Henri-Cartier Bresson’dan Sebastião Salgado’ya, tüm fotoğrafçılar tarafından beğenilen Leica, küçük, hafif ve kolayca taşınılabilir yapısıyla, fotoğrafçılığı stüdyodan sokaklara taşıyarak bir devrim yaratmıştı. Leica ile çekilmiş 100 yıllık anılardan oluşan sergi, Eyes Wide Open! 10 Ekim’e kadar Espacio Fundación Telefónica, Madrid’de düzenleniyor.
Orijinal Leica prototipinin 1914 yılında üretilmesi, cep telefonunun çıkışı kadar önemli bir teknolojik gelişme olarak görülüyor çünkü cebe sığabilecek kadar küçük ve hafif Leica sadece profesyonel fotoğrafçılar için değil, amatörler için de vazgeçilmez hale gelmişti, böylece fotoğrafçılık gündelik hayatın bir parçası olmaya başlamıştı.
Leica, 1912 ve 1914 yılları arasında Almanya’nın Wetzlar kentinde bir mikroskop üreticisi ve mühendis olan Oskar Barnack tarafından tasarlandı ve üretildi.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla kameranın üretimi 1924 yılına kadar durduruldu. Leica daha sonra 1925 yılında “Küçük negatif filmler, büyük fotoğraflar” sloganıyla tekrar piyasaya sürüldü.
Robert Capa‘nın İspanya iç savaşı sırasında, Córdoba cephesinde çektiği bu fotoğraf bazıları tarafından özellikle savaş foto muhabirliği için dönüm noktası niteliğinde bir an olarak görülse de başka bir kesim fotoğrafın önceden planlanmış olduğunu öne sürüyor.
Sanatçılar da Leica kullanmaya başladı
Alman fotoğrafçı F.C. Gundlach‘ın Hamburg’da moda markası Nino için yaptığı çekim, fotoğraf makinesinin sanatçılar için yeni bir araç olarak kullanılabileceğini gösterdi.
1950’lerden itibaren Paris’te yaşamaya başlayan, İsveçli fotoğrafçı Strömholm “Her gece pipomu, eski Leica’mı, birkaç Tri-X film ve az biraz Fransızcamla, Place Blanche’deki brasserie’ye giderdim. Herkes benim ne yapacağımı bilirdi, hiç gizlice fotoğraf çekmedim. Genellikle doğal ışıkta flaşsız çalışırdım.” demişti.
Fotoğraf gazeteciliği, makinenin bir fotoğraf ardından diğerini hızla çekebilmesi özelliğiyle başlamıştı. Daha sonra renkli fotoğrafların çekilebilmesiyle Herzog şimdiki sanatsal renkli fotoğrafçılığın öncüsü olarak görüldü. Herzog Almanya’da doğdu ancak Kanada vatandaşlığını seçip 1950’lerden sonra hep ülkesini fotoğrafladı.
Leica zamanla çağdaş sanatçılar için aranan bir araç haline geldi. Fransız fotoğraf sanatçısı François Fontaine, fotoğrafları nasıl gördüğümüz ve hatırladığımız üzerine yaptığı deneysel bir serisinde Terrence Malick, Alfred Hitchcock, Victor Fleming gibi önemli isimlerin klasik filmlerini yansıttı ve önemli anları kasten bulanık çekti.
Jean-Luc Godard ’ın, Le Mépris‘inde Brigitte Bardot sahnesinin Fontaine tarafından çekilen bulanık bir görüntüsü.
1971 Augsburg doğumlu Julia Baier tarafından 2014 yılında çekilen bu fotoğraflar, günlük yaşamı ya da olayları belgelemek amaçlı çekilmedi. Berlin’deki bu basit avlu görüntüsü gibi, geniş formatta çektiği sanatsal fotoğraflar ile izleyiciyi şaşırtmak ve aracın kendisini keşfetmek istemişti.
Kaynak: theguardian.com