Engelsiz Filmler Festivali sekizinci yılında Türkiye’deki tüm sinema izleyicilerini çevrim içi salonunda ağırlıyor. 18 Ekim’e kadar sürecek festivalin üçüncü gününde “Engelsiz Yarışma” seçkisi, “Çocuklar İçin” seçkisi, “Eski Normal: Sanal Benlik” seçkisi ve “Uzun Lafın Kısası II” seçkisindeki filmler eff2020.muvi.com adresinde gösterime girdi.
Engelsiz Filmler Festivali‘nde festival yönetmeni Ezgi Yalınalp’in moderatörlüğünde “Kız Kardeşler” filminin yönetmeni Emin Alper, “Eski Normal: Sanal Benlik” seçkisinde yer alan “Göstergeler Devri” filminin yönetmeni Reinhold Bidner ile aynı seçkide yer alan “Şehirde Bir Vaşak” filminin yönetmeni Nina Bisiarina ile söyleşiler gerçekleşti.
“Beslemelik yeterince temsil edilmediği için filmimde anlattım”
Gösterimlerin üçüncü gününde sinema takipçilerinin büyük ilgiyle izlediği söyleşilerinden biri “Engelsiz Yarışma”da yer alan “Kız Kardeşler” filminin yönetmeni Emin Alper söyleşisiydi. Dünya prömiyerini 69. Berlin Film Festivali’nde yapan ve filminde annelerinin vefatından sonra besleme olarak verilen farklı yaşlardaki üç kız kardeşin, köylerine geri dönmeleri sonrası gelişen olayları anlatan Emin Alper, söyleşide ilk olarak hikayenin çıkış noktasıyla ilgili bilgi geldi. Beslemeliğin, çocukluğunun geçtiği yörede çok yaygın bir uygulama olduğunu ifade eden Alper, büyüdüğünde de bu durumun Türkiye’de çok yaygın olduğunu anladığını fakat edebiyat eserleri dışında yeterince temsil edilmediği için filminde bu mevzuyu işlediğini söyledi.
Önceki filmleri Tepenin Ardı ve Abluka’da yer alan düşman üretme meselesinin Kız Kardeşler’de de yer almasıyla ilgili de açıklamalar yapan Emin Alper, filmlerindeki bu olgunun içinde yaşanılan ülkenin siyasi deneyimiyle çok bağlantılı olduğuna dikkat çekerek “Bu nedenle filmlerimde bu öge hep baskın bir şekilde kendine yer buluyor” dedi. “Filminizi bir kadın hikayesi ya da taşra filmi olarak görüyor musunuz?” sorusunu da cevaplayan Alper, filmlerini yaparken bu tür düşüncelerde olmadığını söyleyerek kategorileştirme yapmanın kendisini hiçbir zaman bağlamadığını vurguladı.
“Emin Alper” ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1G6 linkinden ulaşılabilir.
“Filmim pandemiyle değişen dünyaya daha uygun”
Festivalde gerçekleşen diğer söyleşi “Eski Normal: Sanal Benlik” seçkisinde yer alan “Göstergeler Devri” filminin yönetmeni Reinhold Bidner söyleşisiydi. Filmini ilk olarak geçen yıl Ekim ayında festivallere göndermeye başladığını söyleyen yönetmen, filminde eleştirdiği konuların kendisi dahil çoğu kişi için önemli konular olduğundan bahsetti. Çekimlerine başladığı ilk zamanlarda filmin o dönem için uygun olmadığını belirten Bidner, pandemiyle beraber ve değişen dünyaya dönüp baktığında filmin şu anki duruma daha uygun olduğunu ifade etti. Filmdeki karakterini yaratırken neyden ilham aldığı sorusunu da cevaplandıran Bidner, kendisinin şu an için Avusturya’da Linz’de bir sanat okulunda ders verdiğini belirterek, “İnternet sanatı ve bilimi” ismindeki bir derste “İnsanlar hayatlarını çevrim içi olarak nasıl devam ettirir?” düşüncesinden yola çıkarak filmini ve karakterini oluşturduğunu anlattı.
Reinhold Bidner ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1G7 linkinden ulaşılabilir.
“Bu filmi yaşam alanları daralan vahşi hayvanlar için çektim”
Üçüncü gün gerçekleşen bir başka söyleşi ise “Eski Normal: Sanal Benlik” seçkisinde yer alan “Şehirde Bir Vaşak” filminin yönetmeni Nina Bisiarina söyleşisiydi. Söyleşide ilk olarak filmin hikayesinden bahseden yönetmen, kendisi için temel amacın yaşanılan şehirlerin vahşi hayvanların yaşam alanlarını nasıl daralttığını göstermek olduğunu söyledi. Söyleşide filmin hikayesi ve etrafındaki meseleleri nasıl şekillendirdiği konusunda da bilgi veren Bisiarina, hikayenin gerçek olduğu için kolayca şekillediğini belirtti ve “Bu olay benim yaşadığım şehirde yaşandı. Şehre bir vaşak gelmiş ve kimse ondan kaçmaya çalışmamış. Onun fotoğraflarını çekmeye çalışmışlar” dedi.
Nina Bisiarina ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1G8 linkinden ulaşılabilir.
Festivalin ilk gününde takip edilen diğer söyleşiler ise Program Koordinatörü Gamze Hamamcıoğlu’nun moderatörlüğünde “Eski Normal: Sanal Benlik” seçkisinde yer alan “Nasıl Bilirdiniz?” filminin yönetmeni Ayşenur Erdoğan Gökçe ve “Parti” filminin yönetmeni Efe Can Yıldız ile yapılan söyleşi ile “Uzun Lafın Kısası II” seçkisinde yer alan “Açlık” filminin yönetmeni Gürkan Gürler, “Ahtapot” filminin yönetmeni Engin Erden, “İmparatorlukta Zor Bir Gün” filminin yönetmeni Sezen Kayhan, “Kelebek Adam” filminin yönetmeni Enis Manaz ve “Kulak Misafiri” filminin yönetmeni Ahmet Toğaç ile yapılan söyleşilerdi.
“İnsanın kalabalık içinde yalnızlığı filmin hikayesini ortaya çıkardı”
Nasıl Bilirdiniz? filminin yönetmeni ile yapılan söyleşide Ayşenur Erdoğan Gökçe, ilk olarak filmini yapmaya nasıl karar verdiğini ve hikayesinin nasıl geliştiğini anlattı. Filminin hikayesinin çıkış noktası olarak “Dijital yalnızlık nedir?” sorusu üzerinden ilerlediğini ifade eden yönetmen, insanın kalabalık içinde yalnız kalması üzerinden ilerleyerek filmin konusuna uygun bir durum olduğunu belirtti. Filmi ilginç kılan noktalardan olan rock star imam düşüncesinin de karakteri oluştururken uyguladığı tekniklerden biri olduğunu ifade etti.
Ayşenur Erdoğan Gökçe ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1Gb linkinden ulaşılabilir.
“Film, kendi yaşamımı ve herkesin yaşamını yansıtıyor”
Parti filminin yönetmeni ile yapılan söyleşide Efe Can Yıldız, söyleşide ilk olarak filmin hikayesinin çıkış noktasına dair kendisine yöneltilen soruya cevap verdi. Filmin esasında kendi yaşamını yansıttığını söyleyen Yıldız, bu hikayenin esasında herkesin yaşamında yer alan teknolojiye olan bağlılıkla ortaya çıktığını belirtti. Söyleşide daha sonra “Filminizin böyle bir döneme denk gelmiş olması size nasıl hissettiriyor?” sorusunu cevaplayan yönetmen, “Pandemi olmasaydı yine de bu dijital yönelim artıştaydı fakat pandemi bu süreci daha da hızlandırdı” dedi.
Efe Can Yıldız ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1Gd linkinden ulaşılabilir.
“Filmimin renkli ve sürreal olmasını istedim”
Açlık filminin yönetmeni ile yapılan söyleşide Gürkan Gürler, ilk olarak animasyona olan merakını anlatmakla başladı. Animasyon merakının çocuk yaşlarda başladığını ve ilerleyen yaşlarında bu heyecanının azalmak yerine daha da arttığını söyleyen Gürler, çizimler yaptığını ve bunu ilerleyen süreçte animasyona dönüştürdüğünü belirtti. Söyleşide filminden bahseden yönetmen, konu ve biçim tercihinin nasıl şekillendiğini, deftere yaptığı çizimleri üzerinden örneklendirerek bunun filme dönüşmesine kadarki aşamalarını anlattı. Filminin görsel anlamda renkli ve sürreal olmasını istediğine değinen Gürler, filme ilişkin çalışmaların onun üzerinden yaptığını ifade etti.
Gürkan Gürler ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1Gg linkinden ulaşılabilir.
“Filmim, ülkelerden bağımsız evrensel bir çocuk hikayesi”
Ahtapot filminin yönetmeni ile yapılan söyleşide Engin Erden, ilk olarak filmindeki karakterlerini oluştururken kendi çocukluğu ve çevresindeki insanların çocukluklarından esinlendiğini anlattı. Söyleşinin ilerleyen dakikalarında “Türkiye’de olmasaydınız böyle bir film çeker miydiniz?” sorusunu yanıtlayan Erden, filmini herhangi bir ülkeye bağlı olmadan evrensel bir çocuk hikayesi yarattığını söyleyerek, “Filmin insanın doğa ile olan ilişkisine yönelik bir hikaye olduğunu düşünüyorum” dedi. Buna karşılık da filmdeki erkek çocuk karakterinin de kendi kültürümüzden esintiler taşıdığını vurguladı. Filmde çocuklarla çalışmanın belirli noktalarda zorluklar çıkardığını söyleyen yönetmen, çocuklara ayak uydurabilmek adına hareketin daha kolay olduğu omuz kamera kullandıklarını açıkladı.
Engin Erden ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1Gh linkinden ulaşılabilir.
“Setlerdeki süreci işlemek kendimi iyi hissettirdi”
İmparatorlukta Zor Bir Gün filminin yönetmeni ile yapılan söyleşide ise Sezen Kayhan, filmdeki Cansu karakteriyle nasıl bağ kurduğuna dair gelen soruya, daha önceki çektiği filmlerin daha soyut nitelikli olduğunu belirterek, bu filminde birebir kendi tecrübelerini yansıttığını belirtti. Kendisinin altı-yedi yıl sanat asistanlığı görevinde çalıştığını ve bu süreç boyunca çeşitli mobbing, emek sömürüsü, cinsiyet ayrımcılığına maruz kalma gibi durumlarla karşılaştığını söyleyerek “Ben de daha o dönemlerde bu durumla başa çıkmak için dalga geçen türde bir senaryo kaleme aldım” dedi. Set hiyerarşisi, ego savaşları ve zorlu çalışma şartlarının film içinde ifade edilmesinin kendisini iyi hissettirmeye fayda sağladığını açıklayan Kayhan, sektörde olmayan kişiler için de filmin bilgilendirici ve farklı bakış açısı sunduğunu vurguladı.
Sezen Kayhan ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1Gi linkinden ulaşılabilir.
“Klasik belgesel anlatımını güçlü görsellerle destekledik”
Kelebek Adam filminin yönetmeni ile yapılan söyleşide Enis Manaz, ilk olarak Abdurrahim Korkmaz’ın hikayesini anlattığı belgeselini bir telefon uygulamasının Amerika’da açtığı yarışmaya katılmak amacıyla çektiklerini ve güçlü bir hikaye anlatmak istedikleri için de Abdurrahim Korkmaz ile yollarının kesiştiğini söyledi. Yönetmen bunun yanı sıra filmin etkileyici sinematografisi konusunda kendisine yöneltilen soruya “Klasik belgesel anlatımcılığı ve soru-cevaplarla ilerlemek yerine güçlü görselleri yakaladık ve güçlü olan hikayeyi sinematografi ile destekleyerek daha da ön plana çıkardık” cevabını verdi.
Enis Manaz ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1Gk linkinden ulaşılabilir.
“Karakteri mekanın içine taşıyınca hikayenin yapısı değişti”
Kulak Misafiri filminin yönetmeni ile yapılan söyleşide Ahmet Toğaç, ilk olarak karakteri ve hikayenin ortaya çıkışı hakkında açıklamalar yaptı. Filmdeki Selamet karakterini başrol oyuncusuna aktarırken bir yerde unutulmuş bir adam gibi anlattığını ifade eden yönetmen, sürecin bu noktasında mekanın ön plana çıktığını belirtti. “Karakteri oradaki mekanın içine taşıyınca hikayenin yapısı değişti ve bununla birlikte mekan karakterini karakter de mekanını buldu” diyen Toğaç, karakterin yüzünün ve üstünün tamamen mekanla birleşmesini istediğini dile getirdi. İkinci bir soru olarak filmde dinleme meselesine eğilmesinin nedenlerini anlatan Toğaç, bunun karakterin boşluğunu dindirme ve yeni bir akış bulmaya çalışması şeklinde ifade etti.
Ahmet Toğaç ile yapılan söyleşinin tamamına bugün saat 20:00’ye kadar https://www.kisa.link/O1Gl linkinden ulaşılabilir.