A password will be e-mailed to you.

Red Bull Art Around’un Mahallede Karşılaşmalar ismi altında bu yıl üçüncü edisyonu Collective Çukurcuma (Mine Kaplangı, Naz Cuguoğlu ve Serhat Cacekli) küratörlüğünde  Hayaletler başlığıyla yapılan sergi Arnavutköy’de gerçekleştiriliyor. Her yıl Redbull tarafından belirlenen Mahallede Karşılaşmalar, İstanbul’un nostaljik, geçmişi ve geleceği içinde barındıran mahallelerini sanatla da aktif bir rota haline getirerek izleyici ile buluşturuyor.

Sergi, Collective Çukurcuma’nın Derrida’nın  Marx ve Mahdumları (1993) kitabında sözünü ettiği hauntology kavramından yola çıkıp Arnavutköy’ün eski zamanlardaki sokaklarından günümüze ait izlerin peşinde Hayaletler teması altında on dört sanatçının katılımıyla şekilleniyor. Arnavutköy, İstanbul’un en eski semtlerinden birisi olduğu kadar kültürel bir belleğe ve yitik bir yaşantıya da sahip. Küratör ekibinin sergiyi yapmadan önce öncelikle semti karış karış tanıması, kamusal bir alana, sokağa ve halka yayılması açısından çok da kolay bir semt değil aslında. Derrida’nın hauntology kavramı ile direkt olarak ilişki içinde olan semt, tarihi dokusu, dar sokakları ve esnaflarıyla çoğulcu bir kimliğe sahip eski İstanbul’un yaşantısından izler sunuyor.

Red Bull Art Around tarafından hazırlanan minik harita içinde Arnavutköy’ün dar ve naif sokakları arasında her bir sanatçıyı, eserlerini kısacası estetik müdahaleler sonucunda oraya yerleştirilen hayaletleri keşfediyorsunuz. Hayaletler disiplinler arası bir çeşitlilik ile oldukça farklı sanatçıları bir araya getirdiği kadar Arnavutköy’ü de en ince ayrıntısına kadar irdeliyor. Sergi, semtin bütün duyularına hitap ederek yaşlanmış bir insanı uyandırıyor gibi.

Arnavutköy’e giderken göze ilk çarpan eser Ilgın Seymen‘in güneş ışığıyla parlayan gri kayığı. Form olarak bir kayığın üzerinde yer alan çoğu çer çöp malzemeleri, parlak gri bir sprey boya ile boyayarak günlük hayatta kullanılan plastik malzemelerin toksik yönlerini ele alıp, bölgedeki deniz kirliliğine de dem vuruyor. Yığılmış ve griye boyanmış günlük plastik nesneler ile oluşturulan kayık ayrıca Kazıklı Yol projesi ile de çevreyle kurulan problemli ilişkiyi gözler önüne getiriyor.

Semtin sokaklarına girildiğinde,  elde harita oldukça çeşitli eserleri semte yayılmış olarak izlerken, daimi bir interaktivizm içinde olan Ali Emir Tapan‘ın İsimsiz Obje isimli izleyiciyi merkeze alan performansı, terk edilmiş bir depoda sergi süresince izleyiciyi gözetliyor. Performans alanı içinde yer alan birkaç kişinin bir Whatsapp grubundan, kişi içeri girdiği anda başlayan yazışmaları kişiyi tuhaf bir gerilime sürüklediği kadar, izlenen rolü ile de insanların bir başkasına kasıtlı ya da kasıtsız olarak yaptıkları gözetleme ve eleştiri eylemini sanal bir dünyada ortaya koyuyor. Yazışan kişiler izleyici ile konuşmuyor ama izleyici hakkındaki tüm yargı ve varsayımları üstüne Whatsapp’ten yazışıyorlar. Odada kalma süresi tamamen izleyicinin tahammül ve isteğine kalmış durumda. Kişi, performans alanından çıktıktan sonra performansın kartviziti üzerine yazılan giriş çıkış saatlerine göre, hakkında konuşulanları www.isimsizobje.com adresinden okuyup gizlenen fikirlerin ifşa edilmiş halini de okuyabiliyor. İzleyenden izlenene dönüşen katılımcı sanal ortamda bir hayalete, anonim bir kimliğe bürünüyor.

Ali Emir Tapan, isimsiz obje, (Nazlı Erdemirel)

Performans alanının hemen bitişiğinde Eda Aslan‘ın Kayıp Buluntular adlı alçı heykel kalıpları yerleştirmesinin bulunduğu Sarı Bina yer alıyor. Mekan yıkılmak üzere olan, içine girdiğinizde rutubet kokusunun yoğun şekilde hissedildiği eski bir Arnavutköy yapısı. Aslan kullanılmayan alçı kalıpları ile hayaletleri çağıran bir güruh yaratıyor. Yerleştirme şimdiye bir atıf olduğu kadar semtin geçmişinden de kabukları da izleyiciye sunuyor.

Eda Aslan, Kayıp Buluntular, (Nazlı Erdemirel)

Ali Emir Tapan ve Eda Aslan’ın hemen bir arka sokağında bulunan Canavar‘ın bir binanın cephesindeki kocaman böcekleri ise farklı bir disiplin olarak Arnavutköy’ün yer altındaki izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Böcekler yer altından çıkarak arşa doğru giderken ekosistemin besleyici ve tüketici bir parçası olarak semtin sakinleri arasına karışıyor.

Canavar, İsimsiz, (Nazlı Erdemirel)

Guido Casaretto‘nun Fe4578 isimli heykeli ait olduğu evrenden kopup gelmiş bir göktaşı formu ile kamusal alana konumlanıyor. Arnavutköy’ün naif ve nostalji kokan sokaklarında Uzay Çağı’ndan gelip, çevresi ile ironik bir uyum kurarken dün ve bugünü bir araya getiriyor.

Bahar Yürükoğlu‘nun semtin kuytu sokaklarında, gizli bir bahçe içinde yer alan renkli pileksiglas yerleştirmesi, doğal ve yapay olanın tezat bir birleşimi olarak estetik bir görüntüyü aksediyor. Organik bir natura içinde oval ya da köşeli, keskin ve yeşile karşı şeffaf pileksiler, belirgin renklerle ayrışıyor. Yabani bitkiler içinde bariz bir mekan algısı yaratan yerleştirme, geçmişin doğal izlerinden yola çıkarak biyolojik ve ekolojik bir gelecek tahayyülü yaratıyor. Apokapleksi ismiyle de zıt bir bağ kuran yapıt dingin duruşu karşısında doğa – medeniyet, varlık – yokluk ve bugün – yarın ikiliklerini sorgulamaya açıyor.

Bahar Yürükoğlu, Apokapleksi, (Nazlı Erdemirel)

Ceylan Göksel‘in Arnavutköy’ü birbirine bağlayan dar sokakları arasında merdivende izleyiciye eşlik eden buluntu drone sesleri ile kurgulanmış distopik ses enstalasyonu, semtin yeni ve eski kimlikleri arasında izleyiciye ilk başta sesin nereden geldiğinin anlaşılmadığı tuhaf bir ruh durumu yaşatıyor. Arnavutköy’ün sakin görüntüsü ve hafif esintisi karşısında merdiven boyunca devam eden garip uğultuya eşlik eden ses, görünmez bir hayaletin izi gibi.

Sabo‘nun eski ama renöve edilmiş bir köşkün giriş katında yer alan Eczane Dükkanı kurgusu ise sanatçının Arnavutköy’ün geçmişinde eski bir eczacı / bilim insanı olarak yaşamış birisinin gizemli araştırmalarını ele alıyor. Sanatçının (EVE) Virüsü serisi üzerine kurguladığı eserleri biraz daha genişleterek bir eczacının tüm araştırmalarını ortaya koyan bir geçmiş zaman kurgusu olarak karşımıza çıkıyor. Sözü edilen bilim insanı belki kendisinin de yakalandığı amansız bir virüsü engellemek için tüm ciddiyetiyle araştırmalarını sürdürüyor. Sabo’nun bozuma uğratılmış portrelerinin yer aldığı eczane, kurgulanmış etkileyici bir hikaye. Bir aynanın üzerinde yer alan formüller ya da bir eczane tabelasının girişte yer almasıyla inandırıcılığı ve gerçek/ kurgu sorgulamasının arttığı bir iz düşüm. Sabo’nun yarattığı Eczane Dükkanı konunun realitesinin tartışılarak gezilebileceği naratif bir proje.

Pınar Yoldaş, Designer Babies, (Nazlı Erdemirel)

Sergide yer alan on dört sanatçıdan Can Büyükberber‘in ANY’deki videosu, Pınar Marul‘un bir köşkün cephesinde yer alan yerleştirmesi, Pınar Yoldaş‘ın bir balıkçının akvaryumunda ıstakozlarla birlikte yer alan cyborg’vari heykelleri, Begüm Yamanlar‘ın bir klübe içinde yer alan videosu, açık çağrı ile seçilen Zeynep Kaynar‘ın Google Earth imgelerinin bulunduğu fotoğrafı, Uğur Engin Deniz‘in Joint Idea Hangar içinde yer alan videosu ile serginin Derrida’nın hauntology kavramı ile bir bütünlük sağlaması uyumlu bir örtüşmeyi doğuruyor. Sergi, on dört sanatçı ile disiplinler arası bir payede unutulmaya yüz tutmuş yarı homojen bir semtin tüm özlemlerini çeşitli açılardan sorguluyor. Arnavutköy’ün dar ve yokuş sokakları, geçmişe dair duyulan bir nostalji duygusu ve gerçekleşmemiş geleceğe dair bir hayal ile kolektif hafızanın kayıplarından yola çıkarak tasarlanan Hayaletler sergisi soruyor: “İçimizde kaç farklı hayaleti barındırıyoruz?”

Begüm Yamanlar, Tahribat, (Nazlı Erdemirel)

 

İLGİLİ HABERLER

Red Bull Art Around Arnavutköy’ü sanatla renklendirecek

RED BULL MUSIC ACADEMY’YLE ARALIKSIZ MÜZİK

Daha fazla yazı yok
2024-11-24 12:15:44