Siz de kulaklığınız olmadan evden çıkmayanlardansanız 38. İstanbul Film Festivali’nin size bir sürprizi var. PJ Harvey ile Kabil’den Washington’a yolculuğa çıkan, Piazzolla ile yeni tangonun izlerini süren, yedi ülke ve 10.000 kilometre aşarak saz tınılarının gizemini takip eden, bir tarafta Mick Jagger’ı başrole koyarken diğer tarafta primadonna Leyla Gencer’in yaşamına konuk olan One Direction’lı, Backstreet Boys’lu, Take That’li ve Beatles’lı musikişinas filmler nisanda sizi bekliyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın düzenlediği İstanbul Film Festivali, bu yıl 5-16 Nisan 2018 tarihlerinde 38. kez izleyicileriyle buluşacak. Festivalin Musikişinas bölümünde, dünyanın farklı bölgelerinde müzik tarihine damga vurmuş ikonik isimlerin özgün ve çarpıcı hikâyelerini anlatan filmler perdeye çıkacak.
38. İstanbul Film Festivali Musikişinas bölümünde yer alacak filmlerden bazıları:
A Dog Called Money
PJ Harvey’le 2011 tarihli Let England Shake albümünde de işbirliği yapan ve şarkıların her biri için kısa filmler çeken İrlandalı fotomuhabiri ve yönetmen Seamus Murphy, ünlü müzisyenle işbirliğine devam ediyor. Murphy sanatçıyı Kabil’den Kosova’ya ve oradan Washington’a kadar izleyerek son albümü The Hope Six Demolition Project’in yapım aşamasını belgeliyor. Harvey’nin ilham almak için ziyaret ettiği şehirlerdeki deneyimlerini ve devamında, stüdyodaki yaratım sürecini yakından takip eden Murphy, Harvey’nin anlatımı ve şiirsel bir kurguyla birleştirdiği görüntülerle gizemli müzisyenin dünyasına açılan, yer yer savaş bölgesi gezi günlüğü yer yer multimedya sanat projesi kıvamında özgün bir müzik belgeseli yaratıyor.
Piazzolla: The Years Of The Shark
Arjantinli bandoneon virtüözü ve besteci Astor Piazzolla, tango devrimini gerçekleştiren kişi olarak tanınıyor. “Yeni Tango” adını verdiği, caz ve klasik müzik etkileri taşıyan tango tarzı, bütün dünyada yaygınlaşmasına rağmen türün geleneksel formundan uzaklaştığı için özellikle kendi ülkesinde çok ters tepkilerle karşılaşmıştı. Bu belgesel, başta oğlu Daniel’in arşivinden özel görüntüler ve konser kayıtlarıyla bu müzik dehasının yalnızca ülkesinin müzik dünyasıyla değil ailesiyle de sallantılı ve çetrefil ilişkisinin içyüzüne canlı bir bakış atıyor. Piazzolla’nın kızı Diana’yla saatler uzunluğundaki sohbetinin kayıtları kendinden emin, inatçı ve tutkulu bir dâhinin nasıl bir baba olduğuna dair benzersiz ipuçları da veriyor.
Saz – The Key Of Trust
Şehirden şehre, dağdan ovaya kültürler ve zaman arasında bir köprü kuran Saz bir yol belgeseli, adı gibi “saz”ın yollarından şarkılar topluyor. Az sayıdaki Batı Avrupalı saz müzisyeninden biri olan Petra Nachtmanova, bu enstrümanın yüzyıllardır nasıl hâlâ birçok kültürün kalbinde yer aldığını öğrenebilmek için Berlin’den yola çıkıyor ve yedi ülke, 10 bin kilometre aşarak Horasan’a gidiyor. Yönetmen Stephan Talneau’nun ilk filminde Nachtmanova, 2 bin yıldır kuşakları bir araya getiren bu çalgının kökenlerini ve gizemini Telli Turnalar, Özgür Fırat, Umut Erdoğan, Saz Ensemble “Sevda”, Tatavla Keyfi gibi müzisyenlerle birlikte keşfediyor.
Performance
Geçen yıl kaybettiğimiz Nicolas Roeg, özellikle kurguyu kullanış biçimiyle modern sinemayı en çok etkileyen yönetmenlerden birisi olmuştu. Roeg’un 1961 yılında görüntü yönetmeni olarak başlayan kariyeri, 1971’de Donald Cammell ile birlikte yönettiği Performance ile farklı bir yöne doğru ilerlemişti. Çekildiği dönemde büyük tartışmalara neden olan ve eleştirmenlerce bir başyapıt olarak kabul edilen bu alışılmadık suç filmi, işlediği cinayet sonrasında saklanacak yer arayan bir gangsterin, eski bir rock yıldızının evine sığınmasını konu alır. Rock yıldızı rolünde Mick Jagger’ı izlediğimiz Performance, çekildiği dönem için devrimsel kurgusuyla sonraki yıllarda sayısız klibe esin kaynağı olmuştu.
I Used To Be Normal: A Boyband Fangirl Story
One Direction, Backstreet Boys, Take That ve Beatles, farklı dönemlerde müziğe damga vurmuş olan “boyband”lerden bazıları… Kendini One Direction hayranı olarak tanımlayan yönetmen Jessica Leski, “boyband” fenomenini farklı kuşaklardan hayranların bakış açılarıyla çözmeye çalışıyor. Filmin omurgasını hayranların paylaştığı gazete kupürleri, afişler ve fanteziler oluştururken konser kayıtları, röportajlar ve çığlık atan ergenlerle hem eğlenceli hem parlak bir “fan” dünyasının evrensel çerçevesi çizilmiş oluyor.
Leyla Gencer: La Diva Turca
20. yüzyıl opera dünyasına damgasını vuran, operanın mabedi sayılan La Scala Tiyatrosu’nun primadonnası Leyla Gencer’in izini süren bir belgesel Leyla Gencer: La Diva Turca. Kendisiyle tanışma ve çalışma fırsatı bulmuş sanatçılarla yapılan söyleşilerle zenginleşen belgeselin yapımcılığını, Leyla Gencer Arşivi’ni de bünyesinde bulunduran İKSV, yönetmenliğini ise Selçuk Metin üstleniyor. Belgeselin metni ve senaryosunda gazeteci ve yazar Zeynep Oral’ın imzası bulunuyor.
İLGİLİ HABERLER
37. İstanbul Film Festivali’nden damak tadınıza göre filmler