Huysuz Virjin’in yasını bir drag queen ile konuşarak tutalım dedik ve Matmazel Coco’ya ulaştık. Matmazel Coco, 1980 Adana doğumlu. “Drag queen” denilince akla gelen ilk isimlerden biri. On beş yaşından beri drag yapıyor. Yaklaşık dokuz yıl önce “Matmazel Coco” karakterini yarattı. Kendisini geliştirmek için her an çalışıyor; daha iyi şarkı söylemeye, vücudunu daha iyi kullanmaya, daha iyi makyaj yapmaya, daha iyi kostümler kullanmaya çalışıyor. Bazen günlerce araştırma yapıyor ve sahnede öğrendiklerinin belki sadece üç tanesini kullanıyor. Kendi sözleriyle “sırf doğru zamanda doğru bilgiyi kullanmak adına cebini bol bol bilgiyle doldurmayı çok önemsiyor.”
Huysuz Virjin, ani ölümü üzerine Türkiye’nin ilk drag queen’i olarak anıldı. Siz de bu tespite katılıyor musunuz?
Drag queen’likten ne anladığımıza bağlı olmakla birlikte evet tanınan, sevilen ve belki de kabul gören ilk drag queen’di. Hatta bu performansı yapmaya başladığı dönemdeki ülkenin ortamını düşündüğümüzde yaptığı şey drag performans olmanın ötesinde büyük bir başkaldırıydı, muhalefetti, dışavurumdu, yenilikti. Bu noktadan baktığımızda da Huysuz Virjin çok özeldi, yeri doldurulamaz bir sanatçıydı.
Siz kendinizi Huysuz Virjin’in mirasçısı olarak görüyor musunuz?
Hayır! Bu soruya evet diye cevap verirsem Huysuz Virjin’e saygısızlık etmiş olurum. Huysuz, hem kabul edilen ilk drag olması hem de çok sevilmesi sebebi ile kimseyle kıyaslanamaz. Evet benzer stile sahibiz diye algılanabilir. Yaptığım performansların içeriği, çalışkanlığım, işe verdiğim önem ve seyirciden aldığım olumlu tepkiler nedi ile Huysuz Virjin’e layık olabileceğimi düşünüyorum ama mirasçısıyım diye bir iddiada bulunamam. Buna ancak Seyfi Dursunoğlu karar verebilirdi.
O nasıl bir drag queen idi sizce?
Her şeyden önce zekiydi. Nabzı iyi tutabilen, zamanlama konusunda çok yetenekli, sempatik, seyirciye anında enerjisini geçirebilen ve geleneksel sahne normlarını barındıran.
“Sataşmak ya da sataşmamak” tüm mesele bu mu?
Her sataştığını zanneden sataşmış olmuyor. Sataşmak dediğimiz mevzu zeka isteyen, zamanlama ustalığı ve ortamı iyi koklama becerisi isteyen bir yetenek. Sataşırken saçmalayan çok insan gördüm. Sataşmak mevzuunda önemli olan sataşmak değil, nasıl sataşacağını bilmek.
Drag queen ve zenne gelenekleri arasındaki farklar üzerine ne söylemek istersiniz?
Zenne dediğimizde aklımıza oryantal yapan erkek dansçı geliyor genelde. Ve drag queen dediğimizde de “RuPaul’s Drag Race” drag queenleri geliyor. Aslında zenne ve drag queen aynı şeyin farklı versiyonları bana göre. Türk tiyatrosundaki “Arap bacı” tiplemesi ile “Las Palmas” ve benzeri yarışmalarda izlediğimiz performansçılar da aynı geliyor bana.
Matmazel Coco bu iki geleneği nasıl yorumluyor?
Kendi adıma her ikisinden de faydalanıyor ve öğrendiğim ve gördüğüm gelenekleri birleştiriyorum. Zaten sahnede doğaçlama yapan bir performansçı eğer bu geleneklere hakimse mutlaka kullanacaktır. Ve hatta mutlaka kendi stilini yaratacaktır. Öteki türlü eski veya ayarsız kalma riski mevcut. Bizim işimizde akışkan olmak ve o ana uyum sağlamak gerekiyor. Yoksa seyirci kabul etmez.
Bu işi yapma koşullarıyla ilgili Türkiye’de neler dönüştü zamanla değişti?
En basitiyle işimiz sektör olmaya doğru gidiyor. Daha düne kadar iki elin parmağını geçmiyorduk ama bugün çok daha fazla drag yapan performansçı mevcut. Özellikle bu işe yeni başlayanlar bizde denenmemiş olanı deniyor daha yenilikçi yaklaşabiliyorlar. Drag yapanların sayısının artması ve içerik farklılığı açısından büyük bir değişiklik kesin ama kabul edilebilirlik açısından biraz daha geride olabiliriz. Ancak çok az performansçı kendini var ettiği her ortamda kabul görebiliyor.