Sanatçıların Sanatçıları serimizin ikinci konuğu Murat Germen, sanatçı Eadward Muybridge’i seçti ve kaleme aldı. Fotoğraflar: Pelin Horzum Ergün
Ayşegül (Sönmez) yazdı geçenlerde; “yeni bir seriye başladık ‘sanatçıların sanatçıları’ isimli, bir sanatçı sanat tarihinde etkilendiği bir başka sanatçıyı anlatıyor kendi sözleriyle…” Zor iş tabi, sanat tarihinde işlerin bu noktaya kadar gelmesini sağlayan o kadar çok değerli insan var ki gözümde; hangi birini seçersin ki? Bu tür tek ve kati cevap gerektiren sorularda hep zorlanmışımdır, kaçamak ve kendimce de güya adaletli cevaplar vermişimdir; birilerini unutup haklarını yemiş durumda kalmayayım diye…
“Kıvırma” dedim bu sefer, “bul bir isim!” Çok da kasmak istemedim, ilk aklıma geleni seçeyim ki samimi olsun istedim. İngiliz fotoğrafçı Eadweard Muybridge geldi aklıma; bilmem neden… Başka bir zamanda sorulsaydı aynı soru, büyük olasılıkla başka bir isim gelirdi aklıma.
Neyse; neden Muybridge’i seçtiğimi açıklamaya çalışayım. Sanatın bilimle olan işbirliği her zaman ilgi alanımda oldu. Akademisyen yanımla yazdığım metin, makale, blog yazısı, tebliğ ve sunumlarımda bu işbirliği aralıklarla gündeme gelir. Sanırım bunun önemli nedenlerinden birisi, her iki alanın birbirini iyi tamamladığını düşünmem.
Marifet diye demiyorum, arada mantık dışı kaçışlar yapan ama temelde ussal birisi olmak varmış bahtımda. Bu durum da beni genelde ayağını yere basan birisi olmaya yönlendirdi hasbelkader. Sanatın kahredici derecede acımasız, haset ve riya dolu, empati yoksunu ortamında ihtiyacım olacak bağımsızlığı ancak bu şekilde edineceğimi düşündüm belki de…
Muybridge’in aslî amacının sanatçı “makamı”na oturmak olduğunu sanmıyorum. Meselesi, meseleleri varmış abinin; hareketin evrelerine takmış kafayı. Bir çok kişinin bildiği hikayedir, “at dört nala koşarken ayaklardan birisi yere değiyor mu değmiyor mu?” imiş saplantılarından birisi; “fotoğrafım kaç edisyon olmalı?”, “hangi galeriyle çalışmalıyım?” veya “kaçtan okuturuz abi bunu?” değilmiş büyük olasılıkla…
Bilimsel bir sonuç elde etmek amacıyla yola çıkıp; fotoğraf makinesinin, yani yaratı aygıtının, sınırlarını zorlayarak sanat tarihine Fransız arkadaşı Étienne-Jules Marey ile birlikte farklı coğrafyalarda, ama eş zamanlı olarak dünyanın en özgün “kronofotografi” örneklerinden bazılarını bırakmak herkese nasip olmaz herhalde…
Not: Birbirleriyle benzer takıntıları olan Muybridge ve Marey’nin, bir ay farkla doğup neredeyse aynı gün öldüklerini, yani aynı yaşta yaşama veda ettiklerini hatırlatmak isterim.