İstanbul Film Festivali 4-24 Aralık tarihleri arasında gösterime sunacağı 2020’nin son online seçkisine “Eşit Bir Hayat” adını verdi. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne denk gelen, 21 filmden oluşan bu seçkiye festivalin fiziksel versiyonunda yer alan Sinemada İnsan Hakları Yarışması’nı da dahil etti. Önceki seçkiler gibi filmonline.iksv.org adresinden Eşit Bir Hayat programı hakkında ayrıntılı bilgi edinebilir, gösterim takvimini takip edebilir, 170 liraya kombine bilet satın alabilir ya da bu satıştan arta kalan biletleri her film için tek tek alabilirsiniz.
Eşit Bir Hayat çoğu doğrudan politik meselelerini çarpıcı öykülerle anlatan, sinematik açıdan güçlü ve bir o kadar da şiirsel filmlerden oluşuyor. Bu seçkiden izlediğim filmlerin hepsi hararetle tavsiye edilecek nitelik taşıyor:
Kendine özgü bir psikolojik gerilim
2019 Adana Altın Koza Film Festivali’nde Türkiye prömiyeri yapılan Ağlayan Kadın / La Llorona’da Guatemalalı yönetmen Jayro Bustamante korku türüyle militan sinemayı büyük bir ustalıkla birleştirip kendine özgü bir psikolojik gerilim yaratıyor. Dünya prömiyerini yaptığı Venedik Yönetmenlerin Günleri bölümünde hem Karim Ainouz başkanlığındaki resmi jüriden hem eleştirmenler birliği Feodora’dan En İyi Film ödülü aldı. Maya kökenli Bustamante, emekli bir generalin Guatemala’daki yerli halkın soykırımından dolayı yargılandığı bir dava sürecini Orta Amerika’nın boğulan çocuklarının yasını tutan hayalet La Llorona mitiyle harmanlayarak anlatıyor. Adaletin yerini cezasızlığın aldığı bir toplumun eleştirisini yapan, hem sınıfsal hem etnik açılardan eşitliksiz bir yapıyı janr sinemasının öğelerini kullanarak soluksuz izlenir hale getiriyor. Bustamante’nin Volkan / Ixcanul ve Paul Weitz’in Tutsak / Bel Canto adlı filmleriyle tanınan Maria Mercedes Coroy başta olmak üzere bütün oyuncularının performansları filmin fantastikle gerçekçilik arasında salınan tüyler ürpertici atmosferini mükemmelleştiriyor.
Bir başka sıra dışı hortlak hikayesi de Portekizli usta Pedro Costa’ya Locarno Film Festivali’nde Altın Leopar kazandıran Vitalina Varela. Costa, yine Locarno’da En İyi Yönetmen seçildiği, karanlık bir senfonik şiir olarak nitelendirilebilecek olan At Parası / Cavalo Dinheiro’da Cabo Verde’den Lizbon’a göç eden Ventura’nın çektiklerini konu alıyordu. Vitalina Varela, Ventura’nın Cabo Verde’de kalan eşinden alıyor adını. 30 yıl gurbette kalan eşinin ölümünden sonra Lizbon’a gelen Vitalina Varela’nın öyküsünü de yine öte dünyadan, gecelerden ve gölgelerin arasından süzülerek anlatıyor. Vitalina’nın Lizbon labirentindeki yolculuğu kocasıyla yarım kalan hayatlarına bir ağıt halini alırken kolonyalizmin insanları önce kendi memleketlerinde sonra göç etmek zorunda kaldıkları kolonyalist yurdunda nasıl sömürdüğünü ve hayatlarını kararttığını görsel tarzıyla destekleyerek anlatıyor, bu film.
“Hakiki bir duyarlılık”
Festival yolculuğuna Sundance’ten Dünya Sineması Jüri Özel Ödülü ve İzleyici Ödülü kazanarak çıkan Kimliği Belli Oldu / Sin Señas Particulares 2020’nin en iyi filmlerinden biri olduğunu Gotham, Haifa, Kiev Molodist, Morelia, San Sebastian, Stockholm, Selanik ve Zürich film festivallerinde çoğu en iyi film dalındaki ödülleri kazanarak tescilledi. Heykelcikler bir yana Fernanda Valdez’in iki kısa filminin ardından gerçekleştirdiği ilk uzun metrajında yakaladığı bu büyük başarının ardında Meksika’dan ABD’ye yasa dışı yollardan geçmeye çalışanların başına gelenlere ve insan kaçakçılığı yapan çetelerin uyguladığı şiddete karşı hakiki bir duyarlılık göstermesi yatıyor.
Bir toplu mezarda oğlunun çantası ve sınırı birlikte geçmeye çalıştığı arkadaşının cesedi bulunan annenin tehlikeli bir coğrafyadaki umarsız arayışını konu alan film Meksika’ya özgü göç ve şiddet sorunundan yola çıkarak evrensel boyutta anne – çocuk ilişkisi, sevgi, merhamet ve bağlılık temalarını irdeliyor. Yüzleri görünmeyen, her daim karanlıkta hareket eden ve insanların yüreklerine korku salan çeteciler halk tarafından şeytani varlıklar olarak görülürken Magdalena, oğlunu cehennemde arayan dini/mitolojik bir anne figürüne dönüşüyor.
Hiçbir politik cephe tarafından kabul görmeyen LGBTİ
Genç yönetmen Rubaiyat Hussein, ülkesi Bangladeş’in Batılı markalara üretim yapan kadın işçilerinin emek sömürüsüne sendikalaşarak direnişine enerji saçan bir filmle destek veriyor. Bengal kültürünün olmazsa olmazı müzikle zenginleşen ve cıvıl cıvıl renklerini yansıtan Made in Bangladesh yüzlercesini ürettiği markalı tişörtlerin üç dört tanesinin satış bedelini kadar maaşlarını alamayan, tekstil endüstrisinde çalışmak dışındaki seçeneklerinin evlenmekle sınırlı olduğu genç kadınların eşit bir hayat özlemini izleyiciye hissettiriyor.
Aynı eşitlik özlemini Korkuyorum Torero / Tengo Miedo Torero’nun karakterleri de duyumsuyor. Pinochet’ye suikast planlayan bir militanla ona yardım eden transbirey arasındaki sıra dışı aşkın öyküsü Şili’nin yakın tarihindeki karanlık bir sayfaya farklı bir yönden bakıyor. LGBTİ olmanın hiçbir politik cephe tarafından kabul görmediğinin altını çiziyor Korkuyorum Torero. Pablo Larrain filmlerinden tanıdığımız usta oyuncu Alfredo Castro yine müthiş bir performans veriyor eski drag queen rolünde. Müze filminde birlikte rol aldığı Leonardo Ortizgris’in canlandırdığı militanla birlikte mücadelenin içine giren karakterinin dönüşümünü ve baskıya direnişini incelikle yansıtıyor.
Türkiye’den seçkiden yer alan tek film: Omar ve Biz
Çöl Sokağı No:143 / 143 Rue da Sahara adını bir adresten alır gibi görünse de tam anlamıyla ıssızlığın ortasında diye tanımlanabilecek bir yerde geçiyor… Bu sakin ve durağan belgesel, Cezayir topraklarının büyük bir bölümünü kaplayan Sahra Çölü’nde, yol üstünde küçük bir mola yeri işleten Malika adlı bir kadının gelip geçen yolcularca garipsenen yalnızlığına odaklanıyor. Kedisi Mimi ile yaşayan, yolculara sadece çay ve omlet yapan Malika, yapılmakta olan yeni benzinci ve restoran ile belki de son demini yaşıyor inzivasının… Yönetmen Hassen Ferhani’nin etkileyici mizanseni sabırlı izleyicileri bir insanın dünyasına sokmayı başarıyor.
Eşit Bir Hayat seçkisinde yer alen tek yerli yapım, Mehmet Bahadır ve Maryna Gorbach’ın imzasını taşıyan Omar ve Biz ise Türkiye sinemasının son döneminde duyarlık gösterilen Suriyeli göçmenlerin hayatına farklı bir yaklaşımda bulunuyor. Bir göçmenin azmi ve özgürlük mücadelesiyle hayatlarına dokunduğu iki aileyi değiştirmesini anlatırken, esas sorunun göçmenler değil milliyetçilik ve ayrımcılık olduğunun altını çiziyor. Cem Bender, Taj Sher Yakub ve Menderes Samancılar’ın başrolleri üstlendiği bu özenli yapım birçok uluslararası ve ulusal festivalde gösterildi ve ödüller kazandı.
Seçkideki filmler ve gösterim tarihleri
04 Aralık Cuma 21.00 – 9 Aralık Çarşamba 21.01
Vitalina Varela
05 Aralık Cumartesi 21.00 – 10 Aralık Perşembe 21.01
Ağlayan Kadın
06 Aralık Pazar 21.00 – 11 Aralık Cuma 21.01
Margaret Atwood: Sözcüklerin Gücü
07 Aralık Pazartesi 21.00 – 12 Aralık Cumartesi 21.01
Antigone
08 Aralık Salı 21.00 – 13 Aralık Pazar 21.01
Hurma Zamanı
09 Aralık Çarşamba 21.00 – 14 Aralık Pazartesi 21.01
Indianara
10 Aralık Perşembe 21.00 – 15 Aralık Salı 21.01
Peri
11 Aralık Cuma 21.00 – 16 Aralık Çarşamba 21.01
Omar ve Biz
12 Aralık Cumartesi 21.00 – 17 Aralık Perşembe 21.01
Moffie
13 Aralık Pazar 21.00 – 18 Aralık Cuma 21.01
Kimliği Belli Oldu
14 Aralık Pazartesi 21.00 – 19 Aralık Cumartesi 21.01
Çöl Sokağı No: 143
15 Aralık Salı 21.00 – 20 Aralık Pazar 21.01
Made in Bangladesh
16 Aralık Çarşamba 21.00 – 21 Aralık Pazartesi 21.01
Rus Devriminin Kızları
17 Aralık Perşembe 21.00 – 22 Aralık Salı 21.01
Görünmezler
18 Aralık Cuma 21.00 – 23 Aralık Çarşamba 21.01
Ağabey
19 Aralık Cumartesi 21.00 – 24 Aralık Perşembe 21.01
Onca Ruh
20 Aralık Pazar 21.00 – 25 Aralık Cuma 21.01
Çalışan Kadınlar
21 Aralık Pazartesi 21.00 – 26 Aralık Cumartesi 21.01
Unutulan
22 Aralık Salı 21.00 – 27 Aralık Pazar 21.01
Kuzu
23 Aralık Çarşamba 21.00 – 28 Aralık Pazartesi 21.01
Korkuyorum Torero
24 Aralık Perşembe 21.00 – 29 Aralık Salı 21.01
Neden mi Zıplıyorum?
İLGİLİ HABERLER
Kırmızı halıda iklim eylemcileri, beyazperdede politik filmler