müzeler Gecesi’ne ortak olan, iki yıldır gece ziyaretçilerinin çoğunun gözlerinden kaçan Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ni de burada anmakta ve keşfine davet etmekte fayda var. Restorasyonu iki yıl önce tamamlanan ve 2015 yılı mart ayında açılan müze, İstanbul’un hem en yenilerinden, hem de hayli eskilerinden. Yenileme projesi, son zamanlarda gerçekleştirdikleri çağdaş müze kurguları ile dikkat çekici olduklarını düşündüğüm Tasarımhane tarafından geliştirilen müze hem koleksiyonu, hem yeni yorumu, hem hikâyesi ile özel bir ilgiye şayan.

©Tasarımhane

Osmanlı İmparatorluğu döneminde açılan son müze, Osman Hamdi Bey başkanlığındaki komisyonca yerleştiği Süleymaniye Külliyesi’nden 1983 yılında taşınarak, bugün bulunduğu Sultanahmet’teki İbrahim Paşa Sarayı’na geçiyor ve “Türk ve İslam Eserleri Müzesi” ismini alıyor. İslam kültürünün çeşitli dönemlerine ve coğrafyalarına ait, kutsal emanetleri de içeren 45.000’in üzerinde eserin sergilendiği müzenin binası da, kent belleğinde önemli bir yere sahip bir saray. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Sadrazam İbrahim Paşa’ya armağan edilen bina, Osmanlı sivil yapılarının çoğunun tersine kâgirden, Hipodrom’un kalıntıları üzerine yapılıyor. İmparatorluğun en şaşaalı döneminde düğün şenlikleri, ayaklanmalar gibi tarihi olaylara tanıklık eden saray, o günden beri elçilik sarayından cezaevine, dikimevinden kışlaya farklı işlevlerde kullanılarak bugüne geliyor. Yapının yenileme projesinde, belleğini de vurgulamayı gözettiklerini belirten Tasarımhane ekibi, hem mekân düzenlemelerinde, hem malzeme ve detay çözümlerinde, hem bilgilendirme panolarında incelikli bir kurgu yakalıyor. Osmanlı geleneğinde önemli bir yeri olan avlulara ve merdivenlere getirdikleri çağdaş yorumlar, oyunbaz şehir perspektifleri yaratırken; ışık ve görüntü oyunları ile ziyaretçi, mekân ve sergilenen eser arasında zamanlar arası çok boyutlu bir ilişki yakalanıyor. Restorasyonun ardından ziyarete açılan hipodrom kalıntıları ise, yenilenen müzenin mutlu eden bir sürprizi.

© Tasarımhane

İstanbul’daki 3 önemli müzenin yanı sıra, Ankara, İzmir, Hatay, Amasya, Şanlıurfa, Niğde, Sivas gibi pek çok şehirde de Müzeler Gecesi kapsamında müzelerin kapısı bu akşam 23.00’e kadar açık olacak. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden detaylara ulaşabilirsiniz. Şimdiden herkese iyi seyirler!

 

Yazı ana resim: Ayasofya, Hermann Barth’ın Constantinople kitabındaki gravürlerden, 1913.

 

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 19:37:00