Cansu Sönmez’in “Bu Nasıl Uygarlık?” başlıklı ilk kişisel sergisi Pg Art Gallery’de başladı. Sönmez’in “Uygarlık nedir?” sorusunu ve uygarlığın yarattığı kent olgusunu yapı bozuma uğratarak ele aldığı üç farklı serisinden çalışmaların yer aldığı sergi, 5 Ekim 2019’a dek ziyarete açık olacak.
Uygarlık sözcüğünün İngilizce karşılığı ‘civilization’ın kökeni, latince ‘civitas’ yani ‘kent’tir. Aynı kökten gelen ‘civil’ kelimesi ise ‘kentli’ anlamına gelir. ‘Peki bugünün dünyası için “uygar” sadece “kentte yaşayan insan” anlamına gelebilir mi? Görünen o ki kentte yaşayan her insan aynı oranda uygar değil. Bugün çeşitli nedenlerle bulunduğu çevreye aykırı binaların yapılmasını teşvik eden söylem, yaşadığımız kenti kendi öz doğasından kopmuş kurgu yapılarla doldurup dönüştürdü. Yalıtılmış bir hayatın pazarlandığı, göğe uzanan yapıların anıtsal mezarlara dönüştüğü kentte sisteme direnemeyen nesil, ekolojisi altüst olmuş bu dünyada var olabilecek mi?
Bir süredir distopya konusunu inceleyen, son iki yılında ise çalışmalarında kenti irdeleyen Cansu Sönmez bu sergide Philip K. Dick’in “Androidler Elektrikli “Koyun Düşler mi?” romanından esinlenerek ürettiği “Conapt” serisinde; yüksek binalarda yer alan dairelerde hiçbir şeye ihtiyaç duymadan, birbirlerinden yalıtılmış halde yaşayan sakinleri ele alıyor. Bu sergi için oluşturduğu kuşbakışı beton bir şehir hissini veren çalışmasında ve inşaat malzemelerinden oluşturduğu yerleştirmesinde yalnızlık duygusu irdeleniyor.
Dick’in aynı romanında 3. Dünya Savaşı yeni bitmiş ve dünyayı radyoaktif bir toz bulutu sarmıştır. Toz bulutundan kaçarak yaşayan insanlar, oluşturulan conapt binaların içinde sıkışmış ve mutsuz halde duygularını aramaktadırlar. 21. yüzyılın başlarına atfedilen romandan ilhamını alan Sönmez, ‘Conapt’ serisinde içinde bulunduğumuz benzer bir durumu gözler önüne sermektedir.
Çarpık kentleşmenin yarattığı distopya
Sanatçı 2019 tarihli son çalışmalarını da bu sergide yeniden yorumlayarak izleyene sunmaktadır. Sönmez’in “Yetişkinler İçin Oyun Alanı’’ adlı çalışması ülkemizde çarpık kentleşmenin yarattığı distopik durumu ele alır. Barbarların oluşturduğu korkutucu şehri, eleştirel bir şekilde anlatan yerleştirme bu sefer Lego’lardan yükselen mors alfabesiyle alanda dile gelir.
Serginin alt katındaki “İmkansız Oyun” adlı yerleştirmede eleştirmeyi unutmuş toplumların hırsla elde ettiklerinin gelip geçiciliği anlatılıyor. Kırmızı Kraliçe’nin Alice’e iş anlaşması için önerdiği teklif gibi her şey: “Dünün reçeli yok, bugünün reçeli yok, yarının reçeli var.” “İmkansız Oyun” hiç gelmeyecek bir reçel için kendinden vazgeçen insanların oyunu. İç içe geçmeyen bu minik Lego’lar, izleyiciyi olmayacak bir kurguyu gerçekleştirmeye davet ediyor.