Sanatçı Ayfer Karabıyık, Gülçin Aksoy’un son iki sergisinden, Sevdiğim Aile Mezarlığı ve A sergisi, hareketle bir süredir yaşadığı Almanya’da bir metin yazdı. Bu sergilerden aldığı ilhamla yazdığı bu metni, Haftasonu Şiir Önerisi olarak yayımlıyoruz.
Biliyor musun? Almanca’da ‘A’ sesli harf değil yanına ‘H’ geliyor. Ben de bilmiyordum, bana verdikleri kitapta böyle yazıyor. Ben burada Bir ders kitabının mat yüzünden yeni yeni sesler çıkartmayı öğreniyorum; tssss ceeh tısceehh şşşşşşşş ziiicceeh
Öbür sayfayı açıyorum;
Bir ekranın ışıklı yüzüne bakıyorum biri A diyor
Ne diyorsunuz?
Biri öykü yazdım diyor
Tekrar, Ne diyorsunuz?
O sayfayı kapatıyorum, öbür sayfayı açıyorum, biri ‘mezarlık’ diyor,
Ne diyorsunuz?
Hiç birisini okumuyorum;
Sonra okurum.
Kitabın mat yüzünü açıyorum; el ge oh qu eh öh zet
Beynimin bir köşesinde kıvrılmış öbür sayfayı açıyorum; ellerimle sürte sürte düzeltiyorum.
Hatırlıyor musun? geçtiğimiz yazdı o ağaçlı odaya girmiştim,
Sen; ‘Bu camlar ağaç olacak’ dedin.
Ben; Kalbimi ağzıma sokup geri yuttum.
Biliyor musun? geçtiğimiz yazdı aile mezarımıza gitmiştim.
Ben dua etmeyi bilmiyorum, başıma bir şey gelirse alarm sesi çıkartırım diye yanımda taşıdığım düdüğü çıkartıyorum, beş kere mi altı kere mi ne, düdüğe üflüyorum.
tiiiiiiiiiiiiiiii
tiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
tiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
iiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
tiiiiiiiiiiiiiiiiiii
Annem de bana uyuyor; Önceden ayırtılmış boş bulduğu tek kişilik yer yüzüne uzanıyor. Ben dört kere daha borazan sesli düdüğe üflüyorum; tiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
annem gök yüzüne bakıyor.
Ben bir mezarlık nasıl sevilir bilmiyorum.
Düdüğe üfleye üfleye mezarlıktan çıkıyorum,
tiiiiiii
tiiiiiii
tiiiiiii
Biraz sonra sokaklardan gelen düdük seslerini duyuyorum.
Belli ki çocuklar az önce duydukları sesi oyuna dönüştürdüler.
Düdük sesleri oradan oraya sıçrayarak etrafa yayılıyor
tiiiiiiiiiii
ziiiiyyyyyiiiiiiiiii
vüüüüüüüüüüüüüeeeeeeeeeeeeeeeeeee
ziiiiiiiiiiiiiiii
ciiiiiiiiiiiiiiiiiiii
O sayfayı kapatıyorum.
Öbür sayfayı açıyorum; ix ypsilon üh eh vau ßeszet
Hatırlıyor musun? Öbür odadaydık; yırtılmış kağıtlara bakıyorduk, hangi sözcük neresinden yırtılmış tek tek alıp bakmak istiyordum, öyle güzel dağ olmuş ki, öyle güzel çatlak olmuş ki, öyle güzel dehliz olmuş ki bakmıyordum.
Sonra biri ‘deprem oldu’ diyordu
Başka biri de ‘deprem oldu’ diyordu
Kalbim ağzıma geri geliyor, şimdi kalbimi yutsam iyi olacak diyordum.
O sayfayı kapatıyorum.
Biraz sonra ışık saçan sayfayı açıyorum;
Ellerden dallar fışkırmış, iki gün sonra yarıklardan yaprak yeşermiş, bir hafta sonra gövdelerden gövde olmuş.
Işığı gözüme sokuyorum.
Öbür sayfayı açıyorum; jot el em we
Öbür odaya geçiyorum;
Hatırlıyor muyum? Üzerine sonradan büyük harflerle AİLE kelimesi kazınacak o yeşil koltuğa oturamamıştım.
Oturamamıştım, O yeşil koltuğa önceden sinen portakal kokusu, şarkı kokusu, koro sesi, bıçak sesi, beyaz yüzlü erkek sesi, beyaz yüzlü kadın sesine ilişmiştim.
Şimdi öbür sayfayı açıyorum; äh ef qu er
Kassel, 04.02.18